KUR'AN A DAVET

 

 

 

AMACIMIZ HURAFEDEN, BATILDAN ARINMIŞ BİR İSLAM YAŞAMAKTIR. ONUN İÇİNDE REHBERİMİZ,  ALLAH IN KORUMASI ALTINDA Kİ, YALNIZ KUR'AN DIR.

YAZILARIMIN OLDUĞU DİĞER SİTELERİM.

 

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Takvim

 
Gerekli Linkler

 
İMAM I AZAM EBU HANİFE VE İSLAM I ANLAYIŞI.
Bugün sizlere Hanefi mezhebinin kurucusu olduğu bilinen, İmam'ı Azam Ebu Hanife’nin, nasıl bir düşünceye sahip olduğu ve insanları hangi noktalarda aydınlatmak isteyip, onlara adeta doğrunun şifrelerini hayatı boyunca vermeye nasıl çalıştığını, bazı özel düşüncelerinden yola çıkarak, belki de hiç bakılmayan bir pencereden bakmaya çalışacağım. Konu biraz uzun, İmamı Azamı tanımak istiyorsak, lütfen sabırla okuyunuz. Hayatını okuduğunuzda kendisinin demokrat, adalet timsali, insanlara insan olduğunu unutturmadan hitap eden, açık fikirli ve karşısındaki düşüncelere değer veren bir ilim adamı olduğunu göreceksiniz. Yüzlerce yıl önce yaşamış, bir ilim adamının hakkındaki bilgiler, elbette birçok insanlar tarafından eklemeler ve değişiklikler yapılarak günümüze kadar gelmesi kaçınılmaz. ZATEN BENİM DE BAHSETMEK İSTEDİĞİM DETAYLAR DEĞİL, TAM TERSİNE İLİM ADAMININ HAYAT GÖRÜŞÜ, DAVRANIŞLARI, KUR’AN'I ANLAMAYA ÇALIŞMA VE YAŞAMA YÖNTEMLERİ OLACAKTIR. Diğer konularda, sevenlerin istemeden ekledikleri, ya da düşmanlarının kötü niyetlerle ilavelerinin, neler olduğunu yalnız Allah bilir.
 
İmamı Azam Ebu Hanife, gerçek ilim adamı olduğunu, araştırmacı ve özgür iradesini kullanması ile ön plana çıkmış, o devrin en önemli âlimlerinden olduğunu kanıtlamıştır. Ebu Hanife'nin yaşadığı yer ve çağda itikâdı fırkalar çoğalmış, onları inceledikten ve bir müddet takip ettikten sonra, HİÇ BİRİSİNE TABİ OLMADAN, ilim ve araştırmalarına özgürce devam etmiştir. Ebu Hanife’yi anlatanlar, bakın nasıl tarif ediyor.
 
"TEFEKKÜRÜ ÇOK, KONUŞMASI AZ, ALLAH'IN HUDUDUNU OLABİLDİĞİNCE GÖZETEN, DÜNYA EHLİNDEN UZAK DURAN, FAYDASIZ VE BOŞ SÖZLERDEN HOŞLANMAYAN, SORULARA AZ VE ÖZ CEVAP VEREN, ÇOK ZEKİ BİR MÜCTEHİD VE İLİM ADAMIYDI."
 
 
İyi bir eğitim alan, sonunda Hocalık mertebesine eren, güvenilir bir insandı. Şunu da söylemeliyim ki, bu kadar özgür düşünceleriyle, saygınlığıyla hayatı boyunca zorluklarla karşılaştığı gibi, çok düşmanda edinmiş. Sağlığında kıymeti bilinmeyen bir ilim adamıydı, dersek yanlış olmaz. Dikkat ettiyseniz onu tanımlarken, ALLAH'IN HUDUDUNU OLABİLDİĞİNCE GÖZETEN birisi olarak tanımlıyorlar. Bizler ne yazık ki günümüzde bunu başaramadık ve Allah'ın sınırlarını öyle aştık ki, sınır tanımaz bir din yarattık ellerimizle. Şimdide İmam'ı Azamın öğrencilerini, nasıl bir yöntemle yetiştirdiğini anlatmak istiyorum. Vereceğim örneği lütfen iyice düşünün, acaba günümüzde, İmam'ı Azam Ebu Hanife’nin yolunu takip ediyoruz diyenler, bu yolumu takip ediyorlar?
 
"TALEBELERİNE VERDİĞİ DERSLERİ İSE MÜKEMMEL BİR USUL İLE YÜRÜTÜRDÜ. BİR TARAFTAN FIKHIN ESKİ HADİSELERE AİT BİLİNEN HÜKÜMLERİ TAKRİR EDİLİR (ANLATILIR) VE MÜZAKERE YAPILIR, DİĞER TARAFTAN YENİ HADİSELERE AİT HÜKÜMLER BULUNURDU. GEÇMİŞ VE YAŞANMAKTA OLAN HADİSELERİN HÜKÜMLERİ TAKRİR EDİLİRKEN, BUNLARA BENZEYEN VEYA AYNI CİNSTEN OLUP DA GELECEKTE VUKU BULABİLECEK HADİSELERE AİT HÜKÜMLER DE ARAŞTIRILIRDI. DOLAYISIYLA İMAM-I AZAM'IN DERSLERİNDE GEÇMİŞ VE YAŞANMAKTA OLAN HALİN MESELELERİNDEN BAŞKA, GELECEĞE AİT MESELELERE DE YER VERİLİRDİ."
 
Yukarıdaki yazıyı anlamaya çalışalım. Önce fıkıh kelimesine açıklık getirelim. "İnsanlar arasındaki ilişkilerle ilgili olarak dinî hükümleri ayrıntılı delilleriyle bilmek." Burada geçen delil hiç kuşkusuz Kur'an. Demek ki Büyük Âlim Ebu Hanife, bakın öğrencilerini nasıl yetiştiriyormuş. Önce, eski hadiselere ait bilinen hükümler anlatılır, müzakere edilir yani konuşulur, tartışılır ve o devrin koşullarına göre niçin böyle bir karar verilmiş önce anlaşılması sağlanır, daha sonra yeni hadiselere ait hükümler bulunurmuş. Daha sonrada geçmişte olanlar ile yaşanmakta olan hadiseler karşılaştırılıp tartışılırken, ileride oluşabilecek olayları dahi tartışma konusu edilip, en doğru bulunmaya çalışıldığını söylüyor.  YANİ BİZDEN ÖNCEKİLER BUNA İNANIYORMUŞ, BİZLERDEN İNANMALIYIZ DEMEK YOK. Günümüzde İslami konular bu yöntemle mi anlatılıyor, anlaşılmaya çalışılıyor dersiniz? İmam'ı Azam Ebu Hanife’nin, İslam'a bakışına ve öğrencilerini eğittiği yol ve yöntemine bakmaya devam edelim. Şimdi vereceğim örnek, bir insanın Kur’an'ın ışığından, onun rehberliğinden ne kadar faydalanıp, kalbinin Kur’an aşkıyla çarptığına, güzel bir örnek olduğunu göreceksiniz, lütfen ibretle okuyunuz.
 
"TALEBESİ ZÜFER'DEN NAKLEDİLEN ŞU RİVAYET DE, ONUN SABİT FİKİRLİ OLMADIĞINI ORTAYA KOYMASI VE İSTİŞAREYE VERDİĞİ ÖNEM BAKIMINDAN DİKKAT ÇEKİCİDİR. ZÜFER ŞÖYLE DER: "EBU HANİFE'NİN DERSLERİNE DEVAM EDERDİK, EBU YUSUF VE MUHAMMED İBNU HASAN DA BİZİMLE BİRLİKTE OKURLARDI. BİZ EBU HANİFE'NİN GÖRÜŞLERİNİ YAZARDIK. BİR GÜN EBU HANİFE, EBU YUSUF'A HİTABEN: "EY YAKUP VAY HALİNE! BENDEN HER İŞİTTİĞİNİ YAZMA. BEN BUGÜN BÖYLE DÜŞÜNÜYORUM. YARIN ONU BIRAKABİLİRİM. YARINKİ GÖRÜŞÜMÜ ERTESİ GÜN TERK EDEBİLİRİM" DEDİ." (İbnu Muin, Tarih, II. Cilt, sh. 607; Bağdadi, Tarih, XIII. Cilt, sh. 402)
 
Düşünebiliyor musunuz, bu örnek ve âlim insanın sözlerini. Söylediğim sözler bugün için doğru olabilir, yarın için doğruları o günün şartlarına göre değiştirebilirim diyor. Onun için söylediklerimi yazmayın, bu sözleri ileride dinin değişmez temeli sananlar olabilir, demeye çalışıyor adeta, ondan dolayı yazmanızı istemiyorum diyecek kadar, ileri görüşlü bir âlim olduğunu gösteriyor bizlere. BU ÖRNEKTEN ŞUNU ANLIYORUZ. İMAM'I AZAM ALLAH'IN RESULÜNÜ ÖRNEK ALMIŞ VE DİN ADINA ASLA KENDİ SÖZLERİNİ YAZDIRMAYIP, ÖĞRENCİLERİNİ KUR'AN'A YÖNLENDİRMİŞ. Günümüzde anlatılanlarla bu söylenilenleri karşılaştırın bakalım, onun düşüncelerimi anlatılıyor bugün topluma?  Söylenenleri tekrar hatırlayalım. "EY YAKUB VAY HALİNE! BENDEN HER İŞİTTİĞİNİ YAZMA."  Allah'ın Resulüde kendi sözlerini/hadislerini nakledenlerin yanlış yazmaları ve ileride toplumuma yanlış aktarılacağı düşüncesinden dolayı, Kur'an dışından din adına hiç bir şeyi yazdırmamış. İmam'ı Azama ait, Aşağıda yazdığım örnek, bizlere çok şeyler anlatıyor. 
 
"YİNE ONUN: "BU BİZİM SÖYLEYEBİLDİĞİMİZ EN GÜZEL SÖZDÜR. KİM BİZİM SÖZÜMÜZDEN DAHA DOĞRU BİR SÖZ GETİRİRSE, O HAKİKATE BİZİMKİNDEN DAHA YAKINDIR" DEDİĞİ; "SENİN BU VERDİĞİN FETVALAR DOĞRULUĞUNDA HİÇ ŞÜPHE OLMAYAN HAKİKATLER MİDİR?" DİYE SORULUNCA DA: "BİLMİYORUM BELKİ DE YANLIŞLIĞINDA HİÇ ŞÜPHE OLMAYAN YANLIŞTIR" ŞEKLİNDE KARŞILIK VERDİĞİ NAKLEDİLMEKTEDİR." (Bağdadi, Tarih, XIII: Cilt, sh. 352)
 
Yukarıda yazdığım örnek, günümüzde hiç bahsedilmeyen, anlatılmayan ama İslam'ı yaşamak ve anlamanın en doğru yöntemi olduğunu, daha o zamanlar Âlim, İmamı Azam anlamıştır. Düşünebiliyor musunuz, benim sözüm en doğrusu olmayabilir, eğer daha doğru ve daha güzel bir söz, bizim sözümüzün üstüne gelirse o hakikate, doğruya bizim sözümüzden daha yakındır diyerek, HEM KENDİ BÜYÜKLÜĞÜNÜ GÖSTERMİŞ, HEM DE BİZLERE GERÇEK DOĞRUYU NASIL BULACAĞIMIZ HAKKINDA YOL GÖSTERMİŞTİR. Kur'an'da, ALLAH'TAN DAHA DOĞRU SÖZ VAR MIDIR DEMİYOR MU? Yazının sonundaki soruya verdiği cevap ise, bence büyük bir asalet ve âlicenaplık örneği; Sizin verdiğiniz fetvalar gerçek doğrular mıdır diye kendisine sorulduğunda, verdiği cevaba ve alçak gönüllülüğe bakar mısınız?  ‘’BİLMİYORUM BELKİ DE YANLIŞLIĞINDA HİÇ ŞÜPHE OLMAYAN YANLIŞTIR"  Doğrusu bu cevabın bile ne demek istediğini, ne anlattığını anlayamayan o kadar âlim  dedikleri kişiler var ki aramızda. Ebu Hanife’yi daha iyi anlayabilmek için, öğrencilerine gösterdiği yolu bilmemizde yarar var, bakın öğrencilerine nasıl bir yöntem öneriyor? 
 

"ONUN TALEBELERİNE VERDİĞİ ÖĞÜTLERDE, İLİMDE HÜR DÜŞÜNCE VE ARAŞTIRMANIN YOLLARININ TUTULMASI, CAHİL VE MUTAASSIPLARDAN UZAK DURULMASI GİBİ ÖNEMLİ KAYITLAR VARDIR: "HALKA YAKLAŞ, FÂSIKLARDAN UZAKLAŞ. İNSANLIĞINDA KUSUR ETME, KİMSEYİ KÜÇÜK GÖRME. BİR MESELEDE GÖRÜŞÜNÜ SORANA BİLİNEN GÖRÜŞÜ TEKRARLA VE SONRA O MESELEDE ŞU VEYA BU ŞEKİLDE BAŞKA GÖRÜŞLER DE BULUNDUĞUNU ZİKRET."

Önerilen yöntemin, günümüzde sözü bile edilmez. İşte örnek ilim adamı ve sözleri. Allah'da zaten yöneticilere hitaben, tek başına karar verme, şuraya danış demiyor muydu? İmamı Azam Hür düşünceyi, araştırmacı olunmasını öneriyor. Acaba günümüzde dergâhlarda, cemaatlerde, dinin anlatıldığını söyledikleri toplantılarda, böyle bir yol mu izleniyor. Yoksa Büyük âlim İmamı Azam Ebu Hanife’nin, özellikle benim söylediklerimi yazmayın sakın, bu gün söylediğimi günün şartlarına göre yarın değiştiririm dediği sözlerin hiç anlaşılmayıp, o günkü devirde söylenenler mi yoksa günümüzde din ve iman adına değişmeyen kurallar diye öğretiliyor bizlere? Ne dersiniz?
 
Peki, günümüzde ne yapılıyor? Kendi görüşüne katılmayanlara, bırakın başka görüşün olduğunu söylemeyi, diğer görüşlerdeki inananları, Müslüman kabul etmeyen, bir zihniyet hâkim ne yazık ki İslam âleminde. Her kez Kur’an dışından kendi inandıklarının, gerçek doğru olduğunda inatla iddia edip, ona inanmayı sürdürmekte, o konuda taviz vermeyip, din kardeşinin canını bile almaktan çekinmemektedirler. İmamı Azam Kur’an'ı anlamak için, aklın ön plana çıkması gerektiğini anlayan ve Kur’an'ı anlamaya çalışırken, hiçbir tesir altında kalmadan düşüncelerini söyleyen bir âlimdi. Onun için sağlığında alışılmamış çıkışlarda ve açıklamalarda bulunduğu için, özellikle yöneticilerle arası pek fazla iyi gitmemiştir. Kendisine yapılan Kadılık teklifini kabul etmemiş ve BİR ÂLİMİN ÖZGÜRCE KONUŞABİLMESİ İÇİN, SİYASİLERDEN UZAK KALMASI GEREKTİĞİNİ, O DEVİRDE ANLAYABİLEN NADİR BİLİM ADAMLARINDAN OLDUĞUNU GÖSTERMİŞTİR. Günümüzde kendilerine âlim diyenlerin, siyasilerle ne halde olduklarını, söylemeye gerek yok sanırım. Bugün koltuk kapma çabasındaki kişilerin konumunun değerlendirmesini, sizlere bırakıyorum.
 
Devrin sultanları ve yöneticileri birçok ilim adamını, kendi çıkarlarına kullanmış ve fetvalar verdirmiş, günümüze kadar gelen birçok yanlış inancın, hurafenin belki de farkında olmadan mimarları olmuşlardır. İşte tüm bunlara karşı çıkan İmamı Azam ne yazık ki düşüncelerinden, fikirlerinden dolayı söylendiğine göre zindanlarda can vermiştir. Bu sona ulaşmasının en büyük nedeni,  İSLÂM'IN ESASLARINA UYMAYAN HADİS VE BİLGİLERİ REDDETMESİDİR. İmamı Azam Ebu Hanife ye sağlığında, birçok haksızlıklar yapılarak, o devirde hiç ayrım yapılmadan, değer verilen hadisler konusunda, kendisini küçük düşürmek için, O hadis bilmez, bildiği hadisler 17 ya da 50 taneyi bile geçmez diyerek, akıllarınca toplumun gözünden düşürmek adına, birçok sözler söylemişlerdir. Önemli olan çok yanlışı bilmek değil, arasındaki doğruları ayırt edebilmektir. Ama ne yazık ki hem o devirde, hem de günümüzde İYİ MÜSLÜMAN’IN ÖLÇÜTÜ NE KADAR HADİSE, KUR’AN SÜZGECİNDEN GEÇİRME GEREĞİ DUYMADAN, DÜŞÜNMEDEN KABUL EDİP İMAN ETMEKLE ÖLÇÜLÜR HALE GELMİŞ. İşte İmamı Azam, her önüne gelen hadise değil, Kur’an'a uyan hadislere inanmış ve kabul etmiş, örnek bir ilim adamıdır. 
 
Sonuç olarak şunu söylemek isterim. Hayatı boyunca hiçbir itikati fırkaya yani mezhebe tabi olmadan yaşayan araştırmacı, özgür düşünceye sahip, kendisinin bile yanılabileceğini açık yüreklikle söyleyen bir insanın, kendisi acaba bir fırka, mezhep kurup kurmadığı konusuna gelmek istiyorum. Ebu Hanife sağlığında, asla böyle bir şeye niyetlenmemiş, tek yaptığı kendi ilmini öğrencilerine vermeye çalışmıştır. Kendi söylediklerini, o günkü şartlara göre, olaylar sonucunda verdiği kararlarından, daha sonra vazgeçeceğini açık yüreklilikle söyleyen bir insan, sözlerinin yazılmasına bu doğrultuda izin vermeyen bu örnek âlim, isteseydi sağlığında bir mezhep kurabilirdi, ama kesinlikle kurmamıştır. Peki, günümüzde kurulan Hanefi mezhebini kim kurmuştur o zaman, diye soru geliyor akla. Bakın nasıl kurulmuş bir alıntıyla aktaralım.
 
"ÖLÜMÜNDEN SONRA DERS HALKASINI EBÛ YUSUF SÜRDÜRDÜ. VEFATINDAN SONRA FETVALARI YAZILIP, DOKTRİNİ SİSTEMLEŞTİRİLDİ. HANEFİLİK KANUN VE ASILLARIYLA İSLÂM DÜNYASININ DÖRT BUCAĞINA YAYILMIŞTIR. MEZHEBİ SİSTEMATİK HALE GETİREN, İMAM MUHAMMED EŞ-ŞEYBÂNÎ'DİR. EL-ASL, EL-CÂMİ'Ü'S SAĞIR, EL-CÂMİ'Ü'L-KEBÎR, EZ-ZİYÂDÂT, ES-SİYERÜ'L-KEBÛ'İ YAZAN ODUR. BU KİTAPLAR GÜVENİLİR RİVAYETLER OLARAK ZİKREDİLEREK "ZÂHİRÜ'R RİVÂYE" VEYA "MESÂİLÜ'L-USÛL" ADIYLA MEZHEBİN ANA KAYNAKLARI SAYILMIŞTIR (Bk. Hanefi mezhebi). Talebelerinin toparladığı "el-Fıkhu'l Ekber", kesin olarak İmam Âzam'a aittir ve ehli sünnet akidesinin temel kitabıdır."
 
 
Yazımda aktarmaya çalıştıklarım, İmamı Azam Ebu Hanife nin hayata bakışı, fikirleri, topluma vermek istediği mesajı içermektedir. Tüm yazdıklarımı tekrar hatırlayınız lütfen. Kendi sözünün en doğru söz olmayabileceğini dahi söyleyen, daha iyisini getirenin sözlerini kabul edeceği mesajını vererek, ilme açık olduğunu anlatan, hatta belki de kendi sözlerinin yanlış olabileceği büyüklüğünü söyleyerek, insanların uyanık olmasını sağlayan, bugün söylediğini yarın günün şartlarına göre değiştirebileceği mesajını veren, söylediği sözlerin yazılmasına izin vermeyen bir Âlim, ACABA ÖĞRENCİLERİNİN YAPTIĞI GİBİ YANİ, FETVALARININ YAZILIP BİR DOKTRİN HALİNE GETİRİLMESİNE VE BİR MEZHEP KURULMASINA, MÜSAADE EDER MİYDİ? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Aşağıdaki söylenen söz, çok düşündürücüdür, bakın neler yapılmış. 
 
"VEFATINDAN SONRA FETVALARI YAZILIP, DOKTRİNİ SİSTEMLEŞTİRİLDİ. HANEFİLİK KANUN VE ASILLARIYLA İSLÂM DÜNYASININ DÖRT BUCAĞINA YAYILMIŞTIR. BU KİTAPLAR GÜVENİLİR RİVAYETLER OLARAK ZİKREDİLEREK "ZÂHİRÜ'R RİVÂYE" VEYA "MESÂİLÜ'L-USÛL" ADIYLA MEZHEBİN ANA KAYNAKLARI SAYILMIŞTIR" 
 
Bu sözleri çok iyi düşünmeli ve analiz etmeliyiz. Bu kitapların güvenilir rivayetler olduğunun söylenmesi yukarıda yazdığım, yine İmamı Azamın kendi sözleriyle ne kadar uyumlu olduğunu, sizlerin yorumuna bırakıyorum. Tek kanun koyucu KUR’AN dır, beşerin sözleri ise zamanın koşullarında,  gelip geçici kurallardır ve Allah'ın kontrolünde olmadığı için değişikliklere uğrayabilir, insanları yanlışa sevk edebilir. Bunu İmamı Azam'ın sözlerinden, açık yüreklilikle anlıyoruz. Yorum sizlerin, Âlim insan sağlığında eminim şu ayetleri hatırlayarak, hiçbir fırkaya tabi olmadan, Allah'ın verdiği aklı kullanarak çalışmış ve yaşamıştır. Bunu anlatmak içinde elinden geleni yapmış, dine nifak sokmak için gayret gösterenlerin işine gelmediği içinde, sonunda zindanlarda vefat etmiştir.
 
Enam 159: DİNLERİNİ PARÇA PARÇA EDİP GURUPLARA AYRILANLAR VAR YA, SENİN ONLARLA HİÇBİR İLİŞKİN YOKTUR. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.
 
Rum 32: DİNLERİNİ PARÇALAYAN VE BÖLÜK BÖLÜK OLANLARDAN(olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.
 
Allah'ın sakın bölünmeyin ayetlerini gören âlim İmamı Azam, yaşamı boyunca asla bir mezhep ya da fırka ya bölünmemiş, ya da kendisi tabi olmamıştır. Ölümünden sonra, onun adına öğrencilerinin kurduğu mezhep, fetvalarının yazılıp doktrinleştirilmesinden doğmuştur. Özellikle ben Hanefi mezhebindenim diyen kardeşlerimin  yorumuna sunuyorum. Allah'ın Kur’an ışığını, nurunu kalbimizden, eksik etmemesi dileklerimle.
 
Saygılarımla  
Haluk GÜMÜŞTABAK.