Bakara suresi 121. ayet üzerinde, gelin birlikte düşünelim. Ayeti okumadan önce, sizlere bir örnek vermek istiyorum. Birisi bizlere bir kitap verse ve dese ki, bu kitabı iyice okuyun, anlayın sizlere bu kitaptan sorular soracağım, kim sorularıma doğru cevap verirse ona, bir ev bir araba hediye edeceğim dese. Bizler ne yaparız? Hemen kitabı alır dikkatle, itinayla tek kelimesini bile atlamadan, birkaç kez anlayarak okuruz. Hatta kendimize sorular sorar ve kitabın anlatmak istediği ana fikrini anlamak için, elimizden geleni yaparız. Yani birbirimizle adeta yarışırız.
Tam burada sizlere bir soru sorsam ve desem ki, ama bizlere verilen kitap ne yazık ki anladığımız dilden değil İngilizce. Sizler bu durumda ne yaparsınız? Eğer İngilizce biliyorsanız alırsınız, ya İngilizce bilmiyorsanız. Sanırım şöyle dersiniz. Kusura bakmayın ben bu yarışmaya katılamam, çünkü İngilizce bilmiyorum dersiniz. Belki de kitabı veren kişiye şöyle bir soruda yöneltebilirsiniz, çünkü ucunda bir ev ve bir araba var. Bu kitabın Türkçeye çevrilmiş olanı yok muydu? Bu durumda, hayır yok cevabını aldıysanız, sanırım çok üzülürsünüz. Çünkü kaçan bir ev ve arabanın hayali var. Bu kişiye sitem eder ve şöyle dersiniz. Adaletli değilsiniz, çünkü herkes İngilizce bilmek zorunda değil, neden bizim dilimize çevrilmiş bir kitap yok.
Yukarıdaki verdiğim örneği, lütfen çok dikkatle düşünelim ve aynı örneği bizlere öğretilen Kur’an için söylenenlerle karşılaştıralım. Allah sizlere, rehber olsun diye gönderdim dediği Kur’an dan sorumlu tutacağını söylüyor. Yani imtihanınız Kur’an dan olacaktır diye, onlarca ayetinde açıklama yapıyor. Mükâfat olarak ta cennetini vaat ediyor. Bundan büyük ödül olabilir mi? Bu durumda sizce Arapça bilmeyen ve hiçbir dile doğru çevrilmeyen bir kitabı, Allah göndermiş olabilir mi bizlere? Eğer evet göndermiştir dersek, daha baştan cennet mükâfatını kaybetmiş olmuyor muyuz?
Allah Kur’an ı Araplara neden Arapça indirdiğini açıklarken, bunun çok güzel açıklamasını da yapıyor. Bakın İbrahim suresi 4. ayette ne diyor Rabbimiz.
(BİZ, GÖREVLENDİRDİĞİMİZ HER RESULÜ ANCAK, KENDİ TOPLUMUNUN DİLİYLE GÖNDERDİK Kİ, ONLARA AÇIK-SEÇİK BEYANDA BULUNSUN.)
Duhan suresi 58. ayette ise;
(BİZ O KUR AN'I SENİN DİLİNE KOLAYLAŞTIRDIK Kİ, DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALABİLSİNLER.)
Daha da detaylı açıklayarak, Fussilet 44. ayetinde, neden Kur’an ı Arapça indirdiğine bakın ne güzel örnek veriyor.
(Eğer biz onu başka dilde bir Kur an yapsaydık onlar mutlaka, "Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? BAŞKA DİLDE BİR KİTAP VE ARAP BİR PEYGAMBER ÖYLE Mİ?" DERLERDİ.)
Demek ki amaç anlamak, düşünmek ve uygulamak. Yani kitabı gereği gibi okuyabilmeleri için anladıkları, konuştukları dilden indirildiği apaçık belirtiliyor. Yukarıda bir örnek vermiştim, lütfen onunla karşılaştırınız. Allah tüm âleme, cihana gönderdiği bir kitabı, yalnız Arapça bilenlerin anlayacağı ve başka dile tam olarak çevrilemeyecek şekilde, bir rehber olarak gönderirde, daha sonra o kitaptan tüm insanlığı sorumlu tutar mı? İşin kötüsü Allah, sizleri bu kitaptan hesaba çekeceğim, imtihan edeceğim diyordu. SONUNDA DA CENNETİ VAAT ETMİŞTİ. Okuduğumuzda anlayamadığımız dilden bir kitabın, bizlere faydası olabilir mi sizce? ANLAYAMADIĞIMIZ BİR BİLGİDEN, İMTİHAN OLABİLECEĞİMİZİ NASIL DÜŞÜNEBİLİRİZ?
Bu Dünyada ki imtihanımızda, anlayamadığımız dilden okuduğumuz Kur’an ile başarı sağlayabilir miyiz? CENNETİ, ANLAYAMADAN OKUDUĞUMUZ BİR KİTAPLA, HAK EDEBİLİR MİYİZ SİZCE?
Günümüzde okullarda okunan kitapları düşünün. Tüm dillere çevriliyor ve Dünya bu kitaplardan faydalanıyor. Ama Allah ın katından gelen ve bizlere rehber olan kitap, hiçbir dile tam olarak çevrilemeyeceği söyleniyor, bir kısım insanlar tarafından. SİZCE BU YÜCE KİTAP, ALLAH KATINDAN GELİYORSA, TÜM ÂLEME HİTAP EDECEK GÜÇTE, HER DİLE ÇEVRİLECEK ÖZELLİKTE BİR KİTAP DEĞİL MİDİR? BAKIN ALLAH A VE KİTABINA FARKINDA OLMADAN, NASIL SAYGISIZLIK YAPIYORUZ. İşte tüm bunların nedeni, bizlerden saklanan acı gerçeklerin farkına varılmaması adınadır.
Allah anlamını bilmeden okuduğumuz kitap için, sizce bizlere sevap yazar mı? Amaç sözcükleri okumak mı, yoksa anlatılanı anlayıp, düşünerek hayatımıza geçirerek, uygulamak mı? Şimdi gelelim yazımızın ana konusu olan ayete, önce yazalım sonra üzerinde düşünelim.
Bakara 121: KENDİLERİNE VERDİĞİMİZ KİTABI GEREĞİ GİBİ OKUYANLAR, İŞTE ONA İMAN EDENLER BUNLARDIR. Kim onu inkâr ederse, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
Allah ayetinde, çok dikkat çekici bir söz söylüyor ve "İŞTE ONA İMAN EDENLER BUNLARDIR." diyor. Peki, Kur’an a gerçek iman edenler kimlermiş, burası dikkat çekici. Şimdide onu hatırlayalım. "KİTABI GEREĞİ GİBİ OKUYANLAR," Görüyor musunuz, Kur’an a gerçek iman edenler için Allah, Onu gereği gibi okuyanlar, gerçek iman edenlerdir diyor.
Şimdi düşünelim, Kur’an gereği gibi nasıl okunur? Eğer anlamını bilmesen de sen oku, Allah sana sevap yazar diyenlerin yöntemiyle Kur’an ı okuyorsak, gereği gibi okumuş sayılır mıyız? Eğer gereği gibi okumuş sayılmayız dediğimiz halde, böyle okumaya devam ediyorsanız, Allah katında gerçek iman edenlerin arasına da, giremeyeceğimizin artık farkına varalım.
Günümüzde ne yazık ki İslami yaşama şeklimiz, büyük yanlışlıklarla dolu. Öyle büyük yanlışlar yapıyoruz ki, sorumlu olduğumuz kitabı anlamaya çalışmak yerine, anlamını bilmeden okumanın faydasını bekleyecek kadar, ne söylediğimizin farkında bile değiliz.
Allah ın rehberini gereği gibi okumayıp, İslam ı en emin yerden öğrenme çabasında değilsek, Allah ile aramıza veliler, şeyhler, efendiler sokuyor da, onların sözleriyle yaşıyorsak imanımızı, YOLUMUZUN SONUNDA ÇIKACAK SÜRPRİZLERE DE HAZIRLIKLI OLMALIYIZ.
Rabbim cümlemizi aklıyla iman eden, KUR’AN I GEREĞİ GİBİ ANLAYARAK BOLCA OKUYUP, ÜZERİNDE DÜŞÜNEN, kendi imtihanını kendisi vermek adına çaba gösteren, Allah ın halis kulları arasına, bizleri de alması dileklerimle.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK