Bizler mezheplerin dine yaptığı ilavelerini yaşamaya devam edebilmemiz için aklı, düşünmeyi bir kenara bırakıp, gerekirse Kur’an’da çelişki yapmaktan bile çekinmiyoruz. Bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayetler, Kıyame suresi 19 ve Nahl 44. Ayet üzerinde olacak. Bu iki ayeti tercüme ederken sanırım öyle bir hata bilinçli yapılıyor ki hiç düşünmeden, adeta ellerimizle Kur’an’da çelişki yaratıyoruz. Gelin bu iki ayeti karşılaştıralım ve Kur'an ayetleri üzerinde düşünelim. Bir arkadaşımız rivayetlerin etkisinden kurtulamadığından olsa gerek, rivayetleri savunabilmek için, SEN HERŞEYİ SÖYLEYECEKSİN AMA RESUL HİÇ KONUŞMAYACAK ÖYLEMİ diyerek sitem etmiş. Ne bizler nede Resul, Kur’an’ın onay vermediği hiçbir şeye, dinin emri diyemeyiz. Çünkü dinin sahibi Allah bunu yasaklamıştır. Resul elbette konuşmuş ama ne konuştuğunu, neyi tebliğ ettiğini Kur’an birçok ayetinde söylüyor. Bunu anlamaya çalışmazsak, her rivayeti Resulün sözü/hadisi zanneder büyük hataya düşeriz. Önce sizlere Nahl suresi 44. Ayeti özellikle, Diyanet vakfı mealinden yazmak istiyorum.
Nahl 44: APAÇIK MUCİZELER VE KİTAPLARLA (GÖNDERİLDİLER). İNSANLARA, KENDİLERİNE İNDİRİLENİ AÇIKLAMAN İÇİN VE DÜŞÜNÜP ANLASINLAR DİYE SANA DA BU KUR'AN'I İNDİRDİK. (Diyanet vakfı meali)
Allah tüm Resulleri, bakın nasıl gönderdiğini söylüyor. Apaçık mucize ve Kitaplarla diyor, yalnız Hz. Muhammet’ten bahsetmiyor. Sizce apaçık olan bir kitabı Allah, Resullerinin açıklamasına muhtaç bir şekilde göndermiş olabilir mi? Kitabı apaçık gönderdim diyecek ama ayetler tebliğ edilirken, mutlaka Resullerinin izahına, açıklamalarına muhtaç olacak öylemi? ALLAH BOŞUNA DÜŞÜN, AKLINI KULLAN EY KULUM, YOKSA SENİ PİSLİK İÇİNDE BIRAKIRIM DEMİYOR. Düşünmeyi bırakın, buna bu devirde niyet edenleri, dinsizlikle suçluyorlar.
Eğer Allah, Resullerinin açıklamasına muhtaç bir kitap göndermiş olsaydı, bu kitap topluma tek başına rehberlik yapamazdı, mutlaka Resulün açıklamalarına ihtiyacı olurdu ve indirdiği devirle sınırlı olurdu geçerliliği. ÇÜNKÜ HİÇBİR RESUL YAŞARKEN, ALLAH’IN VAHYİNİN YANINA BUNLARDA VAHYİN AÇIKLAMALARIDIR DEDİĞİ BİR KİTAP BIRAKMAMIŞ, HEPSİNİN VEFATINDAN YÜZLERCE YIL SONRA İNSANLAR TARAFINDAN YAZILMIŞTIR. Hatırlatırım Allah, ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem demiyor muydu? Rabbimiz Maide suresi 87. Ayetin sonunda bir uyarı yapıyor ve ne diyordu? “ALLAH SINIRI AŞANLARI SEVMEZ.“ Sizce neyin sınırlarını aşanı sevmez? Elbette gönderdiği kitapların sınırını aşmamızı istemiyor. Ama bizler yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyerek, NE YAZIK Kİ DİNDE SINIR TANIMAZ OLDUK. Diyelim ki dedikleri doğru, Allah’ın Resulleri ayetleri açıklayıp anlaşılır hale getirdi, tek başına ayetleri anlamaları mümkün değil diye bir an düşünelim. SİZCE BU DURUMDA ALLAH, ŞÖYLE HÜKÜMLER VERİRMİYDİ KUR’AN’DA?
“HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE (KUR’AN’A) SIMSIKI SARILIN. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN.” (Ali İmran 103)
“ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ.” (Zuhruf 44)
Zerre kadar Allah’ın düşün, aklını kullan emirlerine uyan bir Müslüman’a bu iki ayet yeter ve bu Müslüman, Kur’an’ın açıklanmadan detay sız kendisine geleceğine de asla inanmaz. Eğer öyle olsaydı Kur’an yalnız Resullerin indiği toluma hitap eder ve Allah yalnız onlara indirdiği kitaplardan onları sorumlu tutardı. Ama indirilen kitaplardan tüm insanlar sorumluydu. Peki, Nahl 44. Ayeti, açıklaman için diye tercüme edilen kısmını bu durumda nasıl anlamalıyız? KENDİLERİNE İNDİRİLENİ RESULLERİN ANLATMASI, TEBLİĞ ETMESİ, AÇIKÇA BEYANDA BULUNMASI, AYETLERİ GELDİĞİ GİBİ TÜM AÇIKLIĞIYLA İLAN ETMESİ, OLANCA AÇIKLIĞIYLA TOPLUMA ULAŞTIRMASI DİYE ANLAMALIYIZ. Neden mi, onu da elbette Kur’an’dan aldığımız bilgi ile söylüyoruz. Bakın Allah Kur’an’ı kimin açıkladığını söylüyor, kime inanacağınız elbette size kalmış, hepimiz bu dünyada imtihan oluyoruz, lütfen unutmayalım imtihan olduğumuz kitap yalnız Kur’an. Yine özellikle Diyanet vakfının mealinden yazıyorum.
Kıyame 18-19: O HALDE, BİZ ONU OKUDUĞUMUZ ZAMAN, SEN ONUN OKUNUŞUNU TAKİP ET. SONRA ŞÜPHEN OLMASIN Kİ, ONU AÇIKLAMAK DA BİZE AİTTİR. (Diyanet vakfı meali)
Bakar mısınız lütfen, Kur’an’ı açıklamak kimin göreviymiş? Rabbimiz BİZİM GÖREİMİZ DİYOR. Ama bizler her konuda yaptığımız gibi, inançlarımızın dine yaptığı ilaveleri Kur’an’da göremediğimizde, bakın şunlar ya da bular Kur’an’da yok, hadi bunlar olmadan kılın bakalım namazınızı, tutun bakalım orucunuzu, verin zekâtınızı diyerek adeta Kur’an’a karşı cephe aldıklarının ve Kur’an’ı yetersiz görüp şirk batağına battıklarının farkında bile olamıyorlar. Çünkü Allah yaptıkları bu büyük yanlışlarından dolayı onların, gözlerine perde çekip kulaklarını ve kalplerini mühürledi de ondan. Bizlerin Kur’an’ı tercüme ederken yaptığımız bu hata, dilimizde aynı kelimenin eş anlamları arasından, doğru anlamı seçemediğimizden kaynaklanıyor. Bunun da elbette farklı nedenleri olabiliyor, özellikle batılı hak yapma çabamızdan kaynaklanıyor. Hâlbuki AÇIKLAMA kelimesinin dilimizde bakın hangi eş, yakın anlamları var ona bakalım. 1- İZAHAT 2- TASRİH YANİ AÇIKÇA SÖYLEME 3- ANLATMA 4- TAFSİL 5- BİLDİRME 6- TEFSİR 7- İZHAR ETMEK. Bizler sanırım ayetleri tercüme ederken, ya hatayla ya da kasıtla yanlış kelimeler seçiyoruz. Tabi diğer ayetlerle bu sefer çelişiyor. Bizlerin yapması gereken, Kur’an’ın aynı konularda diğer ayetlerinden verdiği bilgiler ışığında, onlardan yardım alarak ayetleri anlamaya çalışmalıyız. Rabbimiz bir başka ayetinde bakın, Kur’an’ı kimin açıkladığını söylüyor.
Enam 55: SUÇLULARIN YOLU DA AÇIĞA ÇIKSIN DİYE, ÂYETLERİ İŞTE BÖYLE AYRI AYRI AÇIKLARIZ. (Diyanet meali)
Bakın suçluların yolu açığa çıksın, bizleri Allah ile aldatmasınlar diye Allah, AYETLERİ SİZLERE AYRI AYRI BİZ AÇIKLADIK DİYOR. Bizler rivayetlerin ve batılın etkisinde Allah’ın uyarılarını duyamıyoruz, çünkü hak olan Kur’an’a karşı kulaklarımızı tıkadık, batıla açtık gerçekleri duyamıyoruz göremiyoruz. Neredeyse Allah ne emrediyorsa Kur’an’da, mezheplerin batıl inancını yaşayabilmek için tam tersini, Allah’ın emri gibi yaşıyoruz. Küçük bir örnek. Allah bir ayetinde şefaat tümden bana aittir diyor. Bir başka ayetinde, hiçbir şefaatin fayda etmediği o günden sakının, diye de apaçık uyardığı halde bizler nelere inandırıldık? Allah’ın Resulünün, din ulemalarının, veli kişilerin de şefaat hakkı vardır demiyor muyuz? Biraz önce örneğini verdiğim yöntemle bu inancı batılı aklamaya, Kur’an ayetlerine söyletmeye çalışıyorlar. Ayetlerin kelime anlamlarını değiştirip toplum aldatılıyor, böylece ellerimizle batılı HAK ilan edebilmek için Kur’an’da çelişki yaratıyoruz. Allah şefaat tümden bana aittir dedikten sonra, haşa sözünden dönüp şu kişilere de şefaat yetkisi veriyorum der mi diye neden düşünmüyoruz? ÇÜNKÜ DÜŞÜNMEYİ, AKLI ELİMİZDEN ALDILAR DA ONDAN.
Dilerim bu dünyada, imtihanımız sona ermeden yani emanetimizi teslim etmeden önce, bizlere kurulan bu tuzağın farkına varıp, YALNIZ ALLAH’IN İPİ KUR’AN’A SARILARAK, İMTİHANDA SORUMLU OLDUĞUMUZ KİTABA ÇALIŞAN, GERÇEKLERİN YOLUNDA EMANETİMİZİ TESLİM EDEN, AZINLIK KULLARI ARASINDA OLURUZ. İnanın çok zorlu ve Allah ile aldatılan tuzaklarla dolu bir dünyada yaşıyoruz. GEMİSİNBİ KURTARAN KAPTAN MİSALİ.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/