ŞURA SURESİ 13. AYETİ HAYATINA GEÇİRMEYENLER, MÜŞRİKLERİN SAFINDA OLUR VE KUR’AN BÖYLE KİŞİLERE AĞIR GELİR.
Bu makalemde sizlere çok dikkat çekici, hatta günümüzle çok ilgili bir ayeti hatırlatmak ve üzerinde sizlerin düşünmenize vesile olmak istiyorum. Çünkü Allah bizlerin Kur’an’ı anlayarak ve dikkatle ayetler üzerinde düşünerek okumamızı emrediyor. Düşünmeyen kullarını da, üzücü bir son beklediğinin örneklerini veriyor. Konumuzla ilgili ayeti özellikle iki farklı tercümeden yazmak istiyorum ki, ayeti daha doğru anlayabilelim.
Şura 13: “ALLAH NUH’A NE EMRETMİŞSE ONU, SİZİN İÇİN BU DİNİN KURALI (ŞERİAT) YAPMIŞTIR. SANA VAHYETTİĞİMİZ, İBRAHİM’E, MUSA’YA VE İSA’YA EMRETTİĞİMİZ ŞUDUR: “BU DİNİ AYAKTA TUTUN VE BİRBİRİNİZDEN AYRI DÜŞMEYİN.” SENİN ÇAĞIRDIĞIN ŞEY MÜŞRİKLERE AĞIR GELİR. ALLAH, BU DİNİ TERCİH EDENİ KENDİ TARAFINA (YOLUNA) SEÇER VE O’NA YÖNELENİ DOĞRUYA YÖNLENDİRİR.” (Süleymaniye vakfı meali)
Şura 13: O, NÛH’A BUYURDUKLARINI, SANA VAHYETTİKLERİMİZİ, İBRÂHİM’E, MÛSÂ’YA VE ÎSÂ’YA BUYURDUKLARIMIZI SİZE DİN KILDI Kİ O DİNİ AYAKTA TUTASINIZ, O KONUDA AYRILIĞA DÜŞMEYESİNİZ. KENDİLERİNİ DAVET ETTİĞİN BU DİN MÜŞRİKLERE AĞIR GELDİ. ALLAH (DİNİ TEBLİĞ İÇİN) DİLEDİĞİNİ SEÇER VE KENDİSİNE YÖNELENİ DOĞRUYA İLETİR. (Kur’an yolu Diyanet İşleri meali)
Allah bu ayette çok önemli bir konuya, bizlerin dikkatini çekiyor ve diyor ki; Allah Hz. Nuh’a ne emretmişse sana da senden önceki tüm Elçilerime de ÖZÜNDE ASLA DEĞİŞMEYEN HÜKÜMLERİMİN aynısını emrettim ve aynı şeriatı dininiz olarak gönderdim diyor. Onun içinde Kur’an’da, geçmişte yapılan bu konudaki hatalardan, yanlışlardan örnekler veriyor ki, aynı hataları bizlerde yapmayalım. Allah bizleri uyarıyor ve diyor ki; “SİZE İNDİRDİĞİM DİNİ AYAKTA TUTUN. AYRILIĞA DÜŞMEYİN” Peki, bizler Allah’ın Kur’an’da indirdiği İslam dinini, ayakta tutup ayrılığa düşmedik mi? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyerek, bu dine akıl almaz şeyleri mi ilave ettik ve dinde mezheplere cemaatlere hatta tarikatlara bölünmeyi överek, bölünmekte zenginlik mi var dedik, ne dersiniz? Yorumunu sizlere bırakıyorum.
Önce şunu doğru anlayalım. Allah bu konuda bizlere nasıl bir tavsiyede bulunuyordu Kur’an’da? “YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILIN. KUR’AN’IN SINIRLARINI AŞMAYIN. GERÇEK OLAN RABBİNDEN GELENDİR, ŞÜPHEYE DÜŞMEYİN. EMİN OLMADIĞINIZ BİLGİLERİN, RİVAYETLERİN SAKIN ARDINA DÜŞMEYİN. SİZLER KUR’AN’DAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ.” Lütfen inancımızı yaşarken bu ve benzeri uyarılara ters düşecek hiç bir sözü/hadisi hayatımıza geçirmiyelim, inanın hesap günü pişman oluruz. Unutmayalım, her an emanetimizi teslim edebiliriz. Onun içinde geri dönüp, pişmanlığımızı düzeltecek vaktimiz olmayacak. Bu örnekleri elbette çoğaltabiliriz. Allah bizlere yaptığı bu ikazları ve uyarıların aynısını kitap ehline de yaptığını söylüyor. Din aynı, Allah’ın indirdiği dinin ismi de tek, adı İSLAM.
Peki, Kitap Ehli Elçileri aracılığıyla kendilerine gelen bu dini, şeriatı iman ettik dedikten sonra, hayatlarına geçirmişler ve bölünmeden ayakta tutmuşlar mıydı? Elbette hayır. Çünkü Kitap Ehline, Allah’ın gönderdiği Kitaplarda ki şeriatını yani dinini ayakta tutmalarını, asla batıl karıştırmadan yaşamalarını istemiştik onlardan diyor. Hatta SAKIN DİNDE BÖLÜNENLER GİBİ OLMAYIN diye uyarmıştık onları, ama bu uyarılarımız ne yazık ki kulak arkası edildi diye açıklık getiriyor. Çok daha önemlisi bu hatalar geçmişte yapıldı, böyle yaşanmaya da devam ediyor diyerek, bakın Allah Elçisine ne diyor. “KENDİLERİNİ DAVET ETTİĞİN BU DİN, MÜŞRİKLERE DAHA ÖNCE AĞIR GELDİ.”
Değerli dostlarım, Allah aşkına bu cümle üzerinde dikkatle düşünelim. Allah’ın Resulü Kur’an’ı tebliğ ederken, bakın Allah Resulüne nasıl bir bilgi veriyor. Resulüm senin tebliğ ettiğin Kur’an’ın şeriatını, ben Kitap Ehline daha öncede, Elçilerim kanalıyla tebliğ etmiştim. Ama o müşrikler, benim vahyimle yetinmediler. ATALARININ İNANCINDAN VAZGEÇMEK, YALNIZ BENİM VAHYİMİ YAŞAMAK, ONLARIN İŞİNE GELMEDİ, ONLARA ZOR GELDİ DİYOR. Çünkü Allah vahyinin sınırlarının dışına çıkmayı yasaklıyor. Size gönderdiğim kitap yetmedi mi diye uyarıyor. Allah’tan daha doğru, kim hüküm verebilir diyordu. Gönderdiğim dinin sınırlarının dışına çıkarak, atalarından kendilerine ulaşan rivayet, sanı, batıl bilgilerle benim şeriatımı karıştırıp, kendilerine batıl bir din yarattılar diyor. Allah bu hatayı yapanlara hatırlatırım, MÜŞRİK diyor. Özellikle şunu hatırlatmak isterim, bir insanın MÜŞRİK olabilmesi için, önce Allah’a iman ettim demesi gerekir. Bir iman edenin müşrik olması içinde Allah’a, yaratılmış bir kişiyi ŞİRK koşması gerekir. Peki nasıl şirk koşulur, onunda örneğini verelim. Allah şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı o günden sakının dediği halde, eğer iman eden bir Müslüman, ALLAH’IN RESULÜ, VELİ, ÂLİM, GAVS KİŞİLERDE ŞEFAATÇIDIR DİYORSA, ALLAH’A ORTAK/ŞİRK KOŞUYOR DEMEKTİR. Bu konuyu destekleyecek bir ayet geldi aklıma, bakın Allah bu konuda ne diyor.
Yusuf 106: ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A ANCAK, ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR. (Diyanet meali)
Hatırlatmak isterim Allah’a ortak koşmak ya da şirk koşmak, başka bir Allah'a inanmak anlamında değildir. Allah’ın tek elinde tuttuğu bir yetkiyi, gücü herhangi bir kişiye verdiğimizde, onu Allah’ın dinine ortak etmiş, yani Allah’a şirk koşmuş oluruz. Allah ayetinde ne diyordu? "BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM." Çünkü Allah’a iman ettiğini söyleyen herkes, zaten tek bir Allah olduğunu biliyor ve inanıyor.
Ne yazık ki bizlerde tüm Kitap Ehlinin düştüğü hataya düştük. Onlar gibi genel çoğunluğumuz, düştüğümüz bu bataklığın farkında bile değiliz. Çünkü onların ruhbanları, halkı Allah’a değil kendilerine yönlendirdiler. Bugün bizlerde aynı onlar gibi, imanımızı yaşıyoruz ve diyoruz ki; YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ, KUR’AN’I VELİ, ÂLİM, GAVS OLANLAR ANLAR DİYOR VE TOPLUMUN DİNİNİ ANLAYABİLMEK İÇİN ONLARA YÖNELTİYORLAR. Allah Kur'an'da, ben ruhban sınıfı emretmedim demesine rağmen, bizler ellerimizle ruhbanlar yarattık ve onlara uymak sanırım daha kolayımıza geldi.
NE YAZIK Kİ KİTAP EHLİNE AĞIR GELEN ALLAH’IN VAHYİ, BİZ MÜSLÜMAN TOPLUMUNADA AĞIR GELDİ. HİÇ DÜŞÜNMEDEN BİZLERDE KUR’AN’I HERKES ANLAYAMAZ, HER BİLGİ DETAYLI KUR’AN’DA AÇIKLANMAMIŞTIR DEDİK. TOPLUMU RİVAYETLERE, SANI BİLGİLERE, ÂLİM, VELİ, GAVS İLAN ETTİĞİMİZ KİŞİLERE, RİVAYETLERE YÖNELTTİK.
Bizlere İslam dini diye anlatılanları, hiç merak edip, sorumlu olduğumuz Allah tarafından korunan, Kur’an’a bakma gereği bile duymadık. Kur'an'ı Allah ben koruyorum diyor, bizlere anlatılan bu rivayetleri kim koruyor, ya Resule ait değilse diye hiç düşünmeden inandık. Çünkü sen Kur’an’dan anlayamazsın, zaten her şey Kur’an’da yoktur, sakın yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşamaya kalkma dediler. Kur'an'a baksaydık, Kitap Ehlinin düştüğü yanlışa bizler düşmezdik. Allah’ın vah yetmediği hiçbir şeyin, dinin emri olmadığını anlayabilirdik ve dinde asla bölünmeyi kabul etmezdik. YALNIZ KUR’AN’IN ÇEVRESİNDE TOPLANIR, TEK YUMRUK OLURDUK. Kur’an gerçekleri ile buluşamadığımız için, bizlerde Kitap Ehli gibi dinde bölündük bir birimize düşman olduk. Herkes kendi inancıyla övündü, aynı kitaba iman ettiğimiz halde, karşısındakini kâfir ilan etti. ÇÜNKÜ KUR'AN İLE HİÇ BİR BAĞIMIZ KALMADI DA ONDAN. Çok daha kötüsü Allah ile aldatanların tuzağına çok rahat düştük ve ALLAH KUR’AN’DA NE EMREDİYORSA, NEREDEYSE TAM TERSİNİ ALLAH’IN DİNİ, ŞERİATI DİYE YAŞAMAYA DEVAM EDİYORUZ. Hâlbuki Allah Enbiya suresi 10. Ayetinde nasıl uyarıyordu bizleri hatırlayalım. “AND OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ, BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ ONDADIR. HÂLÂ AKILLANMAYACAK MISINIZ?” Ne yazık ki Rabbimiz, bizler hala akıllanamadık.
Kitap Ehlinin düştüğü şirk batağına, ne yazık ki bizlerde düştük. Onlar kendilerine gelen Allah’ın Elçilerini adeta ilahlaştırıp, Allah’ın dinine ortak ettiler. Sanırım bizlerde onlardan özenmiş olmalıyız ki, Hz. Muhammed’in onlardan ne eksiği var dercesine adeta, ALLAH’IN DİNİNE ELÇİSİNİ ORTAK ETMEKTEN ÇEKİNMEDİK. Hatta şu sözü bile söylemekten çekinmedik; "HER ŞEY, HZ. MUHAMMED’İN YÜZÜ SUYU HÜRMETİNE YARATILDI” Allah’ın vermediği yetkileri bizler Resulüne verdik. Allah’ın vermediği hükmü Resulü verir dedik. BÖYLECE RESULÜN ADINI KULLANARAK, RİVAYET EDİLEN HER HADİSİ, RESULÜN SÖZÜ ZANNETTİK. Hatta Allah Kur’an’ı açıklamamış onu Resulü/Elçisi açıklamıştır diyerek, ucu açık sonu nereye varacağı belli olmayan bir din yarattık kendimize. Hâlbuki Kur’an’ı açıklamak bizim görevimizdir. Biz Kur’an’ı anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye kolaylaştırdık nice örneklerle açıkladık demiyor muydu Allah? Lütfen Şura suresi 13. Ayet üzerinde dikkatle düşünelim ve Kitap Ehlinin düştüğü hataya bizler düşmeyelim, düştüğümüz bu bataklıktan KUR'AN İLE KENDİMİZİ KURTARALIM.
Makaleme son verirken, Allah’ın Elçisine verdiği yetki ve sorumluluğu sizlere hatırlatmak istiyorum. Allah’ın Elçisine vermediği yetkileri, bizler vererek KENDİMİZİ ELLERİMİZLE, ŞİRK BATAĞINA SOKMAYALIM. Dilerim Kur’an gerçeklerinin farkında olan, Allah’ın sevgili kulları arasında oluruz.
“RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18)
“BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56)
“SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40)
“BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” (Ahkaf 9 )
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/