Bizler farkında olmadan öyle yanlış bilgilere inanıyoruz ki, hem Kur’an a şirk koşuyoruz, hem de peygamberimize farkında olmadan iftira atıyoruz. Hangimiz bunu yapmak ister? Elbette hiç birimiz istemeyiz, ama böyle bir yanlışa düşmemek içinde Kur’an ı anlayarak, düşünerek okuyup araştırmalıyız. Sizlere şöyle bir soru sorsam ve desem ki, İslam dininin sahibi kimdir? Herhalde Allah diye cevap verirsiniz. Aramızda Allah ve Resulüdür dinin sahibi, diyen var mı? Eğer var diyorsa, bu kardeşimiz Allah a şirk koşuyor demektir ki, böyle kişilerin Allah ın dinine, Resulününde tıpkı Allah gibi ilaveler yapabileceğine ve dinin kaynağının yalnız Kur'an olmadığını inanması çok normal.
GÜNÜMÜZDE BİZLERE, İSLAM IN İKİ KAYNAĞININ OLDUĞU ANLATILIR ve buna inanmayan bir insanında Müslüman olamayacağını söylerler. Hatta bir arkadaşım açıkça şunları söylemekte bir sakınca görmemiş. " İslam'ın ikinci Ana Kaynağı, Sünneti Hadisleri Yok Sayanlar, Kesinlikle Müslüman Değildirler Ve Bu İnkarcılar Aslada Kur,an a İman Etmiş Kişiler Değildirler Nokta." Kur’an Allah ın hükümleri, sünnet ise peygamberimizin Kur’an da bahsedilmeyen, açıklanmayan detay verilmemiş konular hakkındaki, dine ilaveleri yani peygamberimizin din adına hükümleri diye inanılır. EĞER BİZLER İSLAM IN İKİ KAYNAĞI VAR, BİRİSİ KUR'AN İKİNCİSİ ALLAH IN RESULÜNÜN HADİSLERİDİR DERSEK, İSLAM'I ALLAH VE RESULÜNÜN ORTAK DİNİ KABUL ETMİŞ OLURUZ. BUDA KUR'AN'A GÖRE APAÇIK ŞİRKTİR. Hatırlatırım Allah ın Resulü ÜMMİYDİ, yani daha önce hiç bir kitap Ehline tabi olmamış ve din adına ne öğrendiyse Kur'an dan öğrenmiştir. Şura suresi 52. ayetinde Allah, ÜMMİ konusuna Elçisinin açıklık getirmek için ne diyordu hatırlayalım. "SEN KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR, BİLMEZDİN." Demek ki Allah ın Resulü, din adına ne öğrendiyse Allah ın kitabından öğrenmiş. Bu durumda Kur'an ın dışından, dine ilave yapması ve dinin ikinci bir kaynağının olması, asla mümkün değildir.
Size bu düşünce, mantıklı geliyor mu? Allah neden bizlere rehber olsun diye gönderdiği kitabında, eksiksiz her şeyi açıklamasın? Kur’an ı anlayarak ve üzerinde bir kez düşünerek okuyan bir Müslüman, bu söylenenleri asla kabul etmez. Çünkü Allah, BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYOR. Sizce bu hükmü veren Rabbimiz, Hâşâ hükmünden dönüp, elçisinin de dine ilaveler yapabileceğini söyler mi? Elbette mümkün değil. Düşünebiliyor musunuz buna inanırsak, peygamberimizi Allah ın dinde ortağı konumuna getirmiş oluruz. Lütfen Kur’an dan, elçisine verdiği görev ve sorumluğu konularını dikkatle okuyunuz. Bizlere öyle yanlış bilgiler öğrettiler ki, mezheplerin beşeri FIKIH inancı, adeta bizleri Kur’an dan uzaklaştırdı. "BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ." (Kehf 56)
Allah yemin olsun ki, bu kitabı sizler için kolaylaştırdık dedikçe, iyide bu kadar da kolay olur mu canım dedik. Ellerimizle öyle ilaveler yaptık ki, şimdide bu ilaveleri Kur’an da göremediğimizde, bakın demek ki her şey olmuyormuş Kur’an da, sünnet yani peygamberimizin hadisleri olmasa, bizler namazımızı bile kılamazdık, deme saygısızlığını yapabiliyoruz. Allah namazın rekât sayısını sabitlemediği, namazda neler okuyacağımızı bizlere bıraktığı halde, fıkıh inancının öğretisini, haşa Kur’an ın eksiği olarak görüyoruz.
Allah Zuhruf 44. ayetinde, SİZLERİ KUR’AN DAN SORUMLU TUTUYORUM, KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEĞİM, dediği halde, utanmadan bu hükümlere gözlerimizi kapatıp, sorumlu olduğumuz kitap için, her şeyin açıklanmadığı, izah edilmediği kitap ilan ettik. Daha doğrusu Allah ın kitabının önüne, beşeri rivayetleri koyduk, yetmedi bu kitaplar olmasaydı, Kur’an kapalı kalır anlaşılmazdı deme saygısızlığını yaptık. Tabi sonucunu da, Müslüman toplumlar olarak görüyoruz. Değerli din kardeşlerim, bu konu ile ilgili birçok makale yazdım, ama usanmadan yazmaya devam edeceğim Allah ın izniyle. Çünkü yaptığımız bu yanlışı fark edemediğimiz takdirde, ne Allah ın huzurunda hesap verebiliriz, nede bu dünyada huzuru ve mutluğu bulabiliriz.
Kur'an da Allah ın Elçisi, BEN ALLAH IN İNDİRDİĞİNE UYARIM demiyor muydu? HÜKÜM YALNIZ ALLAH IN DIR diyen peygamberimizin, Allah ın hükmüne, dinine nasıl ortak olabileceğini düşünürüz. Peygamberimiz yalnız Kur’an a uyduğunu apaçık söylüyorsa, bizlerinde yalnız Allah ın ipine, yani Kur'an a uymamız isteniyorsa, bizlerin din adına kaynağımız nasıl yalnız Kur’an olmaz. Bu durumda peygamberimizin Kur’an ın dışından farklı bilgileri ve ibadetlerin yerine getirilmesi konusunda detayları kendisinin ilaveler yapması, detaylandırması mümkün değildir. Çünkü daha önceden bu konularda, böyle bir bilgisi ve deneyimi yok.
DEMEK Kİ PEYGAMBERİMİZ DİN VE İMAN ADINA TEK KAYNAĞI, KUR’AN OLDUĞU ANLAŞILIYOR. ÖYLEYSE BİZLERİNDE TEK KAYNAĞI KUR’AN OLMALIDIR. Çünkü bu emri Allah veriyor ve ne diyordu Ali İmran 103. ayetinde."TOPLUCA ALLAH'IN İPİNE SIMSIKI SARILINIZ, AYRILIĞA DÜŞMEYİNİZ." Bunca açık ayetleri gördükten ve iman ettiksen sonra, nasıl olurda dinin ana unsuru olarak Kur’an ın yanına, emin olamayacağımız rivayetlerle başlayan sözlerden oluşan bir kaynak daha koyarız ve ona da sarılırız. Peygamberimiz sağ olsaydı sizce, bu söylenenlere inananlara, nasıl bir cevap verirdi? Elbette vereceği cevap açıktır. “Bu sözlere nasıl inanırsınız, sizlere Kur’an ın ipine sarılın, emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin, sakın dinde bölünmeyin, benim görevim sadece tebliğ etmektir diye ayetleri sizlere tebliğ ettikten sonra, nasıl olurda dine benim ilaveler yapacağıma inanırsınız. Kur’an da onca ayetleri görmediniz mi ey ümmetim,” demez miydi? Peygamberimizin dine tek kelime bile ilaveler yapamayacağına öyle açık ayetler varken, bu ayetleri görmezden gelmemiz, bizleri inanın İNKÂRCILAR, KÂFİRLER SAFINA DOĞRU YOLCULUĞA SÜRÜKLÜYOR. Bu konuda bir ayet hatırlatmak istiyorum.
Hakka: 44–45–46–47: EĞER O, (RESUL) BİZE ATFEN BAZI SÖZLER UYDURMAYA KALKIŞSAYDI, ELBETTE ONU BUNDAN DOLAYI KISKIVRAK YAKALARDIK; SONRA DA ONUN ŞAH DAMARINI KESER ATARDIK. Hiçbiriniz buna engel de olamazdınız. (Bayraktar Bayraklı meali)
Allah bu kadar açık bizlere bildirdiği halde, Peygamberimizin de dine ilaveler yaptığını, hatta açıklanmamış, detaylandırılmamış ibadetlerimizi, peygamberimiz detaylandırmış ve açıklamıştır dersek, YANİ DİNİN İKİNCİ KAYNAĞI HADİSLER OLDUĞUNA İNANIRSAK, inanın dinden sapmış oluruz. Çünkü Allah onlarca ayetinde, bizlerin sorumlu tutulacağı Kur’an ı nice örneklerle açıkladığını, eksik bırakmadığını söylüyor. Ama bizler Allah a inanmak yerine, beşerin rivayetlerine inanıyoruz. Tıpkı cahiliye toplumlarının yaptığı gibi. Elbette bunun cezasını çekeceğiz ve çekiyoruz da, hiç kurtuluşumuz yok.
Lütfen şunu unutmayınız, peygamberimiz sağlığında Kur’an ın dışından tek bir kelime yazdırmamıştır ve yazmaya yeltenenleri de yasaklamıştır. Çünkü daha o gün bile, peygamberimizin sözlerini nakleden kişilerin kendi düşüncelerini de ilave ederek, yanlış bilgilerin nakledildiğini görmüş ve bu büyük bir tehlikedir diyerek, kendi sözlerinin naklini yasaklamıştır. Birde aradan 1400 yıl geçtiğini düşünün, acaba bu nakledilen sözlerin ne kadar doğru olabileceğine, lütfen sizler karar veriniz.
Dört halife devrini araştırınız lütfen. Peygamberimizin hadis naklinin yasağı, dört halife devrinde de titizlikle devam ettirilmeye çalışılmıştır. PEYGAMBERİMİZİN EN YAKINLARININ DİN VE İMAN ADINA TEK KAYNAĞI KUR AN İSE BİZLER BUNUN TERSİNİ NASIL SÖYLERİZ. Dört halife devrinin sona ermesi ve İslam ın yavaş yavaş kişisel menfaatlerin, siyasetin etkisiyle bölünmesinden, yaklaşık 250 yıl sonra, peygamberimize atfedilen sözlerin, yani hadislerin toplanmasına hız verilmiştir. Ne yazık ki bundan sonrasını takip eden ve bilen yok. BU YOLLA TOPLANMIŞ SÖZLER, BİZLERİN DİNDE İKİNCİ KAYNAĞI NASIL OLUR, BUNUDA MI DÜŞÜNEMİYORUZ? Kur’an ın yeterli görülmemesi, dinin tek kaynağı Kur’an ın yanına, emin olamayacağımız kaynakların konması, dinde bölünmeyi hızlandırmıştır. Araya rivayetlerin girmesi ile ne yazık ki din tacirleri, dini kullanan menfaat şebekeleri ve özellikle Yahudiler İslam a sızmış, bu yolla batıl inançlarını, dinimize sokmuşlardır.
Değerli din kardeşlerim. Bu yanlış inancı, peygamberimiz sağlığında fark etmiş ve yasaklamıştır. Lütfen bu gerçeği artık fark edelim. Eğer Kur’an ile buluşamazda, yaşadığımız hurafe ve batılı din diye yaşamaya devam edersek, MAHŞER GÜNÜ BÜYÜK ÇOĞUNLUĞUMUZ, ACI BİR SÜPRİZLE KARŞILAŞABİLİR. BUNUDA UNUTMAYALIM. ONUN İÇİN GELİN, YALNIZ KUR’AN IN ÇEVRESİNDE TEK YUMRUK OLALIM.
"RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." (Ankebut 18) Diyanet meali.
"BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ." (Kehf 56) Diyanet vakfı meali
"SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR." (Rad 40) Diyanet meali.
"BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM." (Ahkaf 9 ) Diyanet meali.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK