Bizler İslam'ı yaşamaya çalışırken, birbirine tamamen ters düşen söylemlerle karşılaşıyoruz. Bu durum karşısında tedirgin oluyor ve korkuyoruz. Acaba hangi bilgi doğru düşüncesi, bizleri şüpheye düşürüyor. Bu durumda ne yapmalıyız? İşte bu soruya doğru cevap bulabildiğimiz ölçüde, Allah'ın istediği yol üzerinde oluruz. Allah cümlemizi, yanlış yoldan gitmekten korusun.
Allah bizlerin orta yolu izleyen, bir ümmet olmamızı ister Kur’an'da. Peki, bu orta yolu izlemek ne anlama gelir? AŞIRILIKTAN UZAK, ALLAH'IN HÜKÜMLERİNE RİAYET EDEN VE KUR’AN'IN SINIRLARINI AŞMAYAN, YALNIZ KUR’AN'IN İPİNE SARILARAK İMAN EDEN OLDUĞUNU, YİNE KUR’AN KENDİ İÇİNDE VERİR BU SORUNUN CEVABINI. Nisa suresi 87. ayetinde Allah, bakın nasıl dikkatimizi çeker. (SÖZ BAKIMINDAN, ALLAH'TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR!) Yine Kefh 26. ayetinde; (KENDİ HÜKMÜNDE HİÇ KİMSEYİ ORTAK KILMAZ.) Enam 57. ayetinde de; (HÜKÜM ANCAK ALLAH'IN DIR. O HAKKI ANLATIR VE O, DOĞRU HÜKÜM VERENLERİN EN HAYIRLISIDIR.) Enam 19. ayetinde; (BU KUR'AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.) Diyerek bizlerin izleyeceği yolu aydınlatmış ve bakın aşağıdaki ayetlerle de, nasıl noktayı koymuştur.
Enbiya 10; AND OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ, BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ ONDADIR. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?
Zühruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İLERİDE ONDAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ.
Bu ayetleri gördükten ve tebliğ alıp, iman ettikten sonra, sizce Kur’an'ın dışından da, Allah'ın vermediği hükümleri, Allah'ın Resulünün verebileceğine ve bizlerinde bunlardan sorumlu olacağımıza inanmamız, asla doğru olmaz. Böyle ucu açık, kimsenin doğruluğuna garanti veremeyeceği, sonu belli olmayan bir imana, Rabbimiz bizleri yönlendirir mi? Buradan da anlıyoruz ki, orta yolu izlemek, Allah'ın Kur’an'da emrettiği yola uymak ve asla Kur’an'ın sınırlarını aşmamaktır. Allah'ın Resulü, aşağıdaki sözleri sizce söylemiş olabilir mi?
55 - Mikdâm İbnu Ma'dîkerib (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Haberiniz olsun, rahat koltuğunda otururken kendisine benim bir hadisim ulaştığı zaman kişinin: "Bizimle sizin aranızda Allah'ın kitabı vardır. Onda nelere helâl denmişse onları helâl biliriz. Nelere de haram denmişse onları haram addederiz" diyeceği zaman yakındır. BİLİN Kİ, RESÛLULLAH (ALEYHİSSALÂTU VESSELÂM)'IN HARAM KILDIKLARI DA TIPKI ALLAH'IN HARAM ETTİKLERİ GİBİDİR"
Ebu Dâvud, Sünne, 6, (4604); Tirmizî, İlm 60, (2666); İbnu Mace, Mukaddime 2, (12).
Bu sözleri Kur’an ile karşılaştırdığınızda, Allah'ın Resulünün bu anlama gelebilecek bir sözü, söylemiş olabileceğini gösteriyor mu? Yani Allah'ın Resulünün, Allah gibi dine tıpkı Kur’an hükmünde, helal ve haram koyabilme yetkisi var mı? ELBETTE ASLA YOK. NEDEN YOK? ÇÜNKÜ ALLAH BUNU YAPANLARA, BANA ŞİRK KOŞTULAR DİYOR GEÇMİŞ TOPLUMLAR İÇİN. Lütfen bu sözleri Kur’an'ın tüm ayetleri ile birlikte düşününüz. Kelimeleri cımbızlayıp, bunlara istediğimiz manaları yüklemek, bizleri büyük yanlışlara götüreceği gibi dinden sapmamıza, şeytanın oyuncağı olmamızı neden olacaktır.
Bazı din kardeşlerimiz, rivayet hadisleri örnek verip, Allah'ın Resulünün tıpkı Allah'ın hüküm koyduğu gibi hükümler, yani helal ve haramlar koyduğuna dair birçok rivayet hadis örnekleri gösterirler. Bende yine bu rivayet hadislerin içinden, Allah'ın Resulünün bu düşüncenin tamamen tersi sözlerinden örnekler vermek istiyorum. ÇÜNKÜ KUR'AN'IN ONAYINDAN GEÇEN HER BİLGİDEN FAYDALANABİLİRİZ, KUR'AN'IN ONAYLAMADIĞI HİÇ BİR BİLGİYİDE, DİNİN ASLİ UNSURU ASLA YAPAMAYIZ. Hadisleri dinin kaynağı olarak kabul eden kardeşlerimize, onların anladığı dilden konuyu anlayabilmeleri için, bu makalemde bolca örnekle vermek istiyorum. Acaba Allah'ın Resulü, Kur'an'ın sınırları dışına çıkıp hükümlermi vermiş, yoksa yalnız Kur'an'a mı uymuş, ümmetini davet etmiş. VERECEĞİM BU HADİS ÖRNEKLERİ İNŞALLAH, RİVAYETLERİ DİNDE KANIT GÖSTERMEYE ÇALIŞANLARA, İBRETLİK DERLER OLUR VE YANLIŞ HADİSLERİN NE DERECE TEHLİKE ARZ ETTİĞİNİN FARKINA VARIRLAR. Hangilerinin doğru olduğuna, elde Kur’an herkes kendisi karar verecektir. Gerçek Müslüman, her söylenen sözü kabul etmek yerine, doğrunun ve gerçeklerin Kur'an ile arayışında olup, doğruyu seçendir.
"BENDEN KUR'AN DIŞINDA BİR ŞEY YAZMAYIN. Kim, benden Kur'an dışında bir şey yazmışsa, onu imha etsin." Muslim-Zuhd/72(3004) /4137 Ebu Davud-İlm/3(3647) /4136 Musned-c.3/12,21,39 Darimi-Mukaddime/42
"ALLAH’IN KİTABINDA HELAL KILDIĞI HELAL, HARAM KILDIĞI HARAMDIR. Hakkında sustuğu ise serbesttir. Allah’ın serbest bıraktıklarını kabul edin ve bilin ki Allah hiçbir şeyi unutucu değildir." Ebu Davud K. Etime 39/Tırmizi K. Libas 6 İbni Mace K. Etime 60/ El-Müracaat sayfa 20
"Ey insanlar ateş tutuşturuldu ve karanlık gecenin parçaları gibi fitneler yakınlaştı. Allah’a yemin ederim ki aleyhimde tutunacak bir şeyiniz yoktur; KURAN’IN HELAL KILDIKLARI DIŞINDA BİR ŞEYİ HELAL KILMADIM. KURAN’IN HARAM KILDIKLARI DIŞINDAKİLERİ DE HARAM KILMADIM." İbni Hişam Siret 4 sayfa 332
Yukarıdaki rivayet hadislere baktığımızda, dine ilave hiçbir hüküm vermediğini görüyoruz. Eğer hadis külliyatını geniş bir şekilde okuduysanız, Allah'ın Resulünün o devrin devlet başkanı olarak, beşeri konularda ve devletin, toplumun yürütülmesi adına verdiği bazı hükümleri vardır. Bunları lütfen inceleyiniz. Birçoğu dönemin toplumunun, kendi şartlarında halkı yönetmekle ilgilidir. İslam din ile ilgisi yoktur. Gerektiğinde İHTİYACA GÖRE de değiştirilmiştir. Sizlere desem ki, Allah'ın Resulünün vasiyeti-mirası neydi? Bu konuda ne söyleyebilirsiniz? Bakın Resulün vasiyeti-mirası neymiş, o gün Resulün en yakınlarının tespiti ne kadar doğru. Siz bu hadislerin topluma nakledildiğini hiç duydunuz mu? Duymazsınız, çünkü bugün o vasiyet-miras, birilerinin işine gelmediği için unutturuldu, başka şeylerle karıştırıldı.
5370 - İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm muhtazar (ölmeye yakın) iken evde bir kısım erkekler vardı. Bunlardan biri de Ömer İbnu'l-Hattâb radıyallahu anh idi. Resülullah aleyhissalâtu vesselâm:
"GELİN, SİZE BİR ŞEY (VASİYET) YAZAYIM DA BUNDAN SONRA DALÂLETE DÜŞMEYİN!" BUYURDULAR. Hz. Ömer:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a ızdırap galebe çalmış olmalı. YANINIZDA KUR'ÂN VAR, ALLAH'IN KİTABI SİZLERE YETERLİDİR" DEDİ. Oradakiler aralarında ihtilâfa düştü. Kimisi: "Yaklaşın, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm size vasiyet yazsın!" diyor, kimi de, Hz. Ömer radıyallahu anh'ın sözünü tekrar ediyordu.
Gürültü ve ihtilâf artınca, Aleyhissalâtu vesselâm:
"Yanımdan kalkın, yanımda münakaşa câiz değildir!" buyurdu. Bunun üzerine İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ: "En büyük musibet, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'la onun vasiyeti arasına girip engel olmaktır!" diyerek çıktı."
Buhari, Megâzî 83, İlm 39, Cihâd 176, Cizye 6, İ'tisâm 26; Müslim, Vasiyye 22, (1637).
64 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)'den rivayet edildiğine göre bir gün kendisi çarşıya uğrar ve: "Mescidde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın mirası taksim edilirken ben sizleri burada görüyorum (Bu ne biçim iş, siz de koşun) buyurur. Herkes mescide koşuşur, bir şey göremeyince: "Taksim edilen bir şey göremedik, sâdece bazıları Kur'ân okuyordu" derler. O cevabı yapıştırır. "İYİ YA, RESÛLULLAH (ALEYHİSSALÂTU VESSELÂM)'IN MİRASI ZATEN BU DEĞİL Mİ?"
Heysemî, Mecma'u'z-Zevâid'de, Taberânî'nin el-Mu'ce'mu'l-Evsat'ından nakleder (1, 123, 124).
5763 - Talha İbnu Musarrıf anlatıyor: "İbnu Ebî Evfâ radıyallahu anh: "Resûlullah vasiyette bulundu mu?" diye sordum.
"Hayır dedi. Ben tekrar:
"Öyleyse, kendi vasiyette bulunmaksızın halka nasıl vasiyeti farz kılar veya emreder" dedim.
"KİTABULLAH'I VASİYET ETTİ " diye cevap verdi."
Buhârî, Vesâya 1, Megâzî 83, Fezâilu'l-Kur'ân 18; Müslim, Vasiyet 16, (1634); Tirmizî, Vesâya 4, (2120); Nesâî, 2 (6, 240).
Gerçekten Resulün vasiyetini, mirasını daha O sağken anlamak bile istemeyenler çıkmıştır. Allah'ın kitabı sizlere yeterlidir, Resûlullah ın mirası Kur’an dır diyen, en yakınlarının bu tespitini, bugün görmezden gelenlere hatırlatılır. ELBETTE BUNLARIN HİÇ BİRİSİ, BİZLERİN DİNDE KANITI OLAMAZ. KUR'AN RESULÜN ÜMMETİNE, YALNIZ KUR'AN'I TEBLİĞ ETTİĞİNİ, BİRÇOK AYETİNDE BİZLERE BİLDİRİYOR. Daha o günlerde bile fitne toplumu sardıysa, bugün o bölünmenin ne durumda olduğunu düşünmek bile istemiyorum. HZ. ÖMER'İN BU GERÇEĞİ GÖREMEYENLERE, ALLAH'IN RESULÜNDEN DAHA FARKLI ŞEYLER BEKLEYENLERE VERDİĞİ CEVAP, DİKKAT ÇEKİCİ VE DÜŞÜNDÜRÜCÜDÜR. Yine rivayet edildiğine göre, Allah'ın Resulü bizlerin bakın neyle iman etmemizi istiyor.
422 - Sehl İbnu Muâz el-Cuhenî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "KİM KUR'ÂN'I OKUR VE ONUNLA AMEL EDERSE, kıyamet günü babasına bir taç giydirilir. Bu tacın ışığı, güneş dünyadaki herhangi bir evde bulunduğu takdirde onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, KUR'ÂN'LA BİZZAT AMEL EDENİN IŞIĞI NASIL OLACAK, DÜŞÜNEBİLİYOR MUSUNUZ?"
Ebu Dâvud, Salât, 349, 1453.H.
Dikkat ederseniz Allah'ın Resulü, amel edeceğimiz kaynak olarak yalnız Kur’an'dan bahsediyor. Zaten Kur’an'da birçok ayetinde bunu emrediyor. Bunu söyleyen Allah'ın Resulü, Kur’an dışından da ben, bir o kadar hükümler, helal, haramlar koydum der mi? BU KADAR MI KUR'AN'I TERK ETTİK, DOĞRUSU AKLIM ALMIYOR. Resulün döneminde, onun en yakınlarının, hadis naklinden çok çekindiklerini anlıyoruz. Gerçekten sözler, dilden dile dolaşırken, inanılmaz değişime uğruyor. Bu örneğe kendi hayatımızda da şahit oluruz. Bakın bu konuda, yine bizlere ulaşan rivayetlerden örnekler vermek istiyorum. Kur’an'a uyan, onun süzgecinden geçen her bilgiden yararlanmak, akıllı bir Müslüman’ın görevidir.
(5956 - Amr İbnu Meymûn anlatıyor: "Ben, İbnu Mes'ud radıyallahu anh ile perşembe akşamları karşılaşmayı hiç aksatmazdım. Bu gelişlerimde, onun herhangi bir şey hususunda: "RESÜLULLAH ALEYHİSSALÂTU VESSELÂM BUYURDULAR Kİ" dediğini hiç işitmedim. İşte bu akşamlardan birinde, "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki" diyerek (söze başladı, fakat arkasını getirmeyip) başını öne eğdi. (Biraz bekledikten sonra) kendisine baktım. Gömleğinin ilikleri çözülmüş, gözlerinden yaşlar boşanmış, avurtları şişmiş vaziyette ayakta duruyordu.
(Bir müddet bu vaziyette, kaldıktan sonra) sözünü şöyle tamamladı:
"RESÛLULLAH ALEYHİSSALÂTU VESSELÂM ÖYLE VEYA ONUN BERİSİNDE VEYA YUKARISINDA VEYA ONA YAKIN VEYA ONA BENZER BİR ŞEY SÖYLEMİŞTİ.")
5177 - İbnu'z-Zübeyr radıyallahu anhüma anlatıyor: "Babama dedim ki: "Ben niye senin Resülullah'tan hadis rivayetini işitmiyorum. Hâlbuki falan ve falandan çokça işitiyorum?" Bana şu cevabı verdi:
"Evet ben, Müslüman olduğum günden beri Aleyhissalâtu vesselâm'ı hiç terk etmedim. Hep beraber olduk. Ancak O'nun şöyle söylediğini de işittim:
"KİM BİLE BİLE BANA YALAN NİSBET EDERSE, ATEŞTEKİ YERİNİ HAZIRLASIN."
Buhâri, İlm 38; Ebü Dâvud, İlm 4, (3651).
Allah'ın Resulü ve sahabelerinin hadislerinden yararlanmak istiyorsak, bu gerçekleri asla göz ardı etmemeliyiz. İŞİMİZE GELEN HADİSLERİ DEĞİL, KUR’AN'IN ONAY VERDİĞİ HADİSLERİ ALMALIYIZ VE ŞÖYLE SÖYLEMELİYİZ. ALLAH'IN RESULÜ VE EN YAKINLARI, BU SÖZLERİ SÖYLEMİŞ OLABİLİR, KUR'AN BUNA ONAY VERİYOR. Çünkü her doğru söz, her doğru bilgi bizleri doğruya götürecektir. Sizlere hatırlatacağım hadis, üzerinde düşünene çok şeyler anlatıyor.
(5179 - Mücâhid merhum anlatıyor: "Büşeyr el-Aşevi, Hz. İbnu Abbâs
radıyallahu anhümâ'ya gelip:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki..." diyerek bir şeyler anlatmaya kalktı. Ancak İbnu Abbâs onu konuşmaya bırakmadı ve kendisine iltifat etmedi. Büşeyr:
"Sözlerimi niye dinlemiyorsunuz? Ben size Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'dan anlatıyorum, hiç tınmıyorsunuz, niçin?" diye sordu. İbnu Abbâs ona şu cevabı verdi:
"Biz vaktiyle, bir kimsenin "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki" dediğini işitince, gözlerimizi ona çevirip kulaklarımızı da dinlemek üzere uzatıyorduk. NE ZAMAN Kİ, İNSANLAR HADİS RİVAYETİNDE LAUBALİLEŞTİLER, BİZ DE ONLARDAN ANCAK BİLDİKLERİMİZİ ALMAYA BAŞLADIK.")
Müslim, Mukaddime 7, (7).
Bu sözlerde, çok büyük dersler var. Ne dersiniz, bugün bu gerçek inanılmaz boyutlarda değil mi? Ama farkında olanımız, o kadar az ki. Şimdi sizlere hatırlatacağım rivayet hadiste, bakın Resulün bugün, içinde bulunduğumuz gerçeği ne güzel anlatıyor.
(7184 - Ziyâd İbnu Lebîd radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm bir şey anlatarak: "İŞTE BU ŞEY, İLMİN GİTME ANLARINDA OLUR" buyurdu. Ben: "Ey Allah'ın Resûlü! Bizler Kur'ân'ı okur olduğumuz, evladlarımıza da okuttuğumuz, evlatlarımız da kendi evlatlarına okutur olacakları halde ilim nasıl gider (kaybolur)?" dedim. Aleyhissalatu vesselâm:
"Anasız kalasıca Ziyâd! Ben seni, Medine'nin en fakihlerinden biri bilirdim. Şu, (gözümüzün önündeki) Yahudi ve Hıristiyanlar kitapları olan Tevrat ve İncil'i okudukları halde onların içinde bulunanlarla amel ediyorlar mı? (DEMEK Kİ KERAMET OKUMADA DEĞİL, OKUNANI HAYATA GEÇİRMEKTE, YAŞAMAKTA VE TATBİK ETMEKTEDİR)" BUYURDULAR.")
Şu güzel sözlere, bakar mısınız lütfen. Bu gün bizler Kur’an'ı elimizden düşürmeden, anlamını dahi bilmeden okuyor, hatta güzel okuma yarışmaları yapıyoruz. Peki, Kur’an ile mi amel ediyoruz? Kur’an'ı herkes anlayamaz, Kur’an özet bilgidir, her şey Kur’an'da yazmaz. İslam'ı doğru yaşamak için fıkıh kitaplarından, Resulün rivayet hadislerinden faydalanmalıyız diyerek, toplumu rivayetlere beşeri kitaplara yönlendirmiyor muyuz? BU KONUDA DİKKATLİ OLMALIYIZ, HER RİVAYETE İNANMAMALIYIZ DİYENLEREDE, SEN RESULÜ DEVRE DIŞI BIRAKIYORSUN DİYENLER, RESULE İFTİRA ATMA RİSKLERİNİN, ÇOK YÜKSEK OLDUĞUNU UNUTMAMALIDIRLAR. Kur’an'ın verdiği hükümler kadar, Resulüde dine hükümler koymuş tur diyerek ucu açık, sınırsız bir bilinmeyene yöneltilen toplumda İLİM KALIR MI? Sizlere güzel bir örnek daha vermek istiyorum. Bakın Resulün ölümünden sonra, Hz Ali nasıl bir tespitte bulunuyor.
(68 - Hz. Ali (radıyallahu anh) şöyle buyurmuştur: "SİZLER GENİŞ BİR CADDEYE BIRAKILDINIZ. BU, ÜZERİNDE ÜMMÜ'L-KİTAP OLAN (YÂNİ ALLAH'IN KESİN HÜKÜMLÜ ÂYETLERİYLE İSTİKAMETİ TESBİT EDİLMİŞ) BİR YOLDUR.")
Gerçekten çok güzel bir örnek ve tespit. Bu yol, Allah'ın bizlerden istediği orta yoldur. Bu yolu izlemek isteyen, Allah'ın emrettiği gibi, yalnız Kur’an'ın ipine sarılır. Çünkü Allah'ın Resulüde o yolu izlemiş ve asla sapmamıştır. Resulün veda hutbesini, yaklaşık yüz bin kişi izlediği rivayet edilir. Bu kadar kalabalık bir toplumun izlemesine rağmen, veda hutbesi günümüze birçok farklı şekillerde ulaşmıştır. Sizlere bu hutbeden küçük bir bölümün, günümüze nasıl çok farklı ulaştığının örneğini vermek istiyorum. Bu kadar kalabalık bir toplumun izlediği bir konu, günümüze bu derece farklı ulaştıysa, varın gerisini siz düşünün. BU YOLLA BİZLERE ULAŞAN RİVAYETLERLE, SİZCE DİNİN YAŞANMASI AKILCI BİR YOL MU? YORUMUNU SİZLERE BIRAKIYORUM.
1-Ey mü'minler! SİZE İKİ EMANET BIRAKIYORUM, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, ALLAH'IN KİTABI KUR-ÂN-İ KERİM VE PEYGAMBERİN SÜNNETİDİR.
2-Mü'minler!
SİZE BİR EMANET BIRAKIYORUM ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O EMANET ALLAH'IN KİTABI KUR'AN'DIR.
3-Ben sizin aranızda İKİ AĞIR-PAHA BİÇİLMEZ EMANET BIRAKIYORUM. Bunlara sımsıkı sarıldığınız sürece asla sapıtmazsınız: ALLAH’IN KİTABI VE BENİM EHL-İ BEYTİM.
Allah'ın Resulünün veda hutbesinden, aynı konuda üç farklı rivayeti okudunuz. Allah'ın Resulü üçünü de söylemeyeceğine göre, hangisinin doğru olduğuna bizler Kur’an'a danışarak karar vermeliyiz. Sizce hangisi doğru olabilir? Yorum ve karar sizlerin. Resulün en yakınında yaşayanlardan, Onun vefatından sonra, acı bir gerçeği bakın nasıl dile getiriyorlar.
6468 - Ubey İbnu Ka'b radıyallahu anh anlatıyor: "RESULULLAH ALEYHİSSALATU VESSELAM İLE BERABERKEN, BİZ ASHABIN HEDEF VE GAYESİ TEK İDİ. O vefat edince, KİMİMİZ ŞÖYLE, KİMİMİZ BÖYLE BAKTI (HEDEFLER AYRILDI)."
Resulün vefatıyla başlayan dinde bölünme, ayrılık günümüz de inanılmaz boyutlara ulaştı. İşimiz çok daha zorlaştı. Sizlere verdiğim örnekler, hepsi bir rivayettir. Doğruluğunu Rabbimiz bilir. Bizler imanımıza doğru bir yön vermek istiyorsak, sorumlu olduğumuz yalnız Kur’an'ın ipine sarılıp, asla Kur’an'ın sınırlarını zorlamamalıyız. SORGUYA ÇEKİLECEĞİMİZ KİTAP YALNIZ KUR'AN DIR. ONUN ONAYLADIĞI HER SÖZ, BİLGİDE BİZLER İÇİN YOL GÖSTERİCİDİR.
Ben bu güzel RİVAYET EDİLEN HADİS örneklerin bir çoğunu, Kur’an'a arz ettiğimde olumlu cevaplar aldığım için, sizlerle paylaştım. Kur’an'dan onay alan her güzel bilgi, bizlerin başının tacıdır. Alır faydalanırız. Kur’an'ın onay vermediği hiç bir bilgiye ne Resulün sözüdür deriz, nede inanırız. Bizlerin yapması gereken, Kur’an elimizde onu anlamaya çalışarak, akıl ve fikrimizin çabaları ile kıssadan hisselerden derslerimizi alıp, yaşamımıza yön vermeliyiz. Dilerim Allah dan, gönül gözleri Kur’an ile parlayarak, Rabbin huzuruna çıkan, yüzleri gülen, Allah'ın halis kulları arasında oluruz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK