Bildiğiniz gibi günümüzde, İslam'ı yaşayan büyük çoğunluk, İslam'ın kaynağı olarak birincisi Kur’an, ikincisi de onu açıklayan izah eden, yaşanır hale getiren, Allah'ın Resulünün hadisleridir, sünnetidir diye kabul eder. Ayrıca mezhep imamlarınında verdiği hükümlerin, biz Müslümanları bağladığna inanılır. Bir diğer inanç gurubu da, İslam'ın tek kaynağı vardır, oda Kur’an dır, çünkü dinin sahibi Allah dır diye inanır. İslam'ın tek kaynağı Kur’an dır diyenlerin dışında ki inancı önce ele alalım. Acaba bu inanç gurubu neden Kur’an'ın yanında bir kaynak daha olması gerektiğine inanıyor. Önce bunun nedenini bulamazsak, bu konuyu da doğru sonuçlandıramayız. Kur’an'ın ikinci kaynağının sünnet yani, hadisler ve mezhep imamlarının ictihatları olduğunu savunan düşünce şunlara inanıyor ve onun için de hadisler olmasaydı, Kur’an asla anlaşılamazdı, yaşanamazdı deniyor.
“Resulün hadisleri, İslam dininin ikinci kaynağıdır. Kur’an'ı kerime göre, İslam dininin haram helal hükümleri nerelerden çıkartılacak? Önce Kur’an'a bakmalıyız. Kur’an ana kaynaktır. Kur’an'ın yollama yaptığı, peygamberin sözüne de dikkat edin, onun yaptığını yapın, yapma dediğini yapmayın, onu örnek alın, ona uyun diye emir verdiği için, peygamberimizin hadisleri de, KUR’AN IN AÇIKLAMADIĞI, ANLATMADIĞI YERLERDE, İNSANLARIN İHTİYACINI GİDERECEK HÜKÜMLERİN BELİRLENMESİNDE İKİNCİ ANA KAYNAKTIR.
Allah namaz kılın demiştir, ama nasıl yapılacağını açıklamamıştır. PEYGAMBERİMİZ BUNU BİZZAT HAYATA GEÇİRMİŞ VE NASIL KILINACAĞINI ÜMMETİNE ÖĞRETMİŞTİR. Bunlar olmasaydı namazımızı kılamazdık. Allah zekâtı veriniz diyor, ama hangi maldan ne kadar vereceğimiz, nasıl vereceğimiz konusunda hiçbir açıklama Kur’an da yoktur. Peygamberimiz haram ve helal koyma konusunda da yetkilidir.
Allah'ın kitabında ve peygamberimizin sünnetinde olmayan, bazı konuları da din âlimleri, müçtehitler oturup, Kur’an ve sünnet ışığında FETVA verip, kanun ve kurallar koymuşlardır din adına. HEPSİNİN BİRLEŞMESİNE İCMA-İ ÜMMET DENİYOR. Buda İslam'ın üçüncü kaynağı olarak kabul edilir. Bunlarda da bulunamayan konular, zamanla âlim, müçtehit kişilerin Kur’an'a, sünnete bakarak, yine yaptıkları araştırmalar neticesinde, fetva verirler. Buda İslam dininin dördüncü delili, kaynağı içtihat, kıyastır. BÖYLECE İSLAM DİNİNİN, DÖRT ANA KAYNAĞI VARDIR. “
Yazdığım bu düşüncelere, elbette sizler çok daha fazla ilaveler yapabilirsiniz. Ben konuyu anlayabilmemiz adına, ana başlıklar olarak yazdım ve bu söylenenler üzerinden şimdide birlikte düşünelim. Önce şunu söylemek isterim. Kur'an'ı dikkatle ve ayetler üzerinde düşünerek okumuş bir Müslüman, bu anlatılanlara KUR'AN'IN ASLA ONAY VERMEYECEĞİNİ VE İSLAM DİNİNİN TEK BİR KAYNAĞI OLDUĞUNU BİLİR. Çünkü Rabbimiz dinin sahibi benim ve ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem. Güvenilecek Veliniz yalnız benim sakın kendinize Veliler edinip ardı sıra gitmeyin, çünkü sizleri KUR'AN'DAN SORUMLU TUTUYORUM DİYE HÜKMÜNÜ VERMİŞTİR. Sırf bu ayetler bile, bu düşüncenin yanlış olduğununa apaçık kanıttır.
Eğer bir amacımız varda, sonuca ulaşabilmek istiyorsak, bizler yolumuzu önce tespit edip, TEK BİR PLAN, PROĞRAM DOĞRULTUSUNDA İŞİMİZİ YAPARIZ. Eğer işimizi yaparken, herkes kendi kafasından bir şeyler söylüyorsa, kafamız karışacak ve ulaşmak istediğimiz yere de sağlıklı ulaşmamız mümkün olmayacaktır. Güzel bir söz vardır, TEK SAATİ OLAN, SAATİN KAÇ OLDUĞUNU BİLİR. İKİ SAATİ OLANSA, ASLA EMİN OLAMAZ. Onun içinde Allah, dinde sakın bölünmeyin emrini vermiştir. Kur’an'ı tek kaynak görürsek, bölünecek nedenler ortadan kalkacaktır. EĞER DİNİN KAYNAĞINA, KİŞİLER YANİ BEŞER GİRİYORSA, HER KAFADAN BİR SES ÇIKACAK VE BÖLÜNMEK ADETA KAÇINILMAZ OLACAKTIR. Lütfen bunu unutmayalım. Hatırlatmak isterim ALLAH ELÇİSİNE, SANA İNDİRDİĞİM KUR’AN İLE KULLARIMA HÜKMET, SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR emrini veriyorsa, Kur'an'ın dışından Resulü dine ilave yapabilir mi? Karar sizin. Demek ki Kur’an'a uyan, Allah'ın elçisine uymuş demektir. Çünkü Allah ın elçisi, yalnız Kur’an ile emretme, hükmetme yetkisi almıştır. Sizlere şu soruyu sormak istiyorum. Allah bizlerin yapmasını istediği emirleri verip, bu emri anlayıp, hayata geçirmemiz için, gereken detayları neden Kur’an'da vermesin? Lütfen bu soruya mantıklı bir cevap bulalım nefsimizde, eğer kendimizi kandıracak bir cevapla yetinirsek, inanın Allah'a mahşer günü hesap veremeyiz.
Hatırlatırım Allah'ın Resulü ÜMMİYDİ, yani daha önce hiçbir dine tabi değildi. Onun içinde, dini konularda hiç bilgisi yoktu. ALLAH'IN ELÇİSİ, NE ÖĞRENDİYSE KUR’AN DAN ÖĞRENDİ. Düşünebiliyor musunuz, Allah namaz kıl, zekât ver diyor ama uygulayacağımız hiçbir bilgi Kur’an'da yok diyoruz ama Allah bizleri açıklamadığı Kur'an'dan mı sorumlu tutuyor? Lütfen inandıklarımızı önce, akıl süzgecinden geçirelim, geçmiyorsa O Kur'an emri değildir. Bu durumda Allah, nasıl bu emirlerinden bizleri sorumlu tutar? Tekrar hatırlatıyorum Allah, SİZLERİ KUR’AN DAN SORUMLU TUTUYORUM DİYORDU. Hatırlayınız lütfen, Rabbimiz biz kitapta, hiçbir eksik bırakmadık demişti. Her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız diyordu. BİZLERİN YALNIZ KUR’AN'IN İPİNE SARILIN, emrini de mi unuttuk. Savaşta bir komutanı düşünün, askerlerine emrini verirken gerekli açıklamayı, detay yapmadan emir vermesi sizce mümkün mü?
Resulün hadislerinin ayetleri açıkladığını, hatta Kur’an'ın bahsetmediği konularda da, Allah'ın elçisine hükümler koyma yetkisi verdiğine nasıl inanırız. Bu durumda Allah Resulünü hükmüne ortak ediyor demektir. HANİ ALLAH, BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYORDU. HANİ PRESULE DÜŞEN, AÇIK BİR TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR AYETLERİNE NE OLDU. Rad 40. ayetinde, SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR, ayetinin de üstünümü örttük yoksa.
Allah'ın Resulü, önce Kur'an ayetlerini ezberletmiş ama ezberleyen insanların savaşta öldüklerini görünce, ileride sorun olacağını düşünerek, hemen yazdırmış ve kayda aldırmıştır. Eğer Allah'ın emirleri detaylı olmayıp, detay görevini Resulüne vermiş olsaydı Allah, sizde Allah'ın Resulü aynı mantıkla hareket edip, namazın nasıl kılınacağı, orucun nasıl tuıtulacağı gibi detaylarıda kayda aldırmazmıydı? Düşünen gerçekleri bulur, düşünmeyen ise hesap günü pişman olanların safında olur. Lütfen mezheplerin ve rivayetlerin ibadetlerimize yaptığı ilaveleri Kur'an'da aramayalım. Onlar beşeri ilavelerdir Allah'ın emri değildir. Kur'an'a ters düşmüyorsa bir sakıncası yoktur, ters düşüyorsa hemen terk etmeliyiz.
Hatırlayınız Allah, Hakka suresi 44. ayetinde, Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi, onun şah damarını keserdik, yani canını alırdık demiyor muydu? Tüm bu ve buna benzer yüzlerce ayeti bir kenara koyup, Resul size ne verdiyse onu alın sözlerini çarpıtıp, Kur’an'ın yüzlerce ayetine ters düşen bir anlamı nasıl yükleriz ve buna inanırız. Allah birçok ayetinde, deki onlara diye Resulüne, nasıl ayetler indirmişti hatırlayınız lütfen. "Hüküm yalnızca Allah’a aittir. O, hakkı anlatır. O, hakkı batıldan ayırt edenlerin en hayırlısıdır.” (Enam 57) Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.( Ahkaf 9) De ki: “Şüphesiz ben, size ne zarar verebilir, ne de fayda sağlayabilirim.” (Cin 21) SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR. Hesap görmek ise bize aittir.(Rad 40)"
Ne dersiniz, Allah Resulüne bu sözleri özellikle ümmetine söylemesini istiyor ve görevini bildiriyorsa, sizce Allah'ın Kur’an'da hüküm vermediği konularda, Resulüne dinde hüküm koyma yetkisi, vermiş olabilir mi? Allah'ın Resulü ben sadece uyarıcıyım, size ne faydam ne zararım dokunmaz demesini, özellikle söylemesini isteyip, senin görevin sadece tebliğ etmektir diyecek, ama bizler buna benzer ayetlere gözlerimizi kapatıp, HÂŞÂ ALLAH'IN RESULÜNÜ, ALLAH'IN DİNDE HÜKÜM ORTAĞI YAPACAĞIZ, ÖYLEMİ. Daha ilginci, buna itiraz edenlere de, NE YANİ PEYGAMBERİMİZ POSTACIMIYDI DİYEREK, KENDİ NEFSİMİZDEN, ALLAH'IN VERMEDİĞİ YETKİLERİ, RESULÜNE YÜKLEYECEĞİZ. LÜTFEN ALLAH'IN RESULÜNÜN, ZORLU TEBLİĞ GÖREVİNİ KÜÇÜMSEMEYELİM.
Bizler dinin ana kaynaklarını çoğaltıp, beşerin koyduğu FIKIH kurallarını Kur’an'da bulamadığımızda, ne yazık ki Kur’an'ı yeterli kaynak olarak görmüyoruz ve Kur’an'ı terk ediyoruz. UNUTMAYALIM BEŞERİ FIKIH İNANCI DİN DEĞİLDİR. Açık ve izah edici olmadığına inandığınız bir kitaba, siz olsanız bakar mısınız? BU DURUMDA AÇIK OLMAYAN VE ANLAŞILMASI ZOR OLDUĞUNA İNANDIĞINIZ KUR’AN'I MI REHBER ALIRSINIZ, YOKSA KUR’AN'I AÇIKLADIĞINA, İZAH ETTİĞİNE İNANDIĞINIZ BEŞERİN YAZDIĞI KİTABIMI OKUYUP, REHBER ALIRSINIZ? Lütfen aklın ve Kur'an'ın onaylamadığı bir yolu, din diye yaşamayalım, inanın pişman oluruz.
Elbette beşeri ilaveleri Kur’an'da görmemiz mümkün değildir. Bu bilgiler olmasaydı namazımızı kılamazdık demek, Allah emirlerini gereği gibi bizlere bildirmemiş, açıklamamış ama Kur'an'dan sorumlu tuyor danlamına gelir ki, bu saygısızlığın en büyüğüdür. Allah namazı nasıl kılacağımzı, zekâtı nasıl vereceğimizi, hac görevimizi nasıl yerine getireceğimiz konusunu çok basit ve kolay bir şekilde anlatmış Kur’an'da. Ama bizler mrzheplerin rivayet inançlarının etkisinde olduğumuz için, adeta bize öğretilenleri Kur'an'da göremediğimizde, Kur'an'ı detaysız açıklanmamış kabul ediyoruz. Halbuki Allah birçok kez yemin ederek, bu kitabı sizler için kolaylaştırdık diyor. Bizlere öğretilen bunca beşeri detay, hatta zorlaştırılmış tüm kuralları Kur’an'da göremediğimizde, hataların en büyüğünü yapıp, bakın demek ki Kur’an'da her şey yokmuş, demek ki dinin tek kaynağı da yalnız Kur’an değilmiş deyip, işin içinden çıkıyoruz, lütfen bu hatayı yapmayalım, çok pişman oluruz.
Kur’an'ı tek kaynak görmediğimizde, inancımızın içine beşeri batıl, hurafe rivayetler ve doğruluğundan emin olamayacağımız, kişisel düşünceler giriyor ki, bu sözlerin arasına şeytanın vesvesesinin girmesi, yanlış bilgilerin ve art niyetli kişilerin dine nifak sokması, çok daha kolay olacaktır. YAHUDİLER NE YAZIK Kİ, BU YANLIŞ İNANCIMIZI KULLANMIŞ VE DİNİMİZİN İÇİNE SIZMIŞLARDIR. Dinin üçüncü ve dördüncü kaynağı olarak, âlim ve müçtehit dediğimiz kişilerin fikir ve düşüncelerinin kendi analizlerinin FETVALARI, EĞER DİNİN UYULMASI GEREKLİ, ZORUNLU KAYNAĞI OLARAK ALINIR VE DİN DİYE YAŞANIRSA, BU DİN ALLAH'IN DİNİ OLMAKTAN ÇIKAR, LÜTFEN BUNU UNUTMAYALIM. Hatırlayalım, Allah bu konuda bizleri uyarıyor ve dini konularda tek yetkili ve sorumlu olanın, yalnız kendisi olduğunu nasıl anlatıyordu bizlere?
"O HALDE KUR'ÂN'DAN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?" (Araf 185)
"ALLAH'TAN VE O'NUN AYETLERİNDEN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?" (casiye 6)
"KİMDİR SÖZÜ ALLAH’IN KİNDEN DAHA DOĞRU OLAN?" (Nisa 87)
"KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BIR KITABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU?" (Ankebut 51)
Aramızda, Allah'ın bu sözlerine inanmayan var mı? Bu uyarıları gördüğümüz halde, inatla şunu söyleyebilir misiniz hala; Allah'ım öyle diyorsun da, namazın nasıl kılınacağını, zekâtın nasıl verileceğini ben Kur’an'da göremiyorum, onu da bizlere FIKIH inancımız ve Resulün rivayet hadislerinden anlıyorum, diyecek cesareti olan var mı aramızda hala? Var diyenlere, elbette benim hiçbir sözüm yok. Elbette karar sizlerin, imtihan sizin imtihanınız. Bu ve buna benzer yüzlerce ayete iman ettiğimizi söylüyorsak, dinin tek kaynağı Kur’an, yani Allah'ın ayetleri, hadisleri olduğunu söyleyelim ve ona göre inancımızı yaşayalım. Allah'ın şeriatı yalnız Kur’an'dır. ALLAH'IN RESULÜ, BEN YALNIZ KUR’AN'A UYARIM, SİZE YALNIZ KUR'AN'I TEBLİĞ ETME GÖREVİ ALDIM DEDİKTEN SONRA, BİZLER HALA ALLAH' IN RESULÜNÜNDE, DİNE ALLAH'IN DIŞINDA BAŞKA HÜKÜMLER KOYDUĞUNA NASIL İNANIRIZ. Eğer Allah'ın şeriatına beşeri şeriatlar karıştırıyorsak, bu durumda Allah'ın şeriatından saparak, kendimize yeni bir beşeri şeriat yaratmış oluruz. Bununda hesabını asla veremeyiz.
Lütfen şunu düşünmenizi rica ediyorum. ALLAH KUR’AN'I BEN KORUYORUM DİYOR VE KUR’AN'IN İPİNE SARILIN DİYE UYARIYOR. GÜNÜMÜZE KADAR RİVAYET YOLUYLA GELMİŞ, ALLAH'IN RESULÜNÜN HADİSLERİ DEDİKLERİ SÖZLER, LÜTFEN DİKKAT EDİNİZ, HİÇBİR KORUMA ALTINDA OLMADAN, RİVAYET YOLUYLA BİZLERE ULAŞMIŞTIR. YANİ ALLAH'IN KORUMASINDA DA DEĞİLDİR. Bu durumda hiç şüphe duymadan, bu hadislere nasıl inanırız? İlginç olanı, bu hadislerin Allah'ın Resulü tarafından ve onun zamanında asla kayda alınmamasıdır. Çünkü Allah'ın Resulü, Kur’an dışından başka sözlerin naklini yasaklamıştı. Dört halife devrinde bile hadis nakli yasaktı. Bu hadislerin toplandığı dönem, Resulün vefatından yaklaşık 250 yıl sonra kayda alınmaya başlandığı rivayet edilir. SİZCE ALLAH BİZLERİ, BU BİLGİLER DOĞRULTUSUNDA İMANIMIZI YAŞAMAMIZI İSTERMİYDİ? Madem Allah'ın Resulü, ibadetlerin detayını ümmetine öğretti, neden sağlığında bunları kayda aldırmadı? HÂŞÂ bu eksikliği gören kişiler çıktıda, yaklaşık 250 yıl sonra bu hadisleri, bilgileri toplayıp, bizlerin imanımızı mı kurtardı? Lütfen bunu düşünün, doğru sonuca ulaşacaksınız. Yoksa Allah'ın Resulüne de, iftira atanların safında oluruz, bunu da unutmayalım.
İnsanların şahsi düşüncelerinin karıştığı bir din, asla Allah'ın dini olamaz. Olamayacağını Kur’an söylüyor ve diyor ki; SAKIN EMİN OLMADIĞIUNIZ BİLGİNİN ARDINA DÜŞMEYİN HESABINI SORARIM. Bir başka ayetinde de, güvenilecek yardım istenecek veliniz yalnız benim, diyerek bizleri uyarıyor ve İSLAM'I VELİLER, ŞEYHLER, EFENDİLER EDİNEREK SAKIN YAŞAMAYIN DİYORDU. Ama bizler Allah'ın bunca uyarılarından sonra, dinde Kur’an'dan sonra, beşeri olarak kural koyacak kişileri kabul edebiliyoruz. DAHADA İLERİ GİDİP, VELİSİ OLMAYAN CENNETE GİDEMEZ DİYENLERE İNANIYORUZ. ALLAH İLE ALDATICILARDAN KORUNMAK İSTEYEN, YALNIZ KUR’AN'IN İPİNE SARILIR. ALLAH İLE ALDATANLARIN ACISINI, 15 TEMMUZDA ÇOK ACI BİR ŞEKİLDE, ÜLKE OLARAK ÇEKTİK TOPLUM OLARAK. LÜTFEN BU YOLLA BİZLERİ ALDATANLARIN, ARTIK TUZAĞINA DÜŞMEYELİM.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK