ALLAH IN TEBLİĞİNİ, MESAJINI DOĞRU ANLAMAK İSTİYORSAK, ALLAH IN SÜNNETİNE SARILMALIYIZ. İSRA 77, FUSSİLET 42-43, ARAF 35. AYETLER.
İslam ı yaşarken bizler, ne yazık ki Kur’an ı değil, yüzlerce yıl önce mezheplerin ve beşeri fıkıh inancının şekillendirdiği ve o devrin toplumunun İslam anlayışını bizler günümüzde sorgusuzca yaşıyoruz. Biraz düşünen ve Kur’an ı anlayarak okuyup araştıran Müslüman, yaşadığımız İslam ın cahiliye toplumunun yaptığı yanlışları bizlerinde yaşadığını, hemen fark ediyor. Bu makalemde sizlerin düşünmenize vesile olmak istediğim konu, İslam toplumlarının savaş, yoksulluk ve adaletsizlikler içinde yaşamasının nedenleri ve Allah ın elçileri ve onlarla gönderdiği kitapların, nasıl bir bağlantısı olduğu, bizlerin bu konuları nasıl anlamamız gerektiği konusu üzerinde olacak.
Sizce İslam ülkelerinin, dünya üzerinde yoksulluk, acı ve savaşın hüküm sürmesinin asıl nedeni ne olabilir? Çünkü neredeyse hepsinde her gün beş vakit namaz kılınıyor, dualar ediliyor, hacca gidiliyor, bolca da Kur’an okunuyor. Peki, neden yokluk, savaş ve adaletsizlik hüküm sürüyor İslam toplumlarında? Kâfir diye isimlendirdiğimiz, Müslüman olmayan ülkelerde huzur, eşitlik, adalet biz Müslüman ülkelerine kıyasla, daha fazla var. Hatta Birçok Müslüman ülkesinden, onların ülkelerine daha iyi yaşamak için göç ediyorlar. Sizce burada bir sorun, bir yanlışlık yok mu? Bizlerin inancında, sanırım Allah ın asla onaylamadığı çok büyük yanlışlarımız var ki, Allah Müslüman toplumlarına yardımcı olmuyor, dualarımız karşılık görmüyor. YANLIŞLARIMIZIN NELER OLDUĞUNU, MUTLAKA BULMALIYIZ. BULABİLMEMİZ İÇİNDE, KENDİMİZİ TEMİZE ÇIKARTMADAN, TARAFSIZ EMPATİ YAPMALIYIZ.
Allah gönderdiği tüm Elçi ve kitaplarında, bizlerin uyması gereken öyle kurallar koyuyor ki, BU KURALLARA ENÇOK UYAN TOPLUMLARI ALLAH ÖDÜLLENDİRİYOR, DUALARINA KARŞILIK VERİYOR VE ONLARIN BÖYLECE DAHA HUZURLU, MUTLU YAŞAMASINI SAĞLIYOR. Çünkü Allah Kur’an da bizlerinde, gönderdiği tüm Elçileri ve kitapları kabul etmemizi emreder. Peki neden? Çünkü Allah Elçileri kanalıyla gönderdiği tüm kitapların da, BİZLERİN UYMASI GEREKEN SÜNNETİN, YANİ KURAL VE KANUNLARIN AYNI, DEĞİŞMEZ OLDUĞUNU BİLDİRİYOR DA ONDAN. Örnek verelim.
İsra 77: SENDEN ÖNCE GÖNDERDİĞİMİZ ELÇİLERE UYGULANAN KANUN/SÜNNET BUDUR. BİZİM KANUNUMUZDA BİR DEĞİŞİKLİK BULAMAZSIN.
Fussilet 42–43: Ona ne önünden, ne de ardından batıl gelemez. O hüküm ve hikmet sahibi, öğülmeye layık olan ALLAH TARAFINDAN İNDİRİLMİŞTİR. “Ey Muhammed!” SANA SENDEN ÖNCEKİ RESULLERE SÖYLENENDEN BAŞKA BİR ŞEY SÖYLENMİYOR. Şüphesiz ki senin Rabbin hem mağfiret sahibidir hem de acı verecek bir azap sahibidir.
Araf 35: Ey Âdemoğulları! ARANIZDAN AYETLERİMİZİ SİZE ANLATAN ELÇİLER GELDİĞİNDE KİMLER ALLAH’TAN ÇEKİNEREK KENDİSİNİ KORUR VE DÜZELTİRSE ARTIK ONLARIN NE BİR KORKULARI KALIR, NE DE ÜZÜLÜRLER.
Allah tüm Elçilerine aynı kanunlarını/sünnetini gönderdiğini söylediği halde, bizler hala Allah ın sünnetine, elçisinin de sünnetler/kanun ve kurallar ilaveler edeceğine inanıyorsak, Allah asla böyle toplumların yardımcısı olmayacaktır, dualarına karşılık vermeyecektir. Allah kanunlarımızda değişiklik olmamıştır diye apaçık hüküm verdikçe, dine yeni sünnetler/kanunlar ilave etmekten korkmuyoruz. Tabi sonucunu da görüyoruz. Araf 33. ayetinde, aslında Allah a iman ettiğini söyleyen tüm kullarına çok dikkat çekici bir uyarıda bulunuyor. “KİMLER ALLAH’TAN ÇEKİNEREK KENDİSİNİ KORUR VE DÜZELTİRSE, ARTIK ONLARIN NE BİR KORKULARI KALIR NE DE ÜZÜLÜRLER.” Rabbimizin bizlerden istediği, Allah dan çekinerek kendisini kötü şeylerden, davranışlardan, Allah ın men ettiği şeylerden korur ve kendisini düzeltirse, onların hesap günü ve yaşadığı hiçbir anında korkularının olmayacağını ve bu kullarımın üzülmeyeceğini söylüyor.
Ne dersiniz, biran düşünün lütfen, bu dünyada üzülenler korku ve acı içinde yaşayanlar kimler? Ne yazık ki Müslüman toplumlar, bunu üzülerek söylemek zorundayım ki gerçeklerle yüzleşebilelim. ALLAH IN BU UYARILARINDAN SONRA, LÜTFEN KENDİMİZİ TEMİZE ÇIKARMADAN, ÖN YARGISIZ KENDİMİZE GELELİM VE NEREDE YANLIŞLAR YAPIYORUZ, ONUN HESABINI YAPALIM. Yahudi ve Hrtistiyalar da tıpkı bizlerin yaptığı yanlışı yaparak, Allah ın indirdiği dinden genel çoğunluğu uzaklaşmış, hatta Allah ın kitabını tahrif etmekten çekinmemişlerdir. Bir daha Elçi ve rehber kitap gelmeyeceğinden, Kur’an çok şükür Allah ın korumasına alınmıştır. Allah Elçileri kanalıyla gönderdiği tüm kitaplarında, bizlerin uymasını ve hayatımıza geçirmemizi istediği konular nelerdi, gelin özet bir şekilde Kur’an dan hatırlayalım.
“Allah a iman eden Mümin, Adaletten şaşmaz ve her kim olursa olsun adaletli davranır, karşısındaki kişinin inancına, imtihanına müdahale etmez. Mümin Allah a karşı saygılı olur ve onu her anında zikreder onu anar ve ondan başka ilah olmadığını bilir. Kadın ya da erkek olsun iffetlerini korurlar, haramdan sakınırlar. İman ettiğini söyleyen Mümin, çevresindeki insanlara, yoksullara, ihtiyacı olanlara yardım eder, onların ihtiyacını karşılar. Yani Müminler kendisine yakışan, Allah ın emirlerine uygun yararlı işler yapar. Öfkesini dizginler sabretmesini bilir, Adaleti uygular ve çevresine tavsiye eder. Allah a iman eden bir Mümin, Allah dan başka veliler aramaz ve yalnız Allah ı veli edinip, onun elçileri vasıtasıyla gönderdiği sünnetini/kanunlarını hayatına geçirir, batıl ve hurafeden uzak yaşar. Allah ile kulu arasına hiç kimseyi sokmaz.”
Bunları elbette çoğaltabiliriz. Allah gönderdiği tüm Elçilerine, kullarının bu kurallara uymasını istemiş ve bu kurallara/sünnete uyduğu ölçüsünce onlara yardımcı olacağını ve onların korku, acı, üzüntü çekmeyeceklerini müjdelemiştir. Kitap Ehlinden bir kısmı, kendilerinden olmayanın, cennete gidemeyeceğini söylediklerini Kur’an dan öğreniyoruz ve Allah bunun yanlış olduğunu, Allah ın doğru yolunda giden her kulunun mükafatlandırılacağını söylediği halde, bizlerde aynı yanlış yapıyor ve Müslüman olmayan cennete gidemeyecektir diye hükümler veriyoruz. Peki, biz Müslümanlar Allah ın Elçisinin bizlere tebliğ ettiği Kur’an da, yapmamız gerekenlerin ne kadarını hayatımıza geçirdikte, Allah ın takdirini kazandık, bunun hesabını yapabiliyor muyuz? Yoksa kendimizi temize çıkartıp, karşımızdaki insanları kâfirlikle suçlamaya mı devam ediyoruz. Bakın Allah neler diyor bizlere.
Nisa 152: Allah'a ve elçilerine inanıp güvenen ve ELÇİLERDEN BİRİNİ DİĞERİNDEN AYIRMAYANLARA GELİNCE; ALLAH ONLARA ÖDÜLLERİNİ VERECEKTİR. Bağışlayan ve ikramı bol olan Allah’tır
Ali İmran 144: MUHAMMED SADECE BİR ELÇİDİR. ONDAN ÖNCE DE ELÇİLER GELDİ. O ölse veya öldürülse, gerisin geri mi döneceksiniz? Gerisin geri dönenin Allah'a bir zararı olmaz. ALLAH, GÖREVİNİ YAPANLARI ÖDÜLLENDİRECEKTİR.
Nisa 136: Ey inanıp güvenenler! Allah'a, Elçisine, o ELÇİ’YE İNDİRDİĞİ KİTABA VE DAHA ÖNCE İNDİRDİĞİ KİTAPLARA İNANIP GÜVENİN. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü görmezlik eder de kâfir olursa işte o, gerçekten iyice sapıtmış demektir.
Nisa 152: Allah'a ve elçilerine inanıp güvenen ve ELÇİLERDEN BİRİNİ DİĞERİNDEN AYIRMAYANLARA GELİNCE; ALLAH ONLARA ÖDÜLLERİNİ VERECEKTİR. Bağışlayan ve ikramı bol olan Allah’tır.
Bakın Allah tüm Elçilerini birbirinden, bizlerin ayırmamamız gerektiği uyarısını yapıyor. Bu durumda onlara inananları da dışlamadan, onları kâfirlikle suçlamadan Kur’an gerçeklerini anlatmalıyız. Tekrar ediyorum Kur’an gerçeklerini diyorum. ÇÜNKÜ KUR’AN DA İNDİRİLENLER, ONLARA DA İNDİRİLENLERİN AYNISI OLDUĞUNU KUR’AN SÖYLÜYOR. BU DURUMDA ARAMIZDAKİ FARK NEDİR? TEBLİĞ YAPAN ELÇİDEN BAŞKA HİÇBİR FARK YOKTUR. ASIL AMAÇ TEBLİĞ EDİLENİN MAHİYETİDİR, ALLAH IN SÜNNETİ, HÜKÜMLERİDİR. Şöyle bir soru sorabilirsiniz. Ama onlar Allah ın Elçisini tanrı edinip, Allah ın oğlu yakıştırmasını yapıyorlar. Bu çok büyük günahtır diyebilirsiniz. Çok doğru çok büyük günahtır. Ama buna hepsinin inandığını söyleyemeyiz, zaten Allah da Kur’an da, onların hepsi bir değildir diye bilgi veriyor bizlere.
Peki, bizler buna benzer büyük günahlar işlemiyor muyuz? Sütten çıkmış ak kaşık mıyız? Sizce, Allah kâinatı Hz. Muhammed in yüzü suyu hürmetine yarattı demek Hıristiyanların, Yahudilerin yaptığı yanlışlardan çok mu farklı. Allah büyük günahlardan sakınırsanız, küçük günahlarınızı örterim dediği halde, büyük günahlarımızdan da Peygamberimizin şefaati ile kurtulacağız demek, şirk batağının dipsiz kuyusu değil de nedir? Bizler haşa Allah dan daha şefkatli elçiler yarattıysak nefsimizde, bu yanlışımıza söyleyecek bir söz bulamıyorum. Yaptığımız yanlışlara verecek o kadar kötü örnekler var ki, inanın söylemeye utanıyorum. ÜZÜLEREK SÖYLÜYORUM BUNA BİZDE DÂHİLİZ, TÜM KİTAP EHLİ, ALLAH IN İNDİRDİĞİ DİNDEN SAPMIŞ VE ONUN SÜNNETİNDEN/KANUNLARINDAN UZAKLAŞARAK, KENDİLERİNE BEŞERİ BİR DİN YARATMIŞLARDIR. ONUN İÇİNDİR Kİ, TÜM KİTAP EHLİ İÇİNDE HER MÜMİNE DÜŞEN, KENDİ GEMİSİNİN KAPTANI OLARAK, DOĞRU YOLU ALLAH IN KİTABINDAN, ONUN KANUNLARINDAN BULMAK, ARAŞTIRMAK VE YAŞAMAK OLMALIDIR. Lütfen unutmayalım, Rabbimizin katında kurtuluşa erecek, bağışlanacak olanlar, Allah tarafından tüm Elçileri aracılığıyla insanlara gönderilen, birbirinden farkı olmayan aynı kanun/sünnet ve kuralları hayatına geçirip, Allah ın istediği kullardan olan, CENNET İLE MÜKÂFATLANDIRILACAKLARDIR. LÜTFEN KENDİMİZİ TEMİZE ÇIKARTIP, AVUTMAYALIM.
Allah Elçilerine verdiği görev ve yetkilerini bizlere bildirirken bakın ne diyor. “RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40). Onun için Allah, tüm Elçilere ve onların getirdiklerine inanmamızı istiyor. ÇÜNKÜ HEPSİNE İNDİRİLEN GENEL İTİBARİYLE İSTİSNALAR VE AÇIKLANANLAR DIŞINDA AYNIDA ONDAN. Bu durumda biz insanlara düşen, Allah ın indirdiği sünnete/kanun ve kurallarına uymak ve tüm insanları Allah ın hükümlerine davet etmek olmalıdır. Ama bizler ve kitap Ehli öyle bir din yarattı ki kendilerine, yalnız Allah ın indirdiği kitapla din yaşanmaz diyerek, her inanç kendi beşeri fıkıh inancını, atalarının etkisi altında kalarak yaşamaya başladılar. Böyle olunca da toplumlar birbirine düşman oldu bir araya gelip, ALLAH IN EMRETTİĞİ MÜŞTEREK HÜKÜMLERİNDE, SÜNNETİNDE BİRLEŞEMEDİLER. Çünkü her toplum kendisini, Allah ın en sevgili kulu ilan etti de ondan.
Bu makalemde, anlatmaya çalıştığım konun daha iyi anlaşılması için, sizlere Peygamberimizin hayatından bir örnek vermek istiyorum. Eğer bizler Allah ın Resulünün yaşantısını örnek almak istiyorsak kendimize, lütfen vereceğim örnek üzerinde dikkatle düşününüz. Bildiğiniz gibi Peygamberimiz ÜMMİYDİ. Bu kelime bizlere anlatıldığı gibi, okuma yazma bilmeyen anlamında değil, çünkü Peygamberimiz ticaretle uğraşan çevresinde birçok kişiden daha bilgili güvenilir bir insandı. Ümmi kelimesinin Kur’an da geçen anlamı, Kitap Ehline tabi olmayan anlamındaydı. Yani Peygamberimiz Allah ın indirdiği dinden sapmış, vahyi değil atalarının inancını yaşayan toplumlar haline dönüştüğü için, Peygamberimiz gerçeklerin, doğrunun arayışında olup, onların hiç birine tabi olmamıştı. Onun içinde kitap Ehlinin genel çoğunluğu şöyle diyordu. “ALLAH RESUL GÖNDERECEK OLSAYDI ÜMMİLERİN İÇİNDEN DEĞİL, BİZİM ARAMIZDAN GÖNDERİRDİ.” Ama Allah batılın ve hurafenin batağına batmış kulları arasından değil, gerçeklerin arayışında olan bir kulunu Elçi olarak seçmiştir. DÜŞÜNDÜRÜCÜ DEĞİL Mİ? Allah Şura 52. ayetinde, “SEN KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMEZDİN,” seni doğru yola biz ilettik diyerek, bu konuya açıklık getirmiştir.
Sizlere sormak isterim, peygamberimiz o günkü kitap Ehlinin hiç birine tabi değildi. Peki, çevresinde nasıl bir insan olarak tanınıyordu? DOĞRU, DÜRÜST, GÜVENİLİR, YARDIM SEVER, SÖZÜNÜN ERİ BİR İNSANDI. Bakın bu sayılan özellikler, Allah ın Elçileri kanalıyla gönderdiği tüm kitaplarında, iman eden bir müminde olması gereken özellikler, vasıflar. Onun içindir ki Allah Muhammed kulum benim gönderdiğim dine tabi değil, onu Elçi yapmam demiyor ve kitap Ehlinin arasından değil, DİNİ KONULARDAN UZAK AMA GERÇEKLERİN ARAYIŞINDA OLAN KULUNU, GÜVEN ELÇİSİ SEÇİYOR. Şöyle bir düşünün isterseniz o günleri. Kitap Ehlinin içinden Peygamberimiz hakkında, kim bilir neler söylüyorlardı, nasıl kötü yakıştırmalar yapıyorlardı. Günümüzde olduğunu düşünün, kendisine sizce neler söylerdi içimizdeki tarikat ve cemaat eksenli İslam ı yaşayanlar? Bu uyarıları anlattığımızda, Kur’an ı referans almalıyız dediğimizde bizlere kâfir, dinsiz sünnet inkârcısı demiyorlar mı? Ama asıl kâfirin bunu söyleyenlerin ve düşünenlerin olduğunu Allah söylercesine, ONU ELÇİ OLARAK SEÇTİ.
Allah Elçimde sizler için güzel bir örnek vardır diyorsa, gelin Elçisinin bu örnek hayatını kendimize yol edinelim ve batıldan hurafeden uzak, yalnız Allah ın ipine, Kur’an a sarılalım. Unutmayalım Peygamberimizin Kur’an dan başka din adına bildiği, faydalandığı bir kaynağı yoktu. Onun için yalnız Kur’an a sarılan, Elçisinin yolundan gidiyor demektir. MÜMİNE DÜŞEN YALNIZ ALLAH IN VAHYİ, KUR’AN İLE UYARMAKTIR.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/