Allah'ın Resulünün rivayet edilen, veda hutbesini okudunuz mu bilmiyorum, ama okumanızı tavsiye ederim. Çünkü Allah'ın Resulünün sözlerinde, çok dikkat çekici uyarılar ve açıklamalar var. Allah'ın Resulünün veda hutbesini, yüz binden fazla kişinin dinlediği rivayet edilir. İlginçtir bunca kalabalığın dinlediği veda hutbesi, günümüze birçok değişik şekilde ulaşmıştır. Elbette bunun bile bizlere vereceği, çok önemli dersler vardır. Bunca kalabalık bir halka söylenen sözler, günümüze çok farklı şekillerde rivayet yolla naklediliyorsa, iki ya da üç kişinin şahit olduğu iddia edilen sözlerin/hadislerin, günümüze dilden dile rivayet nakli ile nasıl çok farklı değiştirilerek geleceği konusu üzerinde, çok dikkatle düşünmenizi rica ediyorum. Bizlere düşen rivayet edilen her sözü, her bilgiyi Kur’an süzgecinden geçirmek olmalıdır. Bu yazımda Allah'ın Resulünün, veda hutbesinden söylediği iddia edilen sözlerinden bazı alıntılar yaparak, bizlerin onun gerçek ümmeti olup olamadığımızı, tavsiyelerinin ardı sıra gidip gitmediğimizi, sorgulamaya açmak istiyorum. Sözlerinin ilk bölümlerinde, Allah'ın Resulü ümmetine bakın ne tavsiyede bulunmuş.
"SAKIN BENDEN SONRA, ESKİ SAPIKLIKLARA DÖNMEYİNİZ VE BİRBİRİNİZİN BOYNUNU VURMAYINIZ! BU VASİYETİMİ, BURADA BULUNANLAR, BULUNMAYANLARA ULAŞTIRSIN. OLABİLİR Kİ, BURADA BULUNAN KİMSE BUNLARI DAHA İYİ ANLAYAN BİRİSİNE ULAŞTIRMIŞ OLUR."
Ne dersiniz, Allah'ın Resulünün bu vasiyetini dinleyen bir toplum olduğumuzu, sizce açık yüreklilikle söyleyebilir miyiz? Tam tersine, Allah dinde sakın bölünmeyin diye hüküm verdiği halde, bizler bölünmekte bereket, zenginlik vardır dedik, daha sonrada birbirimize düşman olduk. BİRBİRİMİZİ ÖLDÜRMEKTEN ÇEKİNMİYORUZ. Müslüman Müslümanı katlediyor, hepimiz de bunu seyrediyoruz. Hiç kimse Resulün veda hutbesini hatırlatmıyor ve ne yapıyoruz, bizler birbirimizin boynunu vuruyoruz, öldürüyoruz diyen bile yok. Ama bazen işine gelmeyenler, bunlar Resulünü örnek almıyor, dere dışı bırakıyor diyebiliyorlar. Allah'ın Resulü, sözlerimi duyanlar, duymayanlara iletsin diyor. ALLAH'IN RESULÜ VEFAT ETTİKTEN SONRA, ONUN EN YAKINLARINI BİLE SİYASİ ÇIKARLARI İÇİN, ÖLDÜRMEKTEN GERİ KALMADILAR, LÜTFEN BU GERÇEĞİ UNUTMAYALIM. Demek ki Resulün örnekliği, vefatından sonra sözde kalmış çıkarlar ön plana geçmiş. Eski sapıklıklara dönmeyiniz, sözünden de çıkartacağımız çok dersler var günümüzde. Çünkü o devrin ehli kitabı, ellerinde apaçık Allah'ın kitabı olduğu halde O kitapla yetinmeyip, kitabın dışına çıkıp sınırını aşarak ve itikatlarını yaşayarak, sanı ve rivayetlerin ardı sıra giderek, dinden sapmışlardır. Acaba günümüzde bizlerin, o günkü toplumdan farkı kaldı mı dersiniz? Kur’an anlaşılmazı zor ve her bilginin olmadığı kitap ilan edildi, ELDE VE DİLLERDE DİN ADINA, NE YAZIK Kİ KUR'AN DEĞİL, RİVAYETLER DOLAŞIYOR. Yine Allah'ın Resulü, öyle sözler söylüyor ki topluma, bu sözleri dikkatle düşünmediğimizde, o günkü toplumun yaptığı yanlışları yapmaya devam ederiz.
"EY İNSANLAR! MUHAKKAK Kİ, ŞEYTAN ŞU TOPRAĞINIZDA KENDİSİNE TAPINMAKTAN TAMAMEN ÜMİDİNİ KESMİŞTİR. FAKAT SİZ BUNUN DIŞINDA UFAK TEFEK İŞLERİNİZDE ONA UYARSANIZ, BU DA ONU MEMNUN EDECEKTİR. DİNİNİZİ KORUMAK İÇİN BUNLARDAN DA SAKININIZ. "
Örnek İnsan, Başöğretmenimiz Allah'ın Resulü, bu sözleriyle çok ama çok şeyler anlatıyor ümmetine. ÇOK ÇALIŞTIK EL BİRLİĞİYLE, BU TOPRAKLARDA ŞEYTANI KAPI DIŞARI ETTİK DİYOR. İşte bu kısmı çok önemli. Allah Kur’an da şeytanı kendimizden uzaklaştırmamız için, ne diyordu? Emin olmadığınız bilginin ardına düşmeyin, Kur’an'ın ipine sarılın. Allah'ın Resulüne de Rabbimiz, kullarıma Kur’an ile öğüt ver, uyar diye emrediyordu. Peki biz bu ikazlara, uyarılara uydukmu, yoksa cahiliye devrinin yanlışlarınımı yaşıyoruz? Uyarıya bakarmısınız lütfen. Ufak tefek işlerinizde, birşey olmaz diye sakın şeytana uymayın diyor. Çünkü bundan birşey olmaz deyip, bir yanlışa göz yumarsanız, BUNUN ARKASI GELECEKTİR. ELBETTE BU YANLIŞLARIN SONU NEREYE VARIR, ONU ALLAH BİLİR. Günümüzde bu yanlışların sonunun nereye vardığını hepimiz görüyoruz, NE YAZIK Kİ O KÜÇÜK YANLIŞLAR BÜYÜDÜ VE BİZLER KUR'AN'I TERK ETTİK AMA FARKINDA DEĞİLİZ. Çünkü yalnız Kur'an ile İsla yaşanmaz, Resulün rivayet hadisleri olmasaydı Kur'an anlaşaılmaz, kapalı kalırdı demiyor muyuz? Yine sizlere çok önemli bir ayet hatırlatmak istiyorum, bu konu ile ilgili.
Zühruf 36: KİM RAHMAN'IN ZİKRİ'Nİ GÖRMEZLİKTEN GELİP ONDAN UZAKLAŞIRSA, BİZ ONA BİR ŞEYTANI MUSALLAT EDERİZ DE O ONA CAN YOLDAŞI OLUR.
Demek ki şeytandan uzak kalabilmek ve onun çabalarını boşa çıkarmak için, Kur’an'a sarılmamız kesin Allah'ın hükmü olduğu halde, bizler Onu yeteli görmedik, onun yanına emin olamayacağımız rivayetleri de ilave ettik. Ama O rivayetler olmasaydı Kur'an'ı anlayamazdık diyerek, rivayet ve sanı bilgileri, Kur'an'ın önüne geçirdik ama farkında bile değiliz. Allah'ın Resulü de ona işaret ediyor ve diyor ki, şeytanı artık bu topraklardan Kur’an ile uzaklaştırdık, bunun devam etmesi için yine yalnız Kur’an'ın ipine sarılmalısınız. Sakın emin olmadığınız bilgilerin, rivayetlerin sanı sözlerin ardına düşmeyiniz ki, şeytan yanınızdan ebedi uzak olsun. Ne güzel bir öğüt. Peki, bizler Resulün bu öğüdünü dinledik mi? Hiç sanmıyorum, ÇÜNKÜ İMANIMIZIN SINIRLARINI ARTIK, KUR’AN BELİRLEMİYOR NE YAZIK Kİ. Kimin yada kimlerin, Allah'ın Resulünü örnek aldığını, aslında bizler Resulün bu sözlerine uyup uymayanlarla kıyaslamalıyız. Yine Allah' n Resulünün veda hutbesinde söylediği iddia edilen, çok önemli bir sözünü alıntı yapmak istiyorum.
"MÜMİNLER! SİZE BİR EMANET BIRAKIYORUM Kİ, ONA SIKI SARILDIKÇA YOLUNUZU HİÇ ŞAŞIRMAZSINIZ. O EMANET ALLAH'IN KİTABI KUR'AN'DIR. "
Bu sözleri okuduğunuzda sanırım bu önerinin, Kur’an'ın belki de yüzlerce ayetinin paralelinde olduğunu anladınız. Ama bazı kardeşlerim, bu yazdığımı okuduğunda hemen içinden itiraz etti ve Allah'ın Resulü bir değil, bizlere iki emanet bıraktı dediklerini duyar gibiyim. Çok haklılar çün binlerce insanın hzurunda yapıldığı iddia edilen bu konumanın bu cümlesi bile günümüze üç farklı şekilde ulaşmıştır. Çünkü bu nakide kişiler kendi inanç ve düşünceleri ile Resule ait olduğu iddia edilen hadisleri naklettikleri çok açık anlaşılıyor. Onun için bu nakil çok riskli ve tehlikelidir, bu nakille gelen bilgilere asla güvenemeyiz ve bu sözleri/hadisleri mutlaka Kur'an süzgecinden geçirmeliyiz. ŞEYTANIN OYUNCAĞI OLMAK İSTEMİYORSAK TABİ. Resulün bu sözleri bakın daha farklı günümüze nasıl ulaşmış.
"EY MÜMİNLER! SİZE İKİ EMANET BIRAKIYORUM, ONLARA SARILIP UYDUKÇA YOLUNUZU HİÇ ŞAŞIRMAZSINIZ. O EMANETLER, ALLAH'IN KİTABI KUR-ÂN-İ KERİM VE PEYGAMBERİN SÜNNETİDİR."
"BEN SİZİN ARANIZDA İKİ AĞIR-PAHA BİÇİLMEZ EMANET BIRAKIYORUM. BUNLARA SIMSIKI SARILDIĞINIZ SÜRECE ASLA SAPITMAZSINIZ: ALLAH’IN KİTABI VE BENİM EHL-İ BEYTİM."
Ne dersiniz, sizce hangisi doğru olabilir? Allah sizlere indirdiğim Kur’an'a onun ipine sarılın, sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim dedikten sonra, Allah Resulüne de dönerek, SANA İNDİRDİĞİM KUR’AN İLE KULLARIMA HÜKMET diye apaçık hükmünü veriyorsa, emin olmadığınız bilgilerin sakın ardına düşmeyin diye de bizlere tembih ediyorsa, sizce hangisinin doğru olup olmadığı, çok ama çok açık değil midir? Bunca uyarıdan sonra Allah'ın Resulünün, bu sözleri söyleyeceğine nasıl inanırız. Bunlar apaçık Resule iftiradır, bunuda mı fark edemiyoruz. Yine Allah'ın Resulünün veda hutbesinde söylediği iddia edilen, bizlere vasiyet ettiği diğer sözlerini hatırlatmak istiyorum.
"MÜMİNLER! SÖZÜMÜ İYİ DİNLEYİNİZ VE İYİ BELLEYİNİZ! MÜSLÜMAN MÜSLÜMAN'IN KARDEŞİDİR VE BÖYLECE BÜTÜN MÜSLÜMANLAR KARDEŞTİRLER. BİR MÜSLÜMAN'A KARDEŞİNİN KANI DA, MALI DA HELAL OLMAZ."
Doğrusu bizlerin Allah'ın Resulünün vasiyetine, ne kadar riayet ettiğimizi, onu örnek aldığımızı söylemekten utanıyorum. Ne dersiniz, siz utanmıyor musunuz? Yanı başımızda Müslüman komşu devletler, yine Müslüman devletlerin birbirini kışkırtmaları ile savaşıyor, birbirlerini öldürüyor, kanını döküyor hem de kadın, çoluk çocuk demeden. Evlerinden, yuvalarından ediyorlar birbirilerini. Bizler mahşer günü, ne Allah'ın nede Resulünün yüzüne bakamayacağımız çok açıktır. Allah'ın Resulünün veda hutbesinde ümmetini uyardığı, çok önemli dört konu üzerinde, sizlerin düşünmenizi rica ediyorum. Bakın ne diyor Allah ın Resulü.
DİKKAT EDİNİZ! ŞU DÖRT ŞEYİ KESİNLİKLE YAPMAYACAKSINIZ:
— ALLAH’A HİÇBİR ŞEYİ ORTAK KOŞMAYACAKSINIZ.
— ALLAH’IN HARAM VE DOKUNULMAZ KILDIĞI CANI, HAKSIZ YERE ÖLDÜRMEYECEKSİNİZ.
— ZİNA ETMEYECEKSİNİZ.
— HIRSIZLIK YAPMAYACAKSINIZ.
Çok dikkat çekici ve bir o kadarda önemli dört uyarı. Resul Allah a hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız diyor. Peki, bu sözden ne anlamalıyız? Allah Kur’an da bu konuya da açıklık getiriyor ve diyor ki, YALNIZ BANA KULLUK EDECEK, YALNIZ BENDEN YARDIM İSTEYECEKSİNİZ. Eğer bunu yapıyorsanız, Allah'a ortak koşmuyorsunuz demektir. Yok eğer bizler yardımı şefaati yalnız Allah dan değilde, Resulünden yada edindiğimi veli kişilerden de diliyorsak, Allah'a ortak/şirk koşuyoruz demektir. İslam'ı tarikat ve cemaat eksenli yaşayan din kardeşlerimiz, bilmem kim efendi Allah dostudur, bizlere şefaat edecek diyor ve buna inanıyorsa, şefaat ya Allah, dememiz gerekirken ŞEFAAT YA RESULALLAH diyorsak, lütfen bu yanlışı tekrar gözden geçirelim.
İkinci olarak önemle yapmamızı istemediği konu, Allah'ın haram ve dokunulmaz kıldığı canı, haksız yere öldürmek konusu. Ne dersiniz bu konu üzerinde, düşünmeye gerek var mı? Her gün Allah'ın Resulünün ruhunu sızlattığımız, sizce açık değil mi? Zina etmeyiniz konusu ise, İslam toplumunda maşallah içler acısı. Her gün televizyonda ZİNA haberleri hiç eksik olmuyor. Müslüman bir ülkede, 8-12 yaşlarındaki bir çocukla, 40-50 yaşında dini nikah yaptık adı altında kandırmacalarla evlenen, ama evlendiği gece aşırı kanamadan ölen yavrumuzun haberini geçmiş yıllarda hepimiz okumuşuzdur. Yazıklar olsun bizlere ki, Müslüman toplumu olarak bu haberi seyrettik. Çok fazla gündemimize bile girmedi. Çünkü ülkemizde de, bunun benzerlerinin örnekleri çok yaşanıyor. Birde nefislerimizin oluşturduğu imam nikahı konusu. Allah'ın emrettiği nikah tektir, oda kayda alınarak kadının tüm haklarının sağlandığı evlenme şeklidir. Diğeri, Allah'ın huzurunda kabul görmeyen bir nikahtır, hatırlatmak isterim.
Allah zina yapmayın diyor ama bizler nefsimizi Kur’an ile eğitmediğimiz için, parayla kiraladığımız, anlaşma yaptığımız üç ya da beş günlüğüne, kendi uydurduğumuz bir nikâhın, dinde yeri var kandırmacası ile bazı mezheplerde MUTA nikâhını, dine sokmaktan çekinmiyoruz. Biz zina yapmıyor mu oluyoruz bu durumda? İmam nikahı dediğimiz nikah, kanun karşısında geçerli nikah yoksa, kadının hiç bir hakkının korunmadığı, söz sahibi olmadığı, hatta kanunlarımızda kadını korumadığı için geçerli bir nikah değildir. Böyle bir nikah da Allah katında elbettte geçerli olamaz. Allah'ı kandıramayız, ancak bizler kendimizi kandırıyoruz. İmam nikahı kıydım diyerek, aldığımız eşlerin durumunu fıkıhtan değil, lütfen Kur'an dan anlamaya çalışın, ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Dini, topluma anlattığını zanneden, öyle zavallılar var ki günümüzde, zina videoları görüntüleri internette dolaşıyor. Bu insanlar ise hala, toplumun gözünün içine baka baka, dinden Allah tan bahsediyor. Bizlerde aval aval seyrediyoruz, onları dinliyoruz. Gözler perdeli, gönüller mühürlü olunca, demek ki böyle oluyormuş. Dördüncü olarak, hırsızlık yapmayınız diye uyaran Allah'ın Resulünü, acaba bugün bizler ne kadar dinliyor olabiliriz? Devletin malını talan edenleri gördükçe, kendi çıkarları için, haksızlıkları kendilerine hak görenleri izledikçe, haktan bahsedip, her türlü haksızlıklar yapanlar, acaba Allah'ın Resulünün vasiyetine uyduğunu söyleyebilir mi? Onun ümmeti olmaya layık olduğumuzu, bunları yaparak mı iddia edeceğiz. Allah'ın Resulü, konuşmasının sonunda şöyle diyor. "İNSANLAR! YARIN BENİ SİZDEN SORACAKLAR, NE DİYECEKSİNİZ? " Oradaki topluluk cevap veriyor ve bakın ne diyorlar. "ALLAH'IN RESULLÜK GÖREVİNİ İFA ETTİNİZ, VAZİFENİZİ HAKKIYLA YERİNE GETİRDİNİZ, BİZE VASİYET VE NASİHATTE BULUNDUNUZ, DİYE ŞAHADET EDERİZ!"
Oradaki toplum Allah'ın Resulüne, çok güzel bir cevap vermiş. Ama ya bizler bu cevabın gereğini yapıyor muyuz? Hiç sanmıyorum. Allah'ın Resulü buradaki konuşmalarımı, burada olmayanlara nakledin demiş. İnsanların Nefisleri, kendi çıkarları doğrultusunda, birbirinden çok farklı şekillerde ilavelerle farklı ulaştırmış, aktarmış kendisinden sonraki toplumlara bu sözleri. Bunun vebalini düşünen var mı? Allah ın Resulü söylemediği halde, bu Resulün sözüdür demenin, nelere mal olacağını biliyor muyuz?
O gün Allah'ın Resulünü dinleyen büyük kalabalık, bize vasiyet ettiniz diyenler, acaba Resul vefat ettikten sonra, o gün veda hutbesinde ki vasiyetini hatırlayıp, hayatlarına geçirmişler midir sizce? ONLARINDA BİRBİRİERİNE NELER YAPTIKLARINI ÇOK İYİ BİLİYORUZ. Müslüman olduğunu söyledikleri halde, Allah'ın Resulünün en yakınlarına bile neleri yapmaktan çekinmediklerini, hatırlamak bile istemiyorum. Hadi onları bırakalım, kendimize bakalım. Bizler Allah'ın Resulünün tebliğ ettiği Kur’an üzerinde mi tek yumruk olup, vasiyetlerini hayatımıza geçirdik, yoksa Kur’an bizlere yetmez, her hüküm Kur’an da açıklanmamıştır diyerek, emin olmadığımız bilgilerle mi yaşar olduk İslam'ı, ne dersiniz? Yorum ve karar sizlerin. Elimizde Allah ın rehberi, Yaradan'ın korumasında apaçık duruyor. İsteyen ona güvenir sarılır, onun nuruyla nurlanır, isteyen onda her bilgi detaylı yok Kur'an'ı herkes anlayamaz der, edindikleri velilerin kitaplarına sarılır. TÜM GERÇEKLERİ, HUZURA VARDIĞIMIZDA HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİZ. Kimin en doğru yolda olduğunu, yalnız Rabbimiz bilir. Bizlere düşen akıl ve Kur’an merkezinde, imtihanımızı yaşamak olmalıdır.
Yunus 100: ALLAH’IN İZNİ OLMAKSIZIN HİÇBİR NEFİS/KİMSE İNANMAZ. O, AKLINI KULLANMAYANLARIN ÜZERİNE PİSLİK/BELÂ YAĞDIRIR.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK