Bugünkü yazımın konusu, İslam toplumunda kafaların çok karışık olduğu konu, sihir/büyü konusu olacaktır. Gerçektende anlatılanlara inandığımızda, kafaların karışmaması, hatta korkmamak mümkün değil. Gelin önce sihir/büyü konusunda, toplumumuzda neler anlatılıyor, kısaca göz atalım.
"Büyü, “Tabiatüstü gizli güçlerle ilişki kurularak zararlı, faydalı veya koruma gayeli bazı sonuçlar elde etmek için yapılan işler”şeklinde tarif ediliyor. Başlıca gayesi ise daima çıkar odaklı olması… Büyü, olağanüstü etkileyici bir güç veya bilgiye sahip olduğuna inanılan kişilere yaptırılıyor. Bu kişilerin yeteneklerini iyiye de kötüye de kullanabileceklerine inanılıyor. Araç olarak ise; ruhlar, cinler, şeytanlar, canlı veya ölmüş bazı hayvanlar kullanılıyor. Eşlerin veya başka kişilerin arasını açmak, insanın bazı kabiliyetlerini, dilini, bahtını bağlamak, malına ve canına zarar vermek, kız veya erkeklerin bahtını bağlamak gibi durumlarda bu yola başvuruluyor."
Anlatıldığı güçte insanlar varsa ve bu insanlara engel olamıyorsak, bu insanlardan korkmamak sizce mümkün mü? Tabiat üstü gücün olmadığını, tek güç Allah'ın olduğunu asla unutmayalım. Bu söylenenleri, Kur’an ışığında basitçe düşünelim önce. Hatırlarsanız Allah Kur’an'da birçok ayetinde, İNSANLARDAN KORKMAYIN, BENDEN KORKUN diye uyarıyordu. Ali İmran suresi 175. ayetinde de yine bakın nasıl uyarıyordu bizleri hatırlayalım. "İŞTE BU ŞEYTAN, ANCAK KENDİ DOSTLARINI KORKUTUR. SİZ ONLARDAN KORKMAYIN, EĞER MÜMİNLERSENİZ, BENDEN KORKUN." Hatırlatırım Kur'an, şeytan sözüyle hem cinlerden, hemde insanlardan kasıtla söylüyor. Şeytan, doğru yoldan saptıran anlamındadır.
Allah yalnız benden korkun, bu türlü sözlerle şeytan, şeytanlaşmış insanlar ancak, kendi dostlarını korkutur diyor. Ne dersiniz, yoksa farkında olmadan bizler, şeytanın şeytanlaşmış insanların dostlarımı olduk? Allah bizleri bu dünyada, özgür irademizle bırakarak, Kur'an'dan imtihan ettiğinden bahseder. ENGELLENEMEZ, BÖYLE GÜÇLERİ OLAN BİR TOPLUMDA, ÖZGÜRCE BİR İMTİHANDAN NASIL SÖZ EDERİZ? Her istediğini yaptırabilecek bir gücün, Allah tarafından, bazı kişilere verildiğini kabul edersek, Kur’an'ın yüzlerce ayetini görmezden gelmiş, üstünü örtmüş oluruz. Lütfen önce bunu unutmayalım.
Şimdide büyü/sihir konusuna, gelin birlikte Kur’an'a bakalım. Bu konuyu rivayet ve emin olamayacağımız bilgiler ışığında değil, Kur’an'ın genel hükümleri ışığında anlamaya çalışalım. Büyü/sihir Kur’an'da vardır, haktır denir ve bu kelimeye öyle yanlış anlamlar yükleriz ki, Kur’an'ın neredeyse tamamına ters düşer. Önce bahse konu örnek gösterilen ayeti yazalım, daha sonra ayette geçen büyü/sihir kelimesi üzerinde, birlikte düşünelim. Ayeti iki mealden yazıyorum ki, konuyu daha iyi anlayabilelim.
Bakara 102: Onlar, Süleyman’ın hükümdarlığı hakkında şeytanların (uydurup) söylediklerine uymuşlardı. (Oysa) Süleyman, (büyü yapıp) kâfir olmamıştı. ANCAK ŞEYTAN (RUHLU İNSAN)LAR KÂFİR OLMUŞLARDI. (Çünkü) onlar, insanlara büyü ve Babil’de Harut ile Marut isimli iki hükümdara indirileni öğretiyorlardı. (O iki hükümdar): “BİZ SADECE BİR İMTİHANIZ; SAKIN KÂFİR OLMAYIN!” DEMEDEN KİMSEYE (BİR ŞEY) ÖĞRETMEZLERDİ. Onlar, o ikisinden (Harut ile Marut’tan), kişi ile eşinin arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. OYSA ONLAR (BÜYÜCÜLER), ALLAH’IN İZNİ OLMADAN KİMSEYE ZARAR VEREMEZLER(Dİ). Onlar ise, kendilerine zarar veren ve yarar sağlamayan şeyleri öğreniyorlardı. Yemin olsun ki (büyüyü) satın alanların ahiretten payı olmadığını çok iyi bilmektelerdi. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu bilselerdi! (Mehmet Okuyan meali)
Bakara 102: Ve [onun yerine] Süleyman'ın hükümdarlığı sırasında şeytanca niyetler taşıyan kimselerin telkin edegeldiklerine uyarlar. Hakikati inkar eden Süleyman değildi, ama o şeytanca niyetler taşıyan kişiler halka sihir öğreterek hakikati inkar ettiler; -ve onlar, Babil'deki iki melek Hârût ve Mârût vasıtasıyla ihdas edilene [uyarlar]- gerçi bu ikili, öncelikle, “Biz sadece ayartıcılarız: sakın [Allah'ın vahyettiği] hakikati inkara yeltenmeyin!” şeklinde uyarıda bulunmadan hiç kimseye onu öğretmediler. Ve onlar, bu ikiliden, karı koca arasında nasıl huzursuzluk çıkarılacağını öğreniyorlardı; ancak Allah'ın izni olmadan onunla hiç kimseye zarar veremedikleri gibi sadece kendilerine zarar veren ve hiçbir faydası olmayan bir bilgi ediniyorlardı; oysa onlar, bu [bilgiyi] edinenin ahiret hayatının güzelliğinden nasipsiz kalacağını iyi biliyorlardı. Doğrusu, karşılığında ruhlarını elden çıkardıkları o [sanat] ne kötüdür, keşke bunu bilselerdi! (Muhammed Esed meali)
Önce şunu lütfen unutmayalım, ayeti anlamaya çalışırken. Ayette bahsedilenler, Allah indirdiği bir hüküm değil, özellikle Yahudi toplumunun yaptığı yanlışları örnek vererek, aynı hataya bizlerin düşmesini engellemek adına indirilmiştir. Ayette bahsedilen sihirden ne kast ediliyor, bunu doğru anlamalıyız. Önce şunu çok açık bir şekilde belirtmek isterim, ayette büyü diye çevrilen kelime, ayette SİHİR diye geçer. SİHİR KELİMESİNİN ANLAMI, BİR ŞEYİ OLDUĞUNDAN BAŞKA TÜRLÜ GÖSTERMEK, ALDATMAK, OYALAMAK, BİRİNİN İLGİSİNİ ÇEKMEK, GÖNLÜNÜ ÇELMEK ANLAMLARINA GELİR. Hepimiz sihirbazları biliriz, yaptıkları ilginç gösterilerden ama nasıl yaptıklarını bir türlü anlayamayız. Mutlaka el çabukluğu ile bizlerin yanlış algılamamızı sağlarlar. Bazen yaptıkları gösterilerin açıklamalarnı yaptıklarında, bizim nasıl dikkatimizden kaçmış deriz. Sihir vardır ama anlatılan anlamda büyü, asla yoktur.
Ayeti öyle anlatıyorlar ki, Kur’an'ın diğer ayetleri ile tamamen ters düşebiliyor. Acaba günümüzde bizlere öğretilen, insanlara her türlü kötülüğün yapılabileceği, olağan üstü bir güçten mi kast ediliyor? Ayetten bunu anlar ve kabul edersek, ALLAH'IN YALNIZ BENDEN KORKUN, SİZLERE ÖDÜLÜ DE CEZAYI DA YALNIZ BEN VERİRİM öğretisine, uyarısına tamamen ters düşmüş oluruz. Şimdide bu bilgiler ışığında ayeti anlamaya çalışalım. Ayette şeytanın-şeytanlaşmış insanların vesvese verdiği ve aldattığından yani insanları yanılttığından bahsediliyor ve Süleyman peygamberimizin sihir yapmadığını şeytanların, şeytanlaşmış insanların uydurdukları sözlere tabi olduklarını söylüyor. Şunu tekrar hatırlatmak isterim. Şeytan kelime anlamı olarak yoldan çıkartan, saptıran anlamındadır ki, bu kelime toplumu doğru yoldan saptıran insanlar içinde geçerlidir. Ayetin devamında şeytanların, şeytanlaşmış insanların kâfir olduğunu söyleyip, Harut ve Marut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı diyor. BAKIN ALLAH, BEN BÖYLE İKİ MELEK İNDİRDİM, ONLARA SİHİR/BÜYÜ İLMİNİ VERDİM DEMİYOR. BU ANLATILANLAR YAHUDİLERİN UYDURDUKLARI BATIL İNANÇLARI, ONLARIN İDDİALARI. LÜTFEN BU KISMI DOĞRU ANLAYALIM. Allah sihri/büyüyü yasakladıysa, melekleri aracılığıyla böyle bir ilmi insanlara gönderebilir mi? Elbette hayır. Peki, bu sözlerden ne anlamalıyız? Bunlar melekmi, yoksa o devrin güçlü hükümdarları, söz sahibi kişilerimi? Burada anlatılanlardan ne anlamalıyız? Konumuza devam etmeden önce Bakara suresi 102. ayetin deamına yani 103. ayete bakalım.
"İMAN EDİP [TAKVÂ]LI (DUYARLI) OLSALARDI, ŞÜPHESİZ Kİ ALLAH TARAFINDAN VERİLECEK ÖDÜL HAYIRLI OLACAKTI. KEŞKE BUNU BİLSELERDİ!" (Bakara 103)
Bakın devamındaki ayette Allah, bir önceki ayetinde Yahudilerin inandığı yanlış inançları kast edilerek, takvalı ve inançlı olsalardı yani hakatan batıla sapmasalardı, Allah'tan ödül alacaklardı diyor. Bu ayettende anlıyoruz ki, bir ayet öncesinde anlatılan Yahudilerin inancı örnek veriliyor ve sakın siz aynı hataya düşmeyin diye uyarılıyor. Ayeti anlamaya devam etmeden önce, sizlere bu ayetin orjinalinde geçen kelime üzerinde bazı bilgiler vermek istiyorum ki, konuyu daha doğru anlamaya çalışalım.
Ayette onlardan "MELEKEYN" şeklinde bahsedilmektedir. Kelimenin Arapça telâffuzunu "MELEKEYN (iki melek)" şeklinde okuyanlara göre Hârut ile Mârut iki melektir. Bazı alimlerin görüşüne uyarak kelime "MELİKEYN" şeklinde okunursa, o takdirde İKİ PADİŞAH VEYA YETKİLİ İKİ KİŞİ ANLAMI ÇIKAR. Ayet fıkıh ve mezheplerin etkisiyle, birde rivayet hadislerin ışığında anlaşılmaya çalışanlar tarafından genel çoğunluk, Melekeyn yani melek olduğu kabul görmüştür. Sanırım Yahudi inancında bu isimlerin, melek olarak kabul görmesi etkili olmuş olabilir düşüncesindeyim.
Eğer bahsedildiği gibi Harut ve Marut melek ise ve Allah büyü/sihir yapmanın günah olduğunu söyleyip, yapanların kâfir olacağından da bahsediyorsa Kur’an da, bu meleklerin günümüzde anlatılan, insanlara her türlü kötülüğü yapabilecek doğa üstü bir ilmi, sihri yani büyücülüğü anlattıklarını, öğrettiklerini kabul etmemiz mümkün değil. Melekler elçilere bilgi verir Allah'ın emriyle, direk toplumu toplayıp bilgi vermez. Lütfen Kur'an bütünlüğünde konuları düşünelim. BURADA ANLATILANLARIN TAMAMI, YAHUDİLERİN BATIL İNANCINA ÖRNEK VERİLİYOR VE ALLAH SAKIN BU ANLATILANLARA UYMAYIN DİYOR. Ayette geçen isimlerin, Yahudi inancında melek olduğuna inanılır. Tıpkı Hz. Ademin eşinin isminin, Havva olduğuna inandıkları gibi. Halbuki Kur'an'da asla böyle bir bilgi yoktur. Sanırım bizler Yahudileştirilmişiz ama farkında değiliz.
Ayetin devamında bu söylediklerime açıklık getiriyor ve bizler sizlerin imtihanı için gönderildik, SAKIN YANLIŞA İNANIP DA KÂFİR OLMAYIN diye melekler yada bahsedilen kişiler uyarıyor ve onlara bir şeyler öğrettiğinden bahsediyor, ama ayeti tercüme eden parantez içinde sihir/büyü ilmini öğrettiklerini yazmış. Ayette böyle bir detay yok. Böyle anlayınca da, hem Kur’an içinde, hem de ayet kendi içinde çelişki yaratıyor. DEMEK Kİ BAHSEDİLEN KİŞİLER, ANLATILAN OLAYIN KAHRAMANLARI, DOĞRUYU VE YANLIŞI ÖĞRETİYORLAR VE İNSANLARIN DOĞRUYU SEÇMESİNİ ÖZELLİKLE İSTİYORLAR. Ayetin devamında yine bakın ne diyor. "ONLAR, O İKİ MELEKTEN, KARI İLE KOCANIN ARASINI AÇACAK ŞEYLERİ ÖĞRENİYORLARDI." Eğer bunlar Melek idiyseler, topluma sakın yanlışa inanmayın dedikten sonra, bunlar günümüzde bile hiç istenmeyen, Allah'ın yasakladığı, kötü ve art niyetli insanların zihinlerinde olan büyünün yapılmasını öğretiyor olabilir mi? Elbette mümkün değil. Tüm bu yanlış bilgiler, anlatılanlar Yahudi inancı ve ayet bu inancı özellikle ayette bizlere örnek veriyor. Hem melekler, bizler sizlerin imtihanı için gönderildik yanlış yapmayın diyecekler, hem de böyle kötü şeylerin, büyünün yapılmasını öğretecekler öylemi? Bu nasıl bir mantık böyle.
Peki, burada bahsedilen, karı kocanın arasını açacak şeylerin öğrenilmesinden, ne anlamalıyız? Önce şunu unutmayalım tekrar hatırlayalım. Burada anlatılanların tamamı, Yahudilerin kendi arasında anlattıkları batıl inançları. Bunun açıklaması da, ayetin devamında yapılıyor. ASLINDA BURADA BAHSEDİLEN MELEKLERİN YADA KİŞİLERİN TOPLUMA, FAYDALI ŞEYLERİ KAPSAYAN İLMİN ÖĞRETİLDİĞİNİ, AYETİN DEVAMINDA ANLIYORUZ. FAKAT KÖTÜ NİYETLİ İNSANLARIN, BU BİLGİLERİ İYİ VE GÜZEL AMAÇLARLA DEĞİL, KÖTÜ AMAÇLARLA KULLANDIKLARINI, VERİLEN ÖRNEK BİZLERE ANLATIYOR. Bakın ayetin devamında ne diyor. "ONLAR, KENDİLERİNE FAYDALI OLANI DEĞİLDE, ZARARLI OLANI ÖĞRENİRLER."
Demek ki burada bahsedilen anlatılan hikayede, büyüden/sihirden kasıt, DOĞRU BİLGİLERİ KÖTÜ AMAÇLARLA KULLANAN, İNSANLAR KAST EDİLİYOR. Yoksa sınırsız ve kişilere istediği kötülüğü yapabileceği doğaüstü bir güçten bahsedilmiyor. Melekler yada ismi geçen kişiler, bunların kimliği detay çok önemli değil. Önemli olan ayetin bizlere anlatmak istediği, yaşanan yanlış inançtan bizler, nasıl ders almalıyız, burası önemli. İnsanlara gerekli olan güzel şeyleri öğretiyorlar, ama insanlar bu bilgileri kendi çıkarları adına, kötü amaçlarla kullanıyorlar. Tekrar hatırlatmak isterim, ayette geçen sihir kelimesinin anlamı, GERÇEĞİ FARKLI GÖSTERMEK, İYİ OLANI KÖTÜ AMAÇLA KULLANMAK, YADA TAM TERSİ ANLAMINDADIR. Büyücülük konusunda, günümüzde yanlış anlatılan bu ayetin devamında yapılan uyarı, aslında söylediklerimi onaylıyor ve bakın ne diyor. "OYSA SİHİRBAZLAR, ALLAH'IN İZNİ OLMADAN KİMSEYE ZARAR VEREMEZLER."
Buradan da anlaşılıyor ki, sihirbazlar günümüz tabiriyle büyücüler, güzele yönlendirilmesi gereken bir konuyu, kötü amaçlarına alet edenler, asla emellerine ulaşamayacaklarını, ALLAH İSTEMEDİKÇE KİMSEYE ZARAR VEREMEYECEKLERİNİ, APAÇIK AYETİNDE BİZLERE BELİRTİYOR. Yani Allah bu sözleriyle, BU ZALİMLER SİZİ KORKUTUYORLAR, ONLARA SAKIN İNANMAYIN DİYOR. Ama bizler ne yazık ki yüce Rabbimizi değil, bizlere anlatılan rivayet ve sanı inançlarımıza inanmaya devam ediyoruz. Böyle yaparak bizler, sihirbazları/büyücüleri kendi ellerimizle, GÜÇ SAHİBİ YAPIYORUZ. Bu inanç öyle güçlü ki, Kur’an'ı işiten-duyan bile yok. Bu ayette Allah'ın, Yahudiler konusunda verdiği örnekten yola çıkarsak, bizlerin günümüzde Yahudi inancını dinimize farkında olmadan soktuğumuzu, çok rahat söyleyebiliriz.
Günümüzdeki bu yanlış, cahiliye devrinde çok güçlü bir şekilde yaşanıyordu. Hatta bazı kişiler özellikle Yahudiler, Allah'ın Resulünün büyülendiğini iddia etmişler ve büyülenmiş bir adamın peşinden gidilir mi diyerek, Allah'ın Resulünü küçümser tavır içine giriyorlardı. Hatırlayınız lütfen, rivayet edilen hadislerde bile, Allah'ın Resulünün büyücüler tarafından büyülendiği söylenir, tabi bu iftirayı bile fark edemiyoruz. Bakın bu yalan ve iftiraya Allah, Furkan suresi 8 ve 9. ayetlerde nasıl uyarıyor, bunları söyleyenleri.
“SİZ ANCAK BÜYÜLENMİŞ BİR ADAMA UYUYORSUNUZ” DEDİLER. (EY MUHAMMED!) SENİN HAKKINDA BAK NASIL DA TEMSİLLER GETİRDİLER DE (HAKTAN) SAPTILAR. ARTIK ONLAR DOĞRU YOLU BULAMAZLAR.
Kendilerini büyücü/sihirbaz ilan edenlerin, yani iyiye kullanılması gereken bir bilgiyi, kötü amaçlarla kullananların, ahrette nasiplerinin olmayacağını, bu tür insanların cezalarını bulacaklarını, ayetin sonunda belirtiyor. Sihirbazlar/Büyücüler yani art niyetli kötü amaçlı kişiler kast ediliyor ve Allah Felak suresinde, bakın bizleri nasıl uyarıyor. "DE Kİ: “YARATTIĞI ŞEYLERİN KÖTÜLÜĞÜNDEN, KARANLIĞI ÇÖKTÜĞÜ ZAMAN GECENİN KÖTÜLÜĞÜNDEN, DÜĞÜMLERE ÜFLEYENLERİN KÖTÜLÜĞÜNDEN, HASET ETTİĞİ ZAMAN HASETÇİNİN KÖTÜLÜĞÜNDEN, SABAH AYDINLIĞININ RABBİNE SIĞINIRIM.”
Aslında bu ayet, yazdıklarımın adeta bir özeti. Kendilerine Büyücü-sihirbaz diyenlerin, yani kendi çıkarları ve kötü amaçlar peşinde olan kişilerin şerrinden, hasedinden bizlerin, YALNIZ ALLAH'A SIĞINMAMIZ GEREKTİĞİ ANLATILIYOR. ALLAH'A SIĞINANA KİM ZARAR VEREBİLİR? Bunu düşünemiyor muyuz? Eğer böyle insanlara Allah, bizlerin karşı koyamayacağımız güç ve ilim vermiş olsaydı, sizce adaletli olur muydu? Eğer anlatılanlar gerçek olsaydı, Allah'ın yanında birçok kişiye de toplum, İlahlaştırırdı. Tüm bunlara inanmak, Kur’an'ın adaletini hiç ama hiç anlamamakla aynıdır. Televizyonlarda sihirbazların proğramlarını görürsünüz, yapılanlara aklınız almaz. Ama hepsinin bir açıklaması vardır, göz yanılır ve bazı şeyleri göremeyebiliriz. Nasıl yapıldığını açıkladıklarında, ben nasıl fark edememişim hayret deriz kendi kendimize. İşte yapılan bundan başka bir şey değildir. Kur’an'da birçok yerinde müşrikler, Allah'ın Resulüne büyücü/sihirbaz derler. Allah'ta o ne büyücüdür ne kâhindir, Allah’ın elçisidir diye geçer. Büyücü/sihirbaz gerçekleri çarpıtan, toplumu korkutan, yanlışı doğru, doğruyu yanlış gibi gösterendir, lütfen bu gerçeğin farkında olalım.
Taha 69: Sağ elindekini (yere) at da onların yaptıklarını yutsun! YAPTIKLARI, SADECE BİR SİHİRBAZ/BÜYÜCÜ HİLESİDİR. BÜYÜCÜ/SİHİRBAZ İSE NEREYE GELİRSE GELSİN (NE YAPARSA YAPSIN) BAŞARILI OLAMAZ.”
Bu ayet Musa peygamberimizin kıssasında geçiyor. Büyücülerin/sihirbazların gerçekleri saptırarak, insanları aldattığını, korkuttuğunu söylüyor ve son noktayı koyuyor ve diyor ki, BÜYÜCÜLER/SİHİRBAZLAR HER NEREDE OLURSA OLSUN, BAŞARIYA ULAŞAMAZLAR. Ama bugün bizlere toplum içinde, öyle bir korku saldılar ki, NE YAZIK Kİ TOPLUM DERTLERİNİN ÇARESİNİ KUR’AN'DA DEĞİL, BÜYÜCÜLERDE ARAR OLDU. Allah cümlemize akıl, fikir versin. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki batıl, hurafe toplum içinde korku salmış, güç kazanmış. Kur’an'ın uyarıları ise göz ardı edilir olmuş. Çünkü Allah'ın Resulü mahşerde söyleyeceği o acı gerçek, toplumda yaşanır olmuş.
Furkan 30: Resul der ki: Ey Rabbim! KAVMİM BU KUR'AN'I BÜSBÜTÜN TERK ETTİLER.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK.