Bugün sizlerle günümüzde çok konuşulan, ama değişik fikirler öne sürülen KADER konusunu konuşmak istiyorum. Konu biraz uzun, çünkü toplumumuzda bu konu, öyle yanlış inançlarla harmanlanmış ki, toplum ne yapacağını, ne düşüneceğini bilemez olmuş. Lütfen sabırla okuyunuz. KADER KUR’AN IN BİRÇOK AYETİNDE, ÖLÇÜ VE TAKDİR ETMEK, BELİRLİ VAKİT ANLAMINDA KULLANILMIŞTIR. Kader konusunu araştırdığınızda, Kur’an ı incelediğinizde, bu konu hakkında gerçekten bir yere kadar ulaşıyor, daha derinliğine inemiyorsunuz. Ama bizler bu konuda öyle rivayetlere inanıyoruz ki, anlattıkları konularda Kur'an dan tek bir kanıt bulamazsınız. Zaten Allah da bizlerin, bir yere kadar anlamasını istiyor olmalı ki, detayını Kur'an da vermemiş. Kur’an ın bir bölümünde Allah kader konusunu, yarattığı âlem içindeki, değişmeyen kanunlarından, şaşmaz ölçüler diyerek açıklar ayetlerinde kaderi.
Yunus 5: Güneş'i ısı ve ışık kaynağı; Ay'ı, hesabı ve yılların sayısını bilesiniz diye bir nur yapıp ona evreler takdir eden O'dur. Allah bütün bunları rastgele değil, ŞAŞMAZ ÖLÇÜLERE BAĞLI OLARAK YARATMIŞTIR. Bilgiyle donanmış bir topluluk için ayetleri ayrıntılı kılıyor. Rad 8:"...O'nun katında her şey bir ölçü (miktar) iledir" Rahman 7: Ve gök. Yükseltti onu. Ve koydu şaşmaz ölçüyü, mizanı.
Yukarıdaki ayetlere dikkat ettiğinizde, Allah ın tabiat üzerindeki değişmez kanunlarının olduğunu ve bunların yazılı olduğunu belirtiyor bizlere. Ayrıca bir başka anlamda da geçiyor kader. Bizlerin üstünde, günümüzde çok fazla anlaşamadığımız, farklı yorumladığımız, bu kısmı rivayetlerden emin olamadığımız bilgilerden değil, Kur’an dan birlikte anlamaya çalışalım, ama açıklanmayan, hüküm verilmeyen konulardan söz etmeden. Önce günümüz toplumuna öğretilen, geleneksel İslam’ın öğretisine bakalım, nasıl izah edilmiş anlaşılmış, daha sonrada Kur’an ayetlerinden, Allah ın bizlere anlatmak istediğini, anlamaya çalışalım. Bazı cemaat ve tarikat sitelerinden aldığım düşünceleri, inançları sizlerle paylaşmak istiyorum önce. Acaba kader konusunu nasıl anlamışlar ve inanıyorlar? Yazının en sonunda da Diyanet İşleri başkanlığının düşüncesini aktaracağım.
"GÖKTEN, YERDEN VE NEFSİNİZDEN SİZE, NE ZAMAN VE NASIL BİR MUSİBET İSABET EDERSE ETSİN, O MUSİBET GÖK, YER VE NEFSİNİZ YARATILMADAN EVVEL TAKDİR VE TAYİN EDİLMİŞTİR. EVET, HER ŞEY ÖNCEDEN YAZILIP ÇİZİLMİŞTİR VE OLANLARIN HEPSİ BU TESPİT ÇİZGİSİ İÇİNDE CEREYAN ETMEKTEDİR."
"İLÂHÎ TAKDİRİN MANASINA GELİNCE; SANKİ CENÂB-I HAK, İNSANA ŞÖYLE DEMEKTEDİR: 'BEN, ŞU ZAMANDA, İRADENİ ŞU İSTİKAMETTE KULLANACAĞINI BİLİYORUM. ONUN İÇİN DE SENİN HAKKINDA BU İŞİ O ŞEKİLDE TAKDİR BUYURUYORUM.' İŞTE BU, İRADEYİ TEYİT ETMEK DEMEKTİR."
"Allah'ın her şeyi bir kader ile yaratması en büyük nimetlerden birisidir. Kader insanlar için çok büyük bir konfor, büyük bir rahatlıktır. Kadere iman eden, hayatındaki her şeyi, hayatı boyunca karşılaştığı ve karşılaşacağı her olayı, Allah'ın kaderinde yarattığını bilen bir insan, hayatı boyunca bunun rahatlığını, güvenini ve iç huzurunu yaşar. Kadere inanan insan rahattır, çünkü yarının endişesine kapılmaz. Yarın ne olacağını düşünüp endişe ve sıkıntılar içine girmez. Yarını Allah'ın, kendisi için mutlaka en hayırlı şekilde yaratacağını bilir.
Kadere inanan insan geçmişinde yaptığı hatalardan dolayı da mutsuz olmaz. ÇÜNKÜ GEÇMİŞİNDE O HATALARI ALLAH'IN KENDİSİ İÇİN YARATTIĞI KADER İÇİNDE YAPTIĞINI BİLİR, bunun hayır ve hikmetlerini düşünür. Pişmanlık duyup tövbe eder, aynı hataları tekrarlamamaya gayret eder. Kaderde Allah'ın hatayı da insanın vazgeçmesi, tövbe etmesi için birçok hikmet ve güzellikle yarattığının farkında olur."
Yukarıda yazanları özetlemek gerekirse, nefsimizden bizlere ne şekilde bir musibet gelirse gelsin, bizler yaratılmadan her şey takdir ve tayin edilmiş, önceden yazılıp çizilmiştir diyor. Bir başka düşünce ise sanki Allah ın, ben senin iradeni şu zamanda şu şekilde kullanacağını biliyorum ve onun için bu işi o şekilde takdir ettim ve yazdım diye anladığını belirtiyor. Bir diğer açıklamada, hayatı boyunca karşılaştığı iyi ya da kötü karşılaşacağı her olayı, Allah'ın kaderinde yarattığını bilen bir insan, hayatı boyunca bunun rahatlığını, güvenini ve iç huzurunu yaşar, buna inanan insan aynı hataları tekrarlamamaya gayret eder diyor.
Yukarıdaki düşüncenin inancın tamamı, bir biriyle çelişir olduğu gibi, Kur'an ın aklın ve mantığın süzgecinden asla geçmez. Bu inanç Emevilerin ve onlara inananların İslamı ne hale getirdiklerine güzel bir örnektir. BUNA TOPLUM İNANDIRILARAK, DEVLETİ YÖNETENLERİN YAPTIĞI ADALETSİZLİKLER, ALLAH A NİSPET EDİLEREK, TOPLUM SUSTURULMUŞ BASKILANMIŞTIR. BU İNANÇ BİZLERİN BU DÜNYADA, İMTİHAN OLDUĞUMUZ GERÇEĞİNE DE, TABAN TABANA ZIT BİR İNANÇTIR. ALLAH SİZLERİ İMTİHAN İÇİN YARATTIM DİYORSA, SİZLERİN İMTİHANINIZI NASIL VERECEĞİNİZİ BİLİYORUM, ONUN İÇİN KADERİNİZİ ONA GÖRE YAZDIM DEMEK, İMTİHAN OLMA GERÇEĞİ İLE TERS DÜŞER. ALLAH IN DA ADALETİNE ASLA SIĞMAZ. Yukarıda anlatılan düşünceyi, şimdide Kur’an ın bütününü düşünerek ele alalım, Allah ın adaletini unutmadan tabii ki. Acaba Allah yarattığı kulunun, gelecekte ne yapacağını bilmesi, biliyor olması, onun kötü bir amel üzerinde olduğunu görmesi, onun kaderini kötü olarak hiç uyarmadan, ikaz etmeden yazabilir mi, önce onu düşünelim.
Yüce Rabbimiz, meleklerin bile insana secde etmesini istemişken, meleklerine vermediği özgür iradeyi, yarattığı insanlara verdiği halde, acaba kötü bir son gördüğü kullarını uyarmadan, hiç değiştirmesine zaman tanımadan, kaderini de kötü yazabilir mi? BENCE BU SORUNUN DOĞRU CEVABINI BULURSAK, GERÇEKLERİ ANLAMIŞ OLACAĞIMIZDAN ŞÜPHEM YOK. Bunu da anlayabilmemiz için, Allah ın yüce adaletini uyarıcı, bağışlayıcı ve mühlet veren sabrını iyice düşünüp, aklımızdan çıkarmamamız gerekir.
Bunu bir örnekle anlatalım. Bir anne, babayı düşünelim. Evladı ilk doğduğunda onu canından çok severek, elinden geldiğince güzele ve doğruya taşımak için çaba gösterir. Belli bir yaşa geldiğinde onun yanlışlarını, haylazlığını görüp ikazlar yaparak, evladının iyi bir insan olması için uğraşır. Hatta yaptığı kötülüklerden, yanlışlardan dolayı, hatasını anlaması için, ona cezalar verir doğruya iletmek için. Ama hiçbir zaman, hiçbir anne-baba bu çocuk kesinlikle adam olmaz diye onu küçük yaşında, kesin hükümle yalnız bırakmaz, dışlamaz. Bıkmadan sabırla evladını, doğruya yöneltmek için canla başla çalışır. Elbette büyüdüğünde evden ayrıldığında, artık yapacak bir şey kalmamıştır. Bu durumda bile, anne baba evladını izler terk etmez. Başka bir örnek vermek gerekirse, hiçbir fabrikatör imal edeceği malın bir kısmının kötü çıkması için plan yapmaz. Elbette hatalı malzeme üretilebilir yanlışlıkla. Tam tersine böyle bir durum hâsıl olursa, yapılan yanlışlığın nereden geldiği hemen tespit edilip, en güzel hatasız ürün yapma çabası içine girilir.
Peki, biz insanlar böyle yapıyorsak, biricik evladımızı haşarı, yaramaz hallerini güzele dönüştürmek için uğraşıyorsak, O bağışlaması bol Rabbimiz, neden bizleri dünyaya getirmeden kaderimiz ile ilgili, BEN BU KULUMU BİLİYORUM, BU İNSAN KÖTÜ OLACAK DİYEREK, DAHA DÜNYAYA GELMEDEN YAZIMIZI-KADERİMİZİ KÖTÜ BİR YOL ÜZERİNE YAZSIN? Bunu nasıl söyleriz ve inanırız. BU NASIL BİR ADALET Kİ, BİZLER BİLE YAPMADIĞIMIZ, DÜŞÜNMEDİĞİMİZ HALDE, BUNU RABBİMİZİN YAPTIĞINI SÖYLEYEBİLİYORUZ? Bakın Allah ne diyor şer konusu ile ilgili.
Nisa79: İYİLİK VE GÜZELLİKTEN SANA HER NE ERERSE ALLAH'TANDIR. KÖTÜLÜK VE ÇİRKİNLİKTEN SANA ULAŞAN ŞEYSE, KENDİ NEFSİNDENDİR.
Şura 30: BAŞINIZA NE MUSİBET GELD İYSE KENDİ ELLERİNİZLE KAZANDIKLARINIZ YÜZÜNDENDİR. Oysa birçoğunu da bağışlıyor.
İsra 13: HER İNSANIN AMELİNİ/KADERİNİ BOYNUNA DOLADIK YANİ MAHŞERE AMELLERİ BOYNUNA TAKILI OLARAK GELECEKTİR. İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız.
Bu ayetleri görmezden gelenler, edindikleri velilerin ardı sıra giderek, imanlarını rivayetlerle yaşayanlar, elbette Kur’an ın nurundan da uzak kalacaklardır. Allah ne diyor, bizler neler söylüyoruz. Bu durumda Allah, daha yaratmadığı kulu için kaderini neden şer yazsın? Allah yazdığım ayetlerde yaşanan, anlatılan kader konusunun tam tersini söylüyor ve kulumun kaderini kendi ellerine bıraktım diyor. Ellerinin kazandığı sözü, bizzat yaşayıp yaptığımız yanlışların sonucudur. DEMEK Kİ ALLAH, HİÇ BİR ZAMAN YARATTIĞI KULU İÇİN KÖTÜ BİR ŞEY YAZMIYOR AMA BİLİYOR, SABREDİYOR ONU DOĞRU YOLA ULAŞTIRMAK İÇİN MÜHLET VERİYOR, DAHA DA YETMİYOR RESULLER VE KİTAPLARLA UYARIYOR. Daha sonrada tüm bu uğraşın sonucunda, hala şeytanın ve şeytanlaşmış insanların takipçisi olur nefsine yenilirse, işte o zaman insanın kendi nefsinden, yani yaptıklarının neticesinde şer, yani cezalar veriliyor insana.
Bir an bunun tersini düşünelim, yani bir insanın kötü olacağı önceden yazılmış olduğunu varsayalım. PEKİ, O ZAMAN ALLAH NEDEN ELÇİLERİNİ, RESULLERİNİ, KİTAPLARINI GÖNDERİYOR DA, İNSANLARIN DOĞRUYA ERİŞMESİNİ İSTİYOR, BUNU DÜŞÜNEN YOK MU? MADEM O İNSANIN YOLDAN SAPACAĞINI KADER OLARAK YAZMIŞ, ELÇİLERE- KİTAPLARA NE GEREK VAR? Ülkemizde maden ocaklarında ölümlü kazalar oluyor ve her ne hikmetse, kazanın sebebleri aranmak yerine, KADER böyleymiş denip geçiliyor. İlginçtir birçok Avrupa ülkesinde, her nedense maden ocaklarında çok nadir ölümlü kazalar oluyor. Bu durumda Allah bu ülkenin insanlarının kaderine, ölüm yazmayıp ülkemizin maden işçilerinin mi kaderine ölüm yazmış oluyor diye inanacağız. Bu nasıl bir inanç ki, bunu Allah a nispet ediyoruz. Bakın Allah kendi katındaki kitapta, asla haksızlık edilmeyeceğini ne güzel açıklıyor.
Müminun 62; Biz, hiçbir benliğe gücünün yeteceğinden daha azını yüklemenin dışında bir teklifte bulunmayız. Bizim katımızda, hakkı söyleyen bir kitap vardır. Onlara haksızlık edilmez.
Bazı insanların, daha doğmadan kaderleri kötü yazılmış olsa, sırf Rabbimiz olacakları biliyor diye, kulunun kaderini kötü yazar mı? Hani hepimiz bir imtihandaydık bu dünyada, bunu unuttuk mu? SONUCU BELLİ OLAN BİR KADER VARSA, BUNUN ADINA İMTİHAN DİYEBİLİR MİYİZ? BÖYLE BİR İMTİHANI, ALLAH IN ADALETİNE NASIL LAYIK GÖRÜRÜZ, LÜTFEN BUNU DA ÇOK İYİ DÜŞÜNELİM. Bakın tam bu arada bir ayet hatırlatmak istiyorum. Allah ben uyarıcı elçi ya da kitaplar göndermediğim toplum, ya da tebliğimiz ulaşmayan kulum, yanlış bile yapsa azap etmem diyor. İsra 15: BİZ, BİR ELÇİ GÖNDERİNCEYE KADAR (HİÇ BİR TOPLULUĞA) AZAB EDECEK DEĞİLİZ.
Allah ın adaletini görüyor musunuz? Yanlış yapanları uyarmadıysa, yanlış yaptıkları için, onlara azap etmem diyor. Bizlerde kalkmış, neler söylüyoruz. Bu durumda Allah ın onca çabası neden dersiniz? Resuller, kitaplar bunlar kimler için gönderiliyor? Kur’an ı birkaç kez anlayarak okuyan, bu ayetler üzerinde düşünen bir insan, Allah ın insanı özgür iradesi ile yarattığını ve yapacağı her şeyden sorumlu tutacağını bildirdiğini anlar. Kur’an dan gösterilen bir ayet vardır ki, bana göre çok yanlış yerlere çekilmektedir, önce onu hatırlayalım.
Hadid 22: Yeryüzünde ve sizin başınıza GELEN HERHANGİ BİR MUSİBET YOKTUR Kİ, BİZ ONU YARATMADAN ÖNCE O BİR KİTAPTA BULUNMASIN. Doğrusu bu Allah'a kolaydır."
Burada geçen sözcüğe dikkat ederseniz, MUSİBET YANİ KÖTÜ BİR OLAY, CEZADAN BAHSEDİLİYOR. Kur’an ı anlayarak, hiç bir etki altında kalmadan okuyanlar, çok iyi bilir ki, toplumların başına gelen olaylar, onların cezalandırılmaları ibret olması için, örneklerle anlatılır bizlere Kur’an da. YÜCE ALLAH HER ŞEYİ YARATMADAN ÖNCE, BİR KİTAPTA YAZMIŞTIR. BU KİTAP ALLAH IN DEĞİŞMEZ KANUNLARIDIR. YAŞADIĞIMIZ HER ŞEY, ALLAH IN KANUNLARI ÇERÇEVESİNDE GERÇEKLEŞİR, DEĞERLENDİRİLİR. HER İNSAN KENDİ İRADESİ İLE YAŞAR VE BU KANUNLAR ÇERÇEVESİNDE ALLAH DAN KARŞILIK BULUR.. Daha öncede söylediğimiz ve hiç şüphesiz inandığımız gibi, Allah gelecekte olacakları elbette bilir, onlar için önlemler aldığı gibi, kendimize gelmemiz, yaptığımız yanlışları fark edebilmemiz için de, topluca ya da tek tek cezalandırma, uyarma örneklerini de verir Kur’an da bizlere. Hadid 22. ayette bahsedilen, bizlerin tüm kaderinin yazılmış olduğu değil, geleceği bilen Rabbimizin, yaşantımızda bizleri kendimize getirmek adına, yapılan uyarı ve ikazlardır. Hatırlayınız hasta olmadan, hastalığın kıymetini bilmeyiz. Herhangi bir konuda, başımıza o konuyla ilgili bir musibet, üzücü bir olay gelmeden, o işimizin de kıymetini bilmeyiz.
Burada bahsedilen yaşanan her şey, Allah ın kanunlarına göre yaşandığı ve kayda geçirilen musibetlerden yani cezalardan ibret alarak, bizlerin ders alması, kendimize gelmesi isteniyor, yoksa biz insanların her konuda hareketinin, yaşamının her safhasının karara bağlandığını söylemek, Allah ın adaletini doğru anlamamış olduğumuzu gösterir. Zaten buna inandığımızda, bu dünyada bizlerin imtihanda olduğumuzu belirten ayetlere de, ters düştüğünü unutmayalım. Bu düşünce, inanç Kur’an da çelişki yaratır. Bakın Tevbe 126. ayette Allah bu konuda ne diyor. "Onlar, HER YIL BİR VEYA İKİ DEFA, İMTİHAN EDİLDİKLERİNİ GÖRMÜYORLAR MI? Sonra da ne tövbe ediyorlar ne de ders alıyorlar. "
Eğer insanlar ne yaparsa yapsın, her şey yazılmıştır dersek, ne söylemiş oluyoruz biliyor musunuz? Allah insanların hayat senaryosunu, olacakları bildiğinden yazmış, bizlerde yazılan senaryoyu oynuyoruz anlamı çıkar. Eğer Allah ın yazdığı senaryoyu bizler oynuyorsak, asla burada yaptıklarımızdan sorumlu olamayız, hesaba çekilemeyiz, ÖZGÜR İRADENİN DE HİÇBİR HÜKMÜ YOK DEMEKTİR. Tüm bunlarda Kur’an ın özüne, imtihanımızın kurallarına ve öğretisine asla uymaz. Bir filimde kötü rol oynayan bir insanı düşünün, gerçek hayatta onu görseniz, ona filimde oynadığı rol için kızar, hesap sorar mısınız? Size bir ayet hatırlatmak istiyorum, bu ayette insanların özgür iradesine bırakıldığının açık delilidir.
Enam 149: En mükemmel kanıt Allah'ındır. O DİLESEYDİ HEPİNİZİ TOPTAN DOĞRU YOLA İLETİRDİ.
Demek ki insana akıl verdi ve özgür bıraktı, istese hepimizi doğruya iletirdi diyor ayet. Buradan tam tersini yani bir kısmımızı isteyerek kötü yarattı düşüncesini çıkarmamız mümkün değil, çünkü geri kalan insanları doğru yola iletmek içinde büyük bir çaba var, sabır var uyarılar zinciri var, hatta hataların affı var. Şimdide size bir ayet daha hatırlatmak istiyorum. Bu ayeti çok dikkatli okuyup düşünelim. Eğer insanlar yaratılmadan tüm olaylar, yapacaklarımız yanlışlar ve sevaplar cennete, cehenneme gideceğimiz yazılmış ise, şimdi vereceğim örnekte geçen, kayıt altına alınanlar nedir dersiniz?
Kaf 17: İKİ MELEK (İNSANIN) SAĞINDA VE SOLUNDA OTURARAK YAPTIKLARINI YAZMAKTADIRLAR.
LÜTFEN İYİ DÜŞÜNELİM, MADEM ÖZGÜR İRADEMİZ DIŞINDA, HER ŞEY DAHA DOĞMADAN YAZILDIYSA KADERİMİZ, SAĞIMIZDA VE SOLUMUZDAKİ MELEKLER NE YAZIYOR OLABİLİR?
Demek ki daha önce yazılanlar elbette var, onları da konuşacağız ama birçok olaylar, insanın yaptıktan sonra kayıt altına alındığının açık kanıtıdır. Hatta Allah hesap günü, her insanın yaptıklarının kaydedildiği kitabının önüne açılacağını söylemiyor mu? Şimdide biz insanların özgür iradesi ile değil de, yaratıcımızın takdir ettiği ve kayıt altına aldığı konuların neler olabileceğini düşünelim. HİÇ BİR İNSAN NEREDE DOĞACAĞINI, ANNE VE BABASININ KİMLER OLACAĞINI SEÇME HAKKINA SAHİP DEĞİLDİR. HATTA ERKEK YA DA KADIN OLACAĞINA DA KENDİSİ KARAR VEREMEZ. BİZLERİN KADERE İMANI ANCAK BUNUNLA SINIRLIDIR. BUNUN DIŞINDA Kİ KADERİMİZİ-GELECEĞİMİZİ, BİZLER ELLERİMİZLE ŞEKİLLENDİREBİLİRİZ. Bizler bu dünyada, gerçekten zorlu bir imtihandan geçtiğimizi unutmayalım. Bakın bu imtihanda, başımıza gelebilecek zorluklar hakkında, nasılda bilgiler veriyor Rabbimiz, bunlar üzerinde lütfen dikkatle düşünelim.
Bakara 214: Yoksa siz, sizden önce gelip geçmiş olanların karşılaştıklarının benzeri başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? ONLARA ŞİDDETLER, BELALAR VE ZORLUKLAR GELİP ÇATTI; SARSILDILAR. Öyle ki, resul ve onunla birlikte inananlar, "Allah'ın yardımı ne zaman?" diye yakarıyordu. Haberiniz olsun ki, Allah'ın yardımı çok yakındır.
Bakara 155: Yemin olsun ki SİZİ KORKU, AÇLIK; MALLARDAN-CANLARDAN-MEYVELERDEN EKSİLTME TÜRÜNDEN BİR ŞEYLE MUTLAKA İMTİHAN EDECEĞİZ. Sabredenlere müjdele.
Sanırım bu iki ayet bizlere gereken açıklamayı yapıyor. Sizlere şimdi örnek vereceğim ayet, aslında kader konusunda konuştuklarımızın bakın nasıl güzel bir özeti.
"O HANGİNİZİN DAHA GÜZEL İŞ YAPACAĞINI DENEMEK İÇİN ÖLÜMÜ VE HAYATI YARATTI. O ÜSTÜNDÜR, BAĞIŞLAYANDIR" (MÜLK-2)
İşte bu kadar basit ve açık. Allah bizleri yaratmasının nedeni olarak, hangimizin güzel işleri yapacağını denemek, yani imtihan için yarattığını söylüyor. Peki, bizler bunca açık ayetleri gördüğümüz halde, hala neler söylemeye devam ediyoruz. Bunun asıl nedeni Kur’an ı terk etmiş olmamızdan kaynaklanıyor. Kader konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı sitesinde, bir açıklama yapmış, yorumsuz onu da aktarıyorum.
"Dünyada meydana gelmiş ve gelecek olan her şey, Allah'ın ilmi, dilemesi, takdiri ve yaratması ile olur. Her şeyin bir kaderi vardır. Bunun anlamı ise şudur:
Yüce Allah, insanları hür iradeleriyle seçecekleri şeylerin nerede ve ne şekilde seçileceğini ezelî yani zamanla sınırlı olmayan mutlak ilmiyle bilir ve bu bilgisine göre diler, yine Allah bu dilemesine göre takdir buyurup zamanı gelince KULUN SEÇİMİ DOĞRULTUSUNDA YARATIR. BU DURUMDA ALLAH'IN İLMİ, KULUN SEÇİMİNE BAĞLI OLUP, ALLAH'IN EZELÎ MANADA BİR ŞEYİ BİLMESİNİN, KULUN İRADE VE SEÇİMİ ÜZERİNDE ZORLAYICI BİR ETKİSİ YOKTUR."
Son olarak kader konusunu, topluma rivayetlerle gelen bilgiler ışığında anlatılan, bizlere Resulün sözleridir diye naklettikleri, bir hadisi aktarmak istiyorum. Bu rivayet konusuna kendi düşüncemi yazmak istemiyorum, tüm yazdıklarım ve Diyanetin düşünceleri ile karşılaştırıp, bu sözlerin doğru olup olamayacağını lütfen sizler karar veriniz. Allah bizlere akıl vermiş birde koskoca, apaçık rehberi KUR AN I göndermiş. Bizlere düşen aklımızı ve mantığımızı Kur’an ayetleri doğrultusunda kullanmaktır.
(Abdullah b. Amr b. As rivayet ediyor: "Bir gün Allah Resulü elinde iki kitap olduğu halde yanımıza geldi.
-Bu kitaplar nedir, biliyor musunuz? diye sordu.
—Hayır bilmiyoruz. Haber verirsen biliriz Ya Resûlallah! Dedik. Şöyle buyurdular:
-Bu sağ elimdeki kitap, cennet ehli olanların isimlerinin yazılı olduğu kitaptır. Burada onların, babalarının ve kabilelerinin ismi yazılıdır."
(Burada Allah Resulü konuşmayı kesti. Yani kitapta, o insanın kabilesi nereye kadar uzanıyorsa hepsi yazılıdır. Melekler o insanın ismini hiç şaşırmadan tespit edebilecektir. Çünkü en küçük teferruata kadar o kitapta tespit yapılmıştır...). Devam eder:
"Bu sol elimdeki kitaba gelince onda da bütün cehennem ehlinin isim listesi vardır. Onlar da orada baba ve kabile isimleriyle kaydedilmiştir... Bu her iki kitaptaki isimler ebedî olarak ne artar ne de eksilir."
Allah Resulü böyle deyince sahabe sordu: "Ya Rasulallah! Mademki iş neticelenmiş, kitaplar dürülmüş, kalem kaldırılmış biz niçin amel ediyoruz?"
Efendimiz şu cevabı verdi: "İstikametten ve itidalden ayrılmayın. Cennet ehlinden olan hayatı boyunca ne yapmış olursa olsun, cennet ehline ait ameli işlemeden defteri kapanmayacaktır."
Ve Allah Resulü sözlerine şöyle devam buyurdular: "Eğer kişi cehennem ehliyse, daha önce ne yapmış olursa olsun, cehennem ehline ait bir amel işler ve defteri öyle kapanır.")
Yorum sizlerin. Kur’an ı bizlere tebliğ eden, gaybı bilmediğini birçok kez bizlere nakleden Allah ın elçisi, sizce çok gizli, Kur'an a asla uymayan ve inanılmaz gaybi bir bilginin yazılı olduğu kitaplar elinde, bu sözleri söylemiş olabilir mi? Bu yanlış bilgilere sorgusuzca inandırıldığımız için, ne yazık ki İslam ı Kur'an dan uzak yaşıyoruz. BUNLARA İNANDIĞIMIZ İÇİNDE, YANLIŞ BİR KADER İNANCINI SORGUSUZCA YAŞIYORUZ. Dilerim batıl ve hurafeden uzak, yalnız Allah ın ipine sarılan, Allah ın halis kullarından oluruz. Rabbimiz bu konuda yanlışım varsa beni affet, bağışla. Ben senin rehberinden bunları anladım, yanlışım varsa fark etmemi sağla ve beni doğruya yönelt.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK.