VAHYİ METLUV, VAHYİ GAYRİ METLUV KONUSU.
Bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, genel İslam toplumu içinde geçen şekliyle söylemek gerekirse, VAHYİ METLUV VE VAHYİ GAYRİ METLUV konusu üzerinde olacak. Bu iki kelimeyi anlayacağımız şekilde söylemek gerekirse, bizlere kayda geçirilmiş yazılmış olarak gelen vahiy yani Kur’an, diğeri yazılı olmayan, Allah'ın Resulüne direk Allah'tan farklı şekillerde gelen, ama bizlere dilden dile rivayet yollarla ulaşan hadisleri, onun sünneti niteliğindeki, vahiyler anlamında kullanılıyor İslam toplumunda.
Buna inananlara şunu sormak istiyorum. Allah'ın Resulü Cebrail'in getirdiği vahyin bir kısmını yazılı kayda aldırıp, bazılarını aldırmayarak, emin olunamayacak bir yolla insanlara ulaşmasını istediğine, nasıl inanırız? Allah'ın bizzat farklı şekillerde Elçisine sözlü olarak ilettiğini iddia ettikleri Kur'an'a geçmeyen vahyi, tıpkı Kur’an gibi kayda aldırmayıp, onların nesilden nesile söylenti ve rivayetlerle bizlere ulaşmasını sağladığına inanan bir Müslüman Kur'an'ın hükümlerinde habersiz demektir. Bu kadar mı Kur’an'dan uzak kaldık? UNUTMAYALIM VAHYİN TAMAMI ELÇİSİNE, SÖZLÜ OLARAK İLETİLMİŞ, DAHA SONRA KAYDA ALINMIŞTIR. Eğer Kur'an dışı bir vahiy olsaydı, ALLAH SİZLERİ KUR'AN'DAN SORUMLU TUTUYORUM, KUR'AN'IN İPİNE SARILIN EMRİNBİ VERİR MİYDİ KUR'AN'DA? Bunuda mı düşünemiyoruz, bu kadar mı batılın esiri olduk? Hatırlatırım günümüze ulaşan, Resulün sünneti, dedikleri hadisler, ne Allah'ın Resulünden nede onun en yakınlarından bizlere ulaşmıyor. Tam tersine Resulün vefatından yaklaşık 200-250 yıl sonra derlenip toplanmaya çalışılan ve Allah'ın Resulüne sözlü vah yedilen gayri Metluv ayetleri ya da sahih hadisleri olduğunu iddia ettikleri, onun sünneti olduğuna inanılıyor. SİZCE BÖYLE BİR ŞEY MÜMKÜN MÜ? GÜNÜMÜZDE YAŞANAN BÖLÜNMÜŞLÜĞÜN, KARGAŞANIN VE KUR’AN'DAN UZAK İSLAM'IN YAŞANMASINA TEK NEDEN, BU YANLIŞ İNAÇTIR. İnandıkları ve iddia ettikleri yani Allah'ın Resulüne, Kur’an dışından sözlü vahyedilen bizlerinde sorumlu olduğumuzu delil, kanıt gösterdikleri ayetlere bakalım şimdide.
ÖNCE ŞUNU HATIRLATMAK İSTERİM. ALLAH KUR’AN DIŞINDAN HER CANLIYA, GÜNEŞE, AYA, TABİATTAKİ TÜM CANLILARA, ELÇİLERE KİŞİSEL KONULARDA VAHYEDEBİLİR. AMA O VAHİY O CANLIYLA, YA DA O KİŞİLERLE SINIRLIDIR. ASLA TÜM MÜSLÜMANLARI BAĞLAMAZ. BAĞLAMASI İÇİN, KUR’AN'DA KAYIT ALTINA ALINMASI GEREKİR. ÇÜNKÜ ALLAH HÜKMÜNÜ VERMİŞ VE BİZ KULLARININ KUR’AN'DAN SORUMLU OLDUĞUMUZA VE YALNIZ KUR'AN'IN İPİNE SARILMAMIZ GEREKTİĞİNE HÜKMETMİŞTİR. HÂŞÂ ALLAH BU SÖZÜNDEN DÖNER Mİ?
"O SÖZLERİ KENDİ ARZUSUNA GÖRE SÖYLEMİYOR. Onlar, ona gelen vahiyden başkası değildir." (Necm suresi 3–4)
"Ümmilerin (ilahi kitapları bilmeyenlerin) içinden elçi çıkaran Allah’tır. Onlara, O’NUN AYETLERİNİ OKUR, KİTAB’I VE HİKMETİ ÖĞRETEREK ONLARI GELİŞTİRİR. Hâlbuki onlar daha önce açık bir sapkınlık içindeydiler." (Cuma 2)
"ALLAH SANA KİTABI VE HİKMETİ İNDİRMİŞ VE SANA BİLMEDİĞİNİ ÖĞRETMİŞTİR. Allah'ın lütfu sana gerçekten büyük olmuştur." (Nisa 113)
"ORUÇ GECESİNDE KADINLARINIZA YAKLAŞMAK SİZE HELÂL KILINDI. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) KENDİNİZE ZULMETMEKTE OLDUĞUNUZU BİLDİ DE TÖVBENİZİ KABUL EDİP SİZİ AFFETTİ." (Bakara 187)
"BİR GÜN NEBİ, EŞLERİNDEN BİRİNE GİZLİ BİR SÖZ SÖYLEMİŞTİ. EŞİ ONU, DİĞER EŞİNE BİLDİRİNCE ALLAH, NEBİSİNİ O KONUDA BİLGİLENDİRDİ. O da onun birazını eşine anlattı, birazını da anlatmaktan vazgeçti. Eşine bildirdiğinde o: “Bunu sana kim bildirdi?” dedi. Nebi de “Bana, her şeyi bilen; her şeyin iç yüzünü bilen bildirdi.” diye cevap verdi." (Tahrim 3)
"HANİ ALLAH, İKİ TOPLULUKTAN BİRİNİN SİZİN ELİNİZE GEÇECEĞİNE İLİŞKİN VAADDE BULUNMUŞTU; siz ise korumasız olanın elinize düşmesini istiyordunuz. Ne ki Allah’ın muradı, kelâmı aracılığıyla hakkı gerçekleştirmek ve kâfirlerin kökünü kurutmaktı." (Enfal 7)
De ki: "Ben, resuller içinden bir türedi değilim! BANA VE SİZE NE YAPILACAĞINI DA BİLMİYORUM. BANA VAHYEDİLENDEN BAŞKASINA DA UYMAM! Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim." (Ahkaf 9)
De ki: “Ben size, ‘Allah'ın hazineleri benim yanımdadır' demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ‘ben bir meleğim' de demiyorum. BEN, SADECE BANA VAHYOLUNANA UYARIM.” (Enam 50)
Onlara bir ayet getirmediğin zaman, “Sen bir tane derleseydin ya!” derler. De ki: “BEN ANCAK RABBİM TARAFINDAN BANA VAHYOLUNANA UYARIM. BU KİTAP, RABBİNİZDEN GELEN GÖZ AÇICI BELGELER OLUP, inanmış bir topluma rehber ve rahmettir.” (Araf 203)
Değerli kardeşlerim siz bu ayetlerden, Allah Elçisine Kur’an dışından da tüm kullarının sorumlu olduğu sözlü, kayda geçirilmemiş vahiylerinde, Allah Elçisine gönderdiğini ve bizlerinde bunlardan sorumlu olduğumuzu mu anladınız? Gelin birlikte bakalım. Ayette, O kendi arzusuna göre konuşmaz dediği ayetinde geçen bu kelimelere, bakın Allah'ın Resulüne, Kur'an dışından'da vahiy gelmiş, demek ki O bilgiler ışığında konuşuyor diyerek, ayette asla bahsedilmeyen, hatta Kur'an'a taban tabana zıt bir anlamı vermekten çekinmiyorlar. Halbuki birçok ayetinde Allah, Resulüm sizleri yalnız Kur'an ile uyarma görevi almıştır demiyor muydu? Cuma 2. ve Nisa 113. ayetlerinde Allah Elçisine kitabı ve Hikmeti öğrettiğini söylüyor. Atalarının inancını aklayabilmek adına bazı kişiler, burada geçen hikmet Peygamberimizin Kur’an dışı sünnetidir, Allah'ın vahyidir diye, kendi nefislerinde batıl inançlarına ,kanıt yaratma çabasında oluyorlar. Hâlbuki ayette bahsedilen, indirilen Kur’an'ı Allah, elçisine verdiği HİKMET yani bilgelik ve ilimle daha iyi kavramasını, bir başka deyişle bilmediklerini öğrenmesini sağladığından bahsediyor.
Bakara 187. ayetinde, daha önceki gönderdiği kitaplarda Allah, kitap Ehline oruç gecesinde, eşleri ile cinsel ilişkiyi yasakladığını, ama Kur’an'da bu yasağı kaldırdığını apaçık bildirdiği halde, akla mantığa uymayan kanıtlar arayanlar, bakın bu bilgiyi Allah elçisine sözlü iletmiştir diye örnek gösteriyorlar. Halbuki bakın bizler bu yasağın kalktığını Kur’an'dan öğreniyoruz. Daha önceki kitaplarda vah yedilen ve hükmü kalkanlar, elbette Kur’an'da geçmeyecektir. Bu ayeti nasıl kanıt gösterebiliyorlar anlayamıyorum. Akıl devre dışı kalınca, insanlar her şeyi kabul edebiliyor.
Tahrim 3. ayette, Resulün eşleri ile arasında geçen bir olaydan bahsediliyor. Ama olay bizleri ilgilendirmediği için, detayı verilmiyor. Bahsedilen konu hakkında Allah elçisine özellikle bildiriyor, onun haberi olmasını istiyor. Lütfen dikkat, bu konunun bizlerle hiçbir ilgisi yok. Allah Elçisi ile eşlerinin arasını bulmak, ona daha huzurlu bir aile yaşamını sağlamak adına yapıyor bunu. Lütfen ayetin başındaki hitaba bakınız. Özellikle NEBİ olarak giriş yapıyor. ELÇİ demiyor. Peki neden? Çünkü Elçi diye başlasaydı, bu ayetin tüm Müslümanlara detayı ile tebliğ edildiği anlamını taşırdı. Bizleri ilgilendiren tüm tebliğler Ey Resulüm/Elçim diye başlar. Ya da Elçime uyun, ona uymak bana uymak gibidir diye geçer. Ama hiçbir ayette NEBİYE uyun demez. Çünkü Allah'ın Elçisi vahiy tebliği dışında NEBİYDİ. Ama Elçilik görevi, yalnız Allah'ın vahyini tebliğ derken geçerliydi. Allah özellikle Nebi sözcüğüyle, bu ayetin Elçisi ve eşlerini ilgilendirdiğini bizlere bildiriyor. Bu ayet örnek verilip Allah elçisine, bizlerinde sorumlu olduğu Kur’an'da olmayan vahiy gönderdiğini nasıl söyleriz. Allah istediği konuda elçileri ile konuşur, bilgi verir. Ama bu konuşmalar tüm insanlığı ilgilendiriyorsa, sorumlu olduğumuz Kur’an'da yer alır. Bu ayettede detay verilmeyip, bu kıssadan kendimize bir hisse çıkarmalıyız. Detayı bizi ilgilendireydi, onuda Allah açıklardı Kur'an'da.
Enfal 7. ayetinde de, inkârcıların iman edenlere açtığı savaş konusuyla ilgili, o iki topluluktan birisinin sizin elinize geçeceğine dair vaatte bulunmuştu diyor, ama bu vaadin detay ve hangi konuda olduğu Kur’an'da yazmıyor, demek ki Allah'ın Elçisine Kur’an dışından da vahiy geliyormuş diye, bu ayet örnek gösteriliyor. Hâlbuki ayette geçen konunun bizlerle ilgisi olmadığı, o günkü toplumun savaştan korkanlara moral vermek, onları teşvik etmek adına yalnız onlara bilgi verildiği halde, bu ayet bile batıl ve hurafe inançlara kanıt gösterilip, KUR’AN'IN ÖZÜNE, YÜZLERCE AYETE ASLA UYMAYAN BİR İNANÇA DELİL GÖSTERİLMEKTEDİR. Bu tür bilgilere rivayetlere inanmak, Kur'an'ı yetersiz görmek aynı şeydir hatırlatırım.
Necm suresi 3–4 ayet üzerinde tekrar durmak istiyorum. Çünkü, O SÖZLERİ KENDİ ARZUSUNDAN SÖYLEMİYOR, cümlesi ayetten çıkartılıp, ayette asla bahsedilmeyen bir anlam yükleyerek, Allah'ın Elçisinin her sözünün ayet hükmünde olduğuna, ne yazık ki delil gösterilmektedir. Hâlbuki ayetin sonunda, bu sözlerinden neyi kast ettiğini açıklıyor ve bakın ne diyor. “ONLAR, ONA GELEN VAHİYDEN BAŞKASI DEĞİLDİR.” Bu cümleye de batıl İnançlarımızı ilave ederek, Nebinin her söylediği vahiydir diyerek, batılı aklamaya çalışmaktadırlar. Ahkaf 9, Enam 50, Araf 203 ayetlerinde de bana vahye dilenden başkasına uymam dedikten sonra, ben açıkça uyaran ELÇİDEN başka değilim diye bilgi veriyor. Allah'ın Elçisi Allah'ın kayda alınmış vahyini, yani Kur’an'ı tebliğ ederken, Elçilik görevini yapıyordu. Bunun dışında söyledikleri şahsi sözleriydi ki, bu sözler her zaman değişebilecek konulardır. Özellikle Araf 203. ayetinde uyacağı vahyin ne olduğunu açıklıyor ve bakın ne diyor. “BU KİTAP, RABBİNİZDEN GELEN GÖZ AÇICI BELGELER OLUP, inanmış bir topluma rehber ve rahmettir.”
Değerli kardeşlerim. Bizler öyle inanç yarattık ki kendimize, Kur’an'dan uzak ve Kur’an'ın asla onaylamayacağı, Kur’an'a tamamen ters düşen fikirleri mezheplerin ve fıkıh inancının zorlamaları ile kabul ediyoruz. Şöyle düşünün lütfen, Allah Kur’an'ı yani yazılı kayda alınmış vahyi bizzat kendisinin koruduğunu açıkça bizlere bildirdikten sonra, kayda alınmayan sözlü vahiyde bildirip, daha sonra bizleri sorumlu tutar mı? ALLAH'IN ELÇİSİ VAHYİN BİR KISMINI KAYDA ALDIRIP, BİR KISMINI ALDIRMASAYDI, SİZCE ALLAH BİRÇOK KONUDA UYARDIĞI GİBİ, ELÇİSİNİ UYARMAZ MIYDI? Doğrusu söyleyecek söz bulamıyorum. Sizlere hatırlatacağım ayetleri, lütfen dikkatle okuyalım ve BİZLERE KURULAN BU TUZAĞA LÜTFEN DÜŞMEYELİM. EĞER DÜŞÜNMEDEN HER SÖYLENENİ KABUL EDERSEK, ALLAH'IN HUZURUNA ŞİRK KOŞAN MÜŞRİKLER OLARAK GİDERİZ.
"DE Kİ: “ALLAH BENİMLE SİZİN ARANIZDA ŞAHİTTİR. İŞTE BU KUR’AN BANA, ONUNLA SİZİ VE ERİŞTİĞİ HERKESİ UYARAYIM DİYE VAHYOLUNDU." (Enam 19)
"AND OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ, BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ ONDADIR. HÂLÂ AKILLANMAYACAK MISINIZ?" (Enbiya 10)
"DOĞRUSU KUR'ÂN, SANA VE KAVMİNE BİR ŞEREFTİR. İLERİDE ONDAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ." (Zuhruf 44)
"KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BIR KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU?" (Ankebut 51)
"O HALDE KUR'ÂN'DAN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?" (Araf 185)
"ONLARDAN BIR GRUP VAR KI, KİTAPTA OLMAYAN BIR ŞEYİ SİZ KİTAPTAN SANASINIZ DİYE, DİLLERIYLE KİTABI ÇARPITIRLAR VE ALLAH'TAN OLMADIĞI HALDE, “BU, ALLAH KATINDANDIR!” DERLER, BÖYLECE BİLE BİLE ALLAH HAKKINDA YALANLAR UYDURURLAR." (Ali İmran 78)
"KİTAP'A SIMSIKI SARILIP, SALÂTI İKAME EDENLERE1 GELİNCE; KUŞKUSUZ BİZ SALİH OLANLARIN EMEKLERİNİ ZAYİ ETMEYİZ." (Araf 170)
"ANDOLSUN Kİ BİZ, KUR'AN'I DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALMAK İÇİN KOLAYLAŞTIRDIK. VAR MI DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALAN?" (Kamer 22)
"SİZ, HADDİ AŞAN KİMSELER OLDUNUZ DİYE, SİZİ KUR'AN'LA UYARMAKTAN VAZ MI GEÇELİM?"(Zuhruf 5)
"KENDİLERİNE OKUNAN KİTABI SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMEDİ Mİ?" (Ankebut 51)
Bunca açık ve muhkem ayetleri gördüğümüz halde hala, BATILI HURAFEYİ YAŞADIĞMIZ ALLAH'IN DİNİNE SOKMAYA ÇALIŞMAK ADINA, ALLAH'A LÜTFEN İFTARA ATMAYALIM. Allah Elçisine Cebrail aracılığıyla Kur’an'ı vahiy gönderdikten ve Elçisi bunu kayda aldıktan sonra, Cebrail yada Allah Elçisine bizzat kendisi farklı şekillerde sözlü olarak ta vahiy göndermiştir, onlar Kur’an'a geçmemiştir hala diyorlarsa, onların gözlerine perde çekilmiş, kulakları ve kalpleri mühürlenmiş demektir. BU İFTİRALARA İNANANLARA ŞUNU SORMAK İSTERİM. ALLAH'IN ELÇİSİ, HERHANGİ BİR YOLLA ALDIĞI VAHYİN BİR KISMINI KUR’AN'A YAZDIRIP, BİR KISMINI NEDEN YAZDIRMAMIŞ DİYE KENDİLERİNE SORMUYORLARMI? BU KONUDA AÇIK, MUHKEM TEK BİR AYET OLMADIĞI HALDE BUNA NASIL İNANIRIZ. BUNU DÜŞÜNEN VE İNANANLAR, ALLAH'IN ELÇİSİNİN GÖREVİNİ TAMAMLAYAMAMIŞ DEDİKLERİNİN, ARTIK FARKINDA OLMALIDIRLAR. ÇÜNKÜ GÜNÜMÜZE ULAŞAN RİVAYET HADİSLERİN, NEREDEYSE HİÇ BİRİSİ RESULÜN DİREK ÜMMETİNE HİTABI İLE BAŞLAMAZ. TAM TERSİNE YÜZLERCE YIL SONRA BİRİLERİNİN KAYDA ALDIRIP, BİR RİVAYETE GÖRE DİYE BAŞLAYAN SÖZLERLE, GÜNÜMÜZE ULAŞMŞTIR. BU TEHLİKEYİ FARK EDEMİYOR MUYUZ?
Lütfen ayetleri dikkatli okuyalım. Hepsinde özellikle yazılı kayda alınmış vahiyden, kitaptan bahsediliyor. KİTAP, basılı ya da yazılı kâğıt yapraklarının, ciltli ya da ciltsiz haline denir. Allah'ın kayda alınmamış, Kur’an gibi korunmayan bir vahiyden nasıl olurda kullarını sorumlu tutacağına inanırız. Birde emin olmadığınız bilginin ardına sakın düşmeyin, hesabını sorarım dediği halde. Bu kadar mı akıl mantık, Kur’an devre dışı kaldı.
LÜTFEN BATILIN VE RİVAYETLERİN DEĞİL, SORUMLU OLDUĞUMUZ YALNIZ KUR’AN'IN İPİNE SARILALIM. ÇÜNKÜ ALLAH BİZLERİ AÇIKÇA KUR’AN'DAN HESABA ÇEKECEĞİNE HÜKMETMİŞTİR. BU AYETİ TEBLİĞ ALAN BİR MÜSLÜMAN, NASIL OLURDA YALNIZ KUR’AN VAHİY DEĞİLDİR DER VE RİVAYETLERİDE VAHİY MİŞ GİBİ KABUL EDER. Allah cümlemizi Kur’an gerçeklerini, gönül gözleriyle göre bilebilen, kulları arasına alsın inşallah.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/