Bizler İslam'ı yaşarken, ne yazık ki söylenenleri, hiç araştırma gereği duymadan iman ediyor ve doğruluğundan emin olamadığımız bilgilere inanmakta, hiç sakınca görmüyoruz. Hâlbuki Allah emin olmadığınız bilgilerin ardı sıra gitmeyin sorumlu tutarım, diye bizleri uyarmıyor muydu? Allah yemin ederek birçok kez, acaba gönderdiği Kur’an'ı kolaylaştırdım dedikten sonra, bizlerin bazı nefsi küçük hatalarından kaynaklanan suçlar için, büyük cezalar verir mi? Örneğin nefsimize yenilip, sebepsiz bozduğumuz orucun karşılığı olarak, 60 gün oruç tutacaksın der mi? Yoksa bu derece fazla oruç cezaları, kendi şahsi ibadetlerimizin dışında, daha kötü çok daha büyük suçlar için mi örnekler verilmiş Kur’an'da, gelin onları Allah'ın zikri Kur'an'dan anlamaya çalışalım.
Hepimiz biliriz Ramazanda, orucumuzu rahatsızlık halinde bozmamız yada tutamadığımız durumlarda, daha sonra tutmamız gerektiği Kur’an'da apaçık yazar. Yine oruçluyken hastalık ya da zorunlu bir neden yokken bozanlar içinde, 60+1=61 gün tutulması gerektiği hükmü Kur’an'da hiç bahsedilmediği halde, mezheplerde rivayet hadislerde geçer. Bu bilgilerin, hükümlerinin de Allah'ın Resulüne ait olduğu anlatılır. Acaba gerçekten nefsine yenilip, kasti orucunu bozan bir insan, 61 gün Kefaret orucu tutması gerekiyor mu? Bu sözler Allah'ın Resulüne ait olabilir mi? Gelin bu konuyu Kur'an'dan araştıralım. Bu hükme Kur’an onay veriyor mu? Önce yazacağım şu ayetleri dikkatle düşünelim.
"ALLAH SİZE HAFİFLİK GETİRMEK İSTİYOR. ÇÜNKÜ İNSAN ÇOK ZAYIF YARATILMIŞTIR." (Nisa 28)
"ANDOLSUN, BİZ BU KUR’AN’DA İNSANLAR İÇİN HER TÜRLÜ MİSALİ DEĞİŞİK ŞEKİLLERDE AÇIKLADIK. FAKAT İNSAN TARTIŞMAYA, HER ŞEYDEN DAHA ÇOK DÜŞKÜNDÜR. (Kehf 54)
Yukarıdaki ayetler çok dikkat çekici ve düşündürücüdür. Allah yarattığı kulları için çok zayıf yaratılmışlardır, onun için sizlere hafiflik, kolaylık getirdim dedikten sonra, acaba nefsine yenik düşüp orucunu nedensiz bozan kuluna, bozduğu oruç kadar mı tutmasını ister, yoksa 60 gün tutacaksın diye cezamı verir? Devamındaki ayette insanın ne denli kanıtsız mesnetsiz, emin olmadan tartıştığına, güzel bir örnektir. Allah'ın kolaylaştırdığı İslam dinini, nasıl zorlaştırdığımızın lütfen artık farkına varalım. Bu yanlışları yaparak, tüm âleme indirilmiş Kur’an'ı toplumlara anlatıp, onları İslam dinine davet edemeyiz. Bizler dinimizi en doğru, kesin kanıt KUR’AN'A göre yaşamalıyız ki, gerçek İslam'ın tadına varalım, ruhunu keşfedelim, ondan fayda sağlayalım. ALLAH BİR KONUDA HÜKÜM VERMİYOR DA SUSUYORSA, MUTLAKA BİZLERE BİR RAHMETTİR, KOLAYLIKTIR BUNU DA UNUTMAYALIM. Şimdi Kur’an'a bakalım, oruç konusunda ve tutulmayan oruçlar konusunda Rabbimiz neler söylüyor.
Bakara 184: (Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. ORUÇ TUTMANIZ, EĞER BİLİRSENİZ SİZİN İÇİN DAHA HAYIRLIDIR.
Bakara 185: Kur'ân, insanlara bir rehber, bu rehberliğin apaçık delili ve doğruyu yanlıştan ayırt edici bir ölçü olarak Ramazan ayında indirilmiştir. BUNDAN DOLAYI, SİZDEN KİM BU AYA ULAŞIRSA, BU AYDA ORUÇ TUTSUN. ANCAK HASTA VEYA SEYAHATTE OLAN, BAŞKA GÜNLERDE AYNI GÜNLER MİKTARINCA ORUÇ TUTSUN. ALLAH SİZİN İÇİN KOLAYLIK DİLER, ZORLUK İSTEMEZ. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz ve O'na şükretmeniz içindir.
Yukarıdaki iki ayete baktığımızda, Allah oruç tutulmaması gereken koşulları sayıyor. Hasta ve yolculuk hali dışında oruç tutun, çünkü bunu yapmanız sizin için en doğru olanıdır diyor. Üzerinde yine dikkatle düşünmemiz gereken cümle, ALLAH SİZİN İÇİN KOLAYLIK İSTER, O SİZİN İÇİN ZORLUK İSTEMEZ sözleridir. Bunları söyleyen Allah, bir orucu nefsimize hâkim olamayıp bozduğumuzda, bunun yerine 60 gün tutacaksın diyor olabilir mi? Deseydi diğer hükümleri gibi, bunu da apaçık Kur’an'da yazardı, bunu lütfen unutmayalım. ALLAH'IN O EŞSİZ ŞEFKATİNİ, BAĞIŞLAYICILIĞINI, KENDİ NEFİSLERİMİZDE ŞEKİLLENDİREREK, ALLAH'A İFTİRA ETMEYELİM. Ayette geçen, dikkat çeken bir hüküm ise, TUTULMAMIŞ OLAN GÜNLERİ TAMAMLAMAMIZI İSTİYOR RABBİMİZ. Sizce bu cümle, sorduğumuz soruya apaçık cevap vermiyor mu?
Dikkat ederseniz daha farklı bir hüküm verilmemiş. Örneğin orucunu kasti bozan, bozduğu günden fazla şu kadar tutsun diye tek bir hüküm yok. Yok olduğunu açıkça gördüğümüz halde, bizler bakın bu konu eksik kalmış deme hakkına sahip miyiz? Yoksa verilmeyen bir hükümden, sorumlu olmayacağımızı mı anlamalıyız? İşte bu soruyu kendimize eğer doğru sorarsak ve Kur'an'dan doğru bilgiler alarak İslam'ı öğrenirsek, doğru cevabı da buluruz. Bakın Allah nasıl bir hata yaptığımızda hangi konuda, iki ay peş peşe oruç tutulmasını istiyor.
Nisa 92: Bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı yoktur; yanlışlıkla olursa başka. Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, bir mümin esiri özgürleştirmesi ve öldürülenin ailesine ödenecek diyet vermesi gerekir; (öldürülenin velileri) bağışlarlarsa başka. Eğer öldürülen mümin, size düşman olan topluluktan ise mümin bir esiri özgürleştirmek gerekir. Eğer aranızda anlaşma olan bir topluluktan ise ailesine ödenecek diyet ve bir mümin esiri özgürleştirmesi gerekir. KİM BULAMAZSA ART ARDA İKİ AY ORUÇ TUTAR. Bu Allah tarafından dönüşünün (tevbesinin) kabulü içindir. Allah bilir, doğru kararlar verir.
Aslında yukarıdaki ayet, biraz düşünene çok şeyler anlatıyor. Yanlışlıkla bir cana kıyan bir insanın, kefareti anlatılıyor detaylı bir şekilde. En sonunda tüm bunları yapamayanın hükmünü bakın nasıl veriyor Rabbimiz. Tövbenin kabulü için iki ay, peş peşe oruç tutması gerekir diyor. Bu örnekten yola çıkarak, birlikte düşünelim isterseniz. YÜCE RABBİMİZ YEMİN BİLLÂH EDEREK, SİZLER İÇİN KOLAYLAŞTIRDIM DEDİĞİ BİR DİNDE, KASTİ NEFSİMİZE YENİLİP BOZDUĞUMUZ BİR ORUÇ İLE YİNE YANLIŞLIKLA DAHİ OLSA ÖLDÜRDÜĞÜMÜZ, CANA KIYDIĞIMIZ BİR İNSANA KARŞILIK VERİLEN KEFARET, CEZA ORUCU AYNI OLABİLİR Mİ? Allah'ın verdiği aklı kullanmasını bilen, Kur'an ile doğru sonuca ulaşacaktır.
Yine Allah'ın rehberinden, bu konuyla ilgili bizlere örnek olacak ayetlere bakmaya devam edelim. Mücadile 4. ayetin öncesinde. Allah kadınlarına zıhar edip, yani eşlerini boşamak için sudan nedenler uydurup, yuvasını kendi zevkine göre dağıtıp boşadıktan sonra, pişman olup tekrar geri almak isteyenlerin, yaptığı hatalı davranışlarına karşılıkta Rabbimiz, bir köleyi azat etmeleri yani özgürlüğüne kavuşturmalarını istiyor. Bu imkânı bulamayanlar içinde bakın nasıl bir Kefaret, sorumluluk yüklüyor ki, ERKEKLER HER NEFİSLERİ İSTEDİĞİNDE, EŞİNİ BU YOLLA BOŞAMAYA KALMASIN. İŞTE ALLAH KADINLARI, BAZI NEFSİ SAPKIN ERKEKLERİN ŞERRİNDEN BÖYLE KORUYOR.
Mücadele 4: Esir bulamayan kişi, karısına dokunmadan önce PEŞ PEŞE İKİ AY ORUÇ TUTMALIDIR. Buna gücü yetmeyen altmış çaresizi doyursun. İşte bu, Allah’a ve elçisine inanıp güvendiğinizi göstermeniz içindir. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır; bunları görmezden gelenlere (kafirlere) acıklı bir azap vardır.
Dikkat ederseniz Allah 60 gün oruç tutma cezasını, çok büyük suçların affı için emrediyor. Orucu sebepsiz bozan için değil. İki örneğin birinde, yanlışlıkla adam öldürmenin kefareti için, diğerinde ise erkek kendi nefsi arzularının etkisiyle, uydurma sebebler yaratıp eşini boşayıp, daha sonra pişmanlığının neticesinde tekrar evlenmeye kalkanlara verilen cezada, iki ay oruç kefaretini getiriyor. Lütfen Allah'ın vermediği hükümleri vermiş gibi gösterip, hem İslam'a zarar vermeyelim, hem de Allah'a ve Elçisine iftira atmış durumuna düşmeyelim. Kur’an'a bakmaya devam edelim.
Maide 89: Allah sizi yeminlerinizdeki boş lakırdıdan ötürü hesaba çekmez, ama bilinçli olarak gerçekleştirdiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar. Böyle bir yeminin kefareti, ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek yahut da özgürlüğünden yoksun kalmış bir benliği özgürlüğüne kavuşturmaktır. BUNLARA İMKÂN BULAMAYAN ÜÇ GÜN ORUÇ TUTAR. Yemin ettiğinizde yeminlerinizin kefareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size ayetlerini böyle açıklar ki şükredebilesiniz.
Bu ayette anlatılmak istenen, çok ciddi bir konu var. Allah konuştuğunuz boş sözlerinizden, lakırdılarınızdan değil ama Allah'ı şahit tutarak, onun adını kullanarak ettiğiniz yemin, yani verdiğiniz sözlerinizden, sizleri sorumlu tutarım diyor ve yapılması gereken kefareti açıklıyor. Dikkat ederseniz maddi gücü olmayıp onları yapamayanlara da üç gün oruç tutması gerektiğini belirtiyor. Kur’an'ın adaletinin temeli, aşağıdaki şu ayetlerde çok net anlaşılmaktadır.
Enam 160: KİM BİR GÜZELLİKLE GELİRSE ONA, GETİRDİĞİNİN ON KATI VAR. KÖTÜLÜKLE GELENE İSE YAPTIĞININ KADARINDAN FAZLA CEZA VERİLMEZ. ONLAR, HAKSIZLIĞA UĞRATILMAYACAKLARDIR.
Bakara 179: EY AKLI VE GÖNLÜ İŞLEYENLER, KISASTA SİZİN İÇİN HAYAT VARDIR. BU SAYEDE KORUNMANIZ UMULMAKTADIR.
Sanırım Allah'ın adaleti ile bizlerin kendi nefsimizde yarattığımız adalet birbirini tutmuyor. Çünkü Allah bağışlayıcıdır, affedicidir. Ama bizler duygularımızın ve nefsimizin esiri olmuş, ALLAH ADINA KENDİMİZ KURALLAR KOYMUŞ YAŞAYIP GİDİYORUZ. Zerre kadar Allah'ın kitabı Kur'an'ı rehber almadan, batılın esiri olmuşuz. Rivayet ve sanı sözleri, adeta dinin asli unsuru yapıp dini zorlaştırıp, toplumu dinden soğutanların, büyük vebal altında olacaklarını unutmayalım. Allah'ın bizler için kolaylaştırdığı dini, batıl ve hurafelerle lütfen zorlaştırmayalım.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK