Bugünkü makalemin konusu HİLAFET ve HALİFELİK konusu üzerine olacak. Acaba Allah böyle bir makamın oluşmasına, bizlere izin veriyor mu? Ne dersiniz, Kur’an'dan hiç araştırdınız mı? Gerçi günümüz İslam toplumu, Kur’an'ın onay vermediği o kadar yanlış düşüncelere inandırıldık ki, Kur’an'ın bahsetmesi ya da onay vermesi hiçte önemsenmediğini, üzülerek söylemek isterim. Hilafet ve halifelik kelime olarak ne anlama geliyor, önce ona bakalım.
Hilâfet: İslâm şeriatının hükümlerinin hâkim kılınıp, İslâm davetinin tüm insanlığa taşınması için, YERYÜZÜNDEKİ TÜM MÜSLÜMANLARIN ÖNDERLİĞİDİR.
Halife: Sözlük karşılığı, birinden sonra gelip onun yerine geçen kimse, olan halef sözünden türetilen halife, İslam Ansiklopedisi’nde RESULÜN HALEFİ VE KENDİSİNDEN SONRA YERİNE KAİM OLMAK İTİBARI İLE İSLAM CAMİASININ EN YÜKSEK REİSİNİN YANİ İMAMININ ÜNVANI olarak tanımlanır.
Kur’an da HİLAFET kelimesi geçmez. Geçmesi de zaten mümkün değildir, yoksa diğer ayetlerle çelişir. HALİFE kelimesi de bizlerin verdiği anlamda, Kur’an'da geçmez. ANCAK HALİFE, HALÂİF VE HULEFÂ KELİMELERİ KULLANILARAK, İNSANIN ALLAH’IN YERYÜZÜNDEKİ HALİFESİ OLDUĞU SIKÇA TEKRARLANIR (el-Bakara 2/30; el-En‘âm 6/165; Yunus 10/73; en-Neml 27/62; Fâtır 35/39; Sâd 38/26). (A‘râf 7/69, 74; Yunus 10/14) Tüm bu ayetleri okuyup üzerinde düşündüğümüzde, Allah'ın her türlü imkânı verdiği, onun yolunda giden mümin kullarına, bu dünyada hükümranlık, güç kuvvet sahibi yaptığı anlatılır. Zaten bizler imtihanımız gereği, Allah'ın buyruklarını yerine getirmekle, tebliğle görevliyiz. Allah böyle kullarımın yanında olurum diyor. TABİ BU KONUDA DA BİZLERİ ALLAH UYARIYOR VE KİMİN EN DOĞRU YOLDA GİTTİĞİNİ YALNIZ BEN BİLİRİM DİYEREK, KENDİ NEFSİNİZCE BAZI İNSANLARI YÜCELTMEYİN, VELİ KİŞİLER EDİNİP ARDI SIRA GİTMEYİN DER. Bu uyarılardan sonra bizler, asla kendimize dinimizi imanımızı yönetecek, yön verecek Allah ile bizim aramızda halifeler seçemeyiz, onların sözlerine kuşku duymadan tabi olamayız. Çünkü imanımız adına hüküm koyan Allah yalnız benim diyor ve bizlerin yalnız Kur’an'a uymamızı istiyor.
Kur’an'ı bir kez bile anladığı dilden düşünerek okuyan bir Müslüman, böyle bir makamın ve bu yetkilerle donatılmış bir insanın yalnız Allah tarafından görevlendirileceğini bilir. Zaten İslam'ı anlatmak ve yaymak her Müslüman'ın görevidir. Yani Allah'ın elçisi olmayan hiç kimse, din adına liderlik önderlik yapamaz, Allah'ın dini hakkında, Kur’an'ın vermediği fetvaları veremez. Kur’an dışından, toplumun sorumlu olacağı hükümler tebliğ edemez. Fetvayı Allah ben Kur’an'da verdim diyor ve kesin bir şekilde, HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM diyerek, son noktayı koyuyor. Çünkü Allah'ın elçisinin bile, Allah'ın bahsetmediği herhangi bir konuda, tüm Müslümanların sorumlu olacağı şahsi kişisel fetvalar vermesi, Kur’an'a göre mümkün değildir. Allah elçisine bildiriyor ve oda tebliğ ediyordu. Bu konuyu daha iyi anlayabilmemiz için örnek vermek istiyorum.
Yunus 109: (Resulüm!) Sen, sana vahyolunana uy ve ALLAH HÜKMEDİNCEYE KADAR SABRET. O hâkimlerin en hayırlısıdır. (Diyanet vakfı meali)
Hakka 44–45–46–47: EĞER RESUL BİZE ATFEN BAZI SÖZLER UYDURMAYA KALKIŞSAYDI, elbette onu bundan dolayı kıskıvrak yakalardık; sonra da onun şah damarını keser atardık. Hiçbiriniz buna engel de olamazdınız. (Bayraktar Bayraklı)
Bu ve benzeri ayetlerden de anlıyoruz ki, Allah'ın elçisinin bile, Kur’an'ın bahsetmediği konularda fetvalar, hükümler vermeye yetkisi yoktur. Fetvayı yalnız Allah verir. Vermediği konular ise dinin dışında olan, kişinin öz iradesine bırakılmış konulardır. Allah, elçisinin görev tanımını Kur’an'da yaparken, neler söylüyordu hatırlayalım. "RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." (Ankebut 18) "BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. " (Kehf 56) "SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR." (Rad 40) Bunca açık ayetlere iman ettiğimizi söylüyor ve sözümüzde duruyorsak, nasıl oluda Allah'ın yetki vermediği kişilerin sözleri, fetvaları ve liderliği ile imanımızı yaşarız ve sorgusuzca bu kişiyi takip ederiz ve ONU KENDİMİZE HALİFE TAYİN EDERİZ? Bu mümkün değil.
Allah'ın Elçisi vefat etmeden önce, benim yerime şu ya da bu kişi geçsin, din adına liderlik yapsın dememiştir. Demesi de zaten mümkün değildi, böyle bir yetkisi olmadığını çok iyi biliyordu. Din adına liderlik yapacak kişiler yalnız Allah'ın elçileridir. Kur’an'da Allah onun için RESULÜME UYUN emrini vermiştir. Allah, resulünün de her anını kontrol edip, hatta en küçük yanlış sözünde ikaz etmiş ve bu ikazları da özellikle bir kısmını Kur’an'a geçirmiştir ki düşünen, aklını kullanan dersler alabilsin. ALLAH'IN KORUMASINDA, KONTROLÜNDE OLMAYAN HİÇ KİMSE HATASIZ DEĞİLDİR. ONUN İÇİNDE DİNİ KONULARDA LİDER YADA HALİFE ASLA OLAMAZ. ALLAH'IN RESULLERİNDEN BAŞKA, ALLAH'I TEMSİL EDEN HİÇ KİMSE YOKTUR, OLAMAZDA.
Allah onun için bizleri ikaz etmiş ve sakın güvenilecek, yardım istenecek benden başka VELİLER EDİNMEYİN, ARDI SIRA GİTMEYİN demiştir. Tabi bizlerin Kur’an ile bağlantısını kestikleri için, işine gelmeyen bazı din tacirleri, Allah'ın elçisinin yetkilerini kendilerinde toplamak istemiş ve böylece toplumu istedikleri gibi yönetebilme gücünü ellerine almışlardır. İlginçtir Allah Kur’an'da, sizleri yönetecek yöneticilerinizi ehil insanlardan seçin emrini verdiği halde bu ve benzeri ayetlerin üstü örtülmüş ve toplumlar krallıkla yönetilmiştir. Tabi bu kralların seçtiği hilafet makamına getirdiği halifelerde, bu kişilerin emirlerinde, onların çıkarlarına verdiği fetvalarla insanların inancını, istedikleri gibi yönetmişlerdir. İmamı Azam Ebu Hanife, Padişahların bu isteklerine boyun eğmediği için sürülmüş, hapsedilmiş ve cezalandırılmıştır.
Allah'ın Resulünün vefatından sonra, devleti yönetecek liderler seçimle gelmiştir. Fakat seçilen kişilere de o devrin toplumu, farklı anlamları içeren halife ismini verdiklerinden, daha sonraları HALİFELİK makamı farklı yetkilerle donatılmıştır. ALLAH'IN ELÇİSİNİN DİN ADINA HALEFİ, YANİ VEKİLİ YOKTUR VE ONUN YETKİLERİNİ HİÇ KİMSE KULLANAMAZ. Bu görev yalnız Allah tarafından verilir. Aslında dört halife, asla Kur’an'ın dışından fetvalar vermemiş, onun halefi vekili olduğunu söylememiş, dine Kur’an'ın dışından hükümler koymamıştır. Allah'ın Resulünden yalnız, devlet yönetimi devralınmıştır oda seçimle. Hatta Allah'ın elçisinin uyarısı ile hurafe hadis naklini bile yasaklamıştır. Dinde mezheplere ya da fırkalara asla bölünmemiştir. Allah'ın Kur’an'da koyduğu şeriatla, devleti yönetmişlerdir.
Allah sakın dinde bölünenler gibi olmayın dedikçe, sanki Allah'a inat bölünmekte bereket vardır diyerek bölünmüş ve mezheplere bölünen Müslümanlar, Hilafet makamı oluşturan devrin yöneticileri, kralları tarafından atanmış halifelerle, toplumu istedikleri gibi yönetmişlerdir. Bir kısım halifeliğinde, babadan oğula geçtiğini söylemek isterim. Hatta bu farklı hilafet makamları, İslam toplumlarında din adına bölünmeyi ve düşmanlığı körüklemiştir. Bakın hilafet ve halifelik, hangi bilgiler ışığında kabul ettirilmiş topluma, şimdide ona bakalım.
“Hilâfet’in yeniden kurulması DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDAKİ TÜM MÜSLÜMANLAR ÜZERİNE FARZDIR. Tıpkı Allah'ın farzlarından bir farz gibi, bu farz da; seçme hakkının, ruhsatın olmadığı bir farzdır. Bu nedenle Hilâfet’in kurulması yolunda en ufak bir ihmal dahi büyük bir günah ve isyandır. ALLAH BU GÜNAHI İŞLEYENLERİ ŞİDDETLİ BİR ŞEKİLDE CEZALANDIRACAKTIR.
Hilâfet’in kurulmasını tüm Müslümanlara farz kılan DELİLLER SÜNNET VE SAHABENİN İCMÂ'IDIR.
Sünnetteki delil Nafi'den rivayet edilen şu hadistir: "Hz Ömer bana dedi ki: Rasulullah (s.a.v)’in şöyle dediğini işittim:
"Kim Allah'a itaatten elini çekerse, Kıyamet gününde lehine hiçbir delil bulunmaksızın Allahu Teâla’yla karşılaşacaktır. Kim de boynunda Halife’ye biat olmadan ölürse cahiliye ölümü ile ölür."(Müslim K. İmara H. No: 1851)”
Müslim'den rivayetle Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Kim bir imama biat edip elini sıkar ve kalbinin meyvesini verirse (rıza gösterirse) gücünün yettiği kadar itaat etsin. Eğer (iktidarı ele geçirmek için) onunla çekişecek bir kişi ortaya çıkarsa bu kişinin boynunu vurun." (Müslim K. İmara Bab 10 H. N: 1844)
Halife’ye itaatle ilgili emir Hilâfet’in kurulması için bir emir demektir. Ayrıca Halife ile çekişen kimse ile savaşmaya dair emir; tek bir Halife’nin bulunmasındaki devamlılığa kesin bir işarettir.”
İşte toplumu, bu sözlerle korkutulmuş ve Allah'ın elçisinin asla söylemesi mümkün olmayan konuları, sanki Resul emir vermiş gibi topluma anlatmışlardır. Onun için emin olmadığımız rivayet hadislere, sorgulamadan inanmak bu kadar tehlikelidir. Allah'ın bahsetmediği bir makama farzdır demek, Allah'a iftira atmaktır. BU KONUDA KUR’AN DAN DELİL BULAMAYANLARIN, RİVAYET HADİSLERLE TOPLUMU NASIL YANLIŞA YÖNELTTİĞİNİ, ANCAK KUR’AN'I ANLAYARAK VE DÜŞÜNEREK OKUYANLAR FARK EDECEKTİR. Kur’an'da birçok ayetinde, Allah'a ve Resulüme uyun emri verilmiştir. Bunun dışında din adına uyacağımız hiç kimse yoktur. Allah din adına uyacağımız, yalnız Kur’an hükümleri olduğunu söyledikten sonra, güvenip elçilerinden başka hiç kimsenin ardına düşmememiz gerektiğinin nedenlerini, bakın nasıl söylüyor ve bizleri uyarıyor.
Tur 48: Rabbinin hükmüne sabret. ÇÜNKÜ SEN GÖZLERİMİZİN ÖNÜNDESİN, kalktığında Rabbini hamd ile tespih et. (Diyanet meali)
Zuhruf 44: Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ. (Diyanet meali)
Araf 3: Rabbinizden size indirilene uyun; O'NUN BERİSİNDEN BİRTAKIM VELİLERİN ARDINA DÜŞMEYİN. Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!
Bu ve benzeri onlarca ayete iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Kur’an'ın bahsetmediği konularda din adına hükümler, fetvalar verecek yetkiye sahip, hiç kimsenin olamayacağını bilir. Allah elçime uyun derken, elçisinin gözlerinin önünde, her an kontrol edildiğini ve yalnız Kur’an ile kullarıma hükmet diye uyarıldığını bizlere bildiriyor ve onun için ona uyun emrini veriyor. Zuhruf 44. ayetinde de, bizlerin sorumlu olduğu Kur'an'da hiçbir eksik bırakmadığına ve Kur’an'dan bizleri sorumlu tutacağına hükmediyorsa, nasıl olurda Kur’an'ın bahsetmediği konularda, din adına fetvalar verecek makamların, HALİFELERİN olacağına inanırız? Bunlara inananlar, bu konudaki Allah'ın ayetlerine inanmıyor demektir. Allah size indirdiğim Kur’an'a uyun, onun yanında bir takım velilerin, efendilerin, şeyhlerin, gavsların ardına düşerek, onların sözlerine uymayın diyorsa, bunun tam tersini yaparak, nasıl olurda din adına fetvalar verecek kişilerin sözlerine inanırız.
Yüzlerce yıldır İslam toplumu Kur’an'dan uzaklaştırılmış, dinde bölünerek birbirine düşman yapılmıştır. DİNDE BİRLİĞİ SAĞLAYAMAYAN İSLAM TOPLUMUNUN, DÜNYADA MÜSLÜMANLAR ARASINDA HİLAFET MAKAMININ OLUŞTURULUP, TEK BİR HALİFE ÇEVRESİNDE TOPLANILACAĞINA NASIL İNANABİLİRİZ, BUNU ANLAMAKTA ZORLUK ÇEKİYORUM. Dünya üzerinde neredeyse birbiri ile savaşan yalnız Müslümanlar kaldı. Bunlar mı tek bir halife etrafında toplanacak? Zaten buda başarılamamıştır.
Bizlere düşen, Allah'ın Kur’an'da emrettiği şeriatı hayatımıza geçirmek olmalıdır. Rivayetlerin yarattığı şeriat, bizleri asla mutlu edemez, etmiyorda zaten. Bu gerçeği fark edemediğimiz sürece acı, keder ve savaş İslam toplumundan eksik olmayacaktır. Bizler eğer Allah'ın tavsiye ettiği gibi, EHİL İNSANLARI YÖNETİCİ OLARAK SEÇERSEK, ONLAR BİZLERİ MUTLAKA ALLAH'IN İSTEDİĞİ ŞARTLARDA YÖNETECEK HUZUR VE MUTLULUĞU GETİRECEKLERDİR. UNUTMAYALIM LÜTFEN, NEYE LAYIKSAK ONU BULURUZ. BİZLERİN SEÇTİĞİ SİYASİ LİDERLER, BİZLERİ DİN ADINA YÖNETEMEZ, ÇÜNKÜ BÖYLE BİR YETKİYİ ALLAH ONLARA VERMEMİŞTİR. SEÇTİKLERİMİZİN GÖREVİ, TOPLUMU ALLAH'IN HÜKÜMLERİ DOĞRULTUSUNDA, ADALETLE YÖNETMEK OLMALIDIR. DİNDE ZORLAMA YOKTUR HERKES KENDİ İNANCINI, ÖZGÜRCE YAŞAMAKLA SORUMLUDUR.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/