Cuma namazına gittiğim hutbenin konusu, toplumun yavaş yavaş bilinçlenmesinden tedirgin olduklarının etkisi olsa gerek, bir Müslüman ın, İslam ı doğru ve eksiksiz yaşayabilmesi için KUR’AN A VE ELÇİSİNİN SÜNNETİNE uyması gerektiği anlatılıyor ve Peygamberimizin sünneti/hadisleri olmasaydı, Allah ın emrettiği hükümleri yerine getiremezdik. Çünkü Peygamberimizin sünneti/hadisleri Allah ın emirleri, hükümlerini açıklıyor, yani namazın nasıl kılınacağını, orucun nasıl tutulacağını, Hac da neler yapacağımızı ve zekâtımızı nasıl vereceğimizi açıklayan, Peygamberimizdir deme gafletini ne yazık ki tekrar ettiler.
Bu söylemlere alışık olduğum için, kalbim buruk dinledim. Ama verdiği bir örnek vardı ki, sizleri O örnek üzerinde düşünmenize vesile olmak istiyorum. Hutbede hoca, Peygamberimizin veda hutbesinde söylediği iddia edilen, bir hadisini hatırlattı ve şunları söyledi.
"Ey müminler! SİZE İKİ EMANET BIRAKIYORUM, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, ALLAH'IN KİTABI KUR-ÂN-İ KERİM VE PEYGAMBERİN SÜNNETİDİR."
Allah Kur’an da, kendi indirdiği ayetler üzerinde bile bizlerin düşünmesini aklımızı kullanmamızı istiyorsa, bizlere Peygamber sözüdür diye nakledilen bu rivayet üzerinde de elbette, dikkatle düşünmemiz gerekmez mi? Allah Elçisine nasıl bir görev, yetki vermişti hatırlayalım. RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. (Ankebut 18) SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR. (Rad 40) BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM. (Ahkaf 9 ) Sizce Peygamberimiz, benim görevim apaçık Kur’an ı tebliğ etmektir, bende sadece Allah ın vahyi Kur’an a uyarım diye açıkça bildiriliyorsa Kur’an da, bu durumda Allah ın elçisi, SİZE İKİ EMANET BIRAKIYORUM, BİRİSİ KURAN, DİĞERİ BENİM SÜNNETİM YANİ SİZLERE BIRAKTIĞIM HADİSLERİM DERMİ?
Elbette söylemesi mümkün değil. Çünkü bu düşünce, Allah ın kitabına şirk-eş koşmaktır. Eğer bunu kabul edersek, Kur’an ın neredeyse tamamına ters düşen bir inanç içinde oluruz. Allah hükmüme hiç kimseyi ortak etmem dedikten sonra, Allah ın elçisi inancınızı yaşayabilmeniz için, Kur’an a ve benim hadislerime uyun demeyeceğini, Kur’an dan haberdar olan zikir ehli olan her Müslüman bilir.
Biran Allah ın Elçisinin, bu sözü söylediğini düşünelim. Peygamberimiz Allah dan aldığı vahyi hem ezberletmiş, hem de garanti olması için ayetleri yazdırmış kayda aldırmış. Onun içindir ki bugün elimizde hiç kimsenin şüphe duymadığı Kur’an var. Gerçi Kur’an için bile toplumun kafasında şüpheler uyandırmaya çalışanlar var, ama çabaları beyhude. Şimdide hemen şu soruyu kendimize soralım. Madem söyledikleri gibi, Allah Kur’an da yerine getirin diye emir verdikleri konuları detaylı açıklamamış ve bunun detayını Peygamberimizin sünnetinden, hadislerinden öğreniyoruz, nerede Peygamberimizin Kur’an ı açıklayan hadislerinin, sünnetinin kayda aldırdığı Buhari ve Müslim in kitapları gibi kayda alınmış kitaplar nerede. Hâşâ yoksa Peygamberimiz, Kur’an a gösterdiği saygıyı önemi Kur’an ı açıkladıklarını iddia ettikleri sünnetine/hadislerine göstermedi de, yazmayı mı unuttu. Diyelim ki, ömrü yetmedi, Kur’an ı tebliğ etmekten zaman bulamadı yazdıramadı. Onun en yakını olanlar, canla başla İslam ı yaymak için çaba harcayan. Hz. Ebubekir, Ömer, Osman ve Hz. Ali demi akıl edemedi Peygamberimizin sünnetini/hadislerini kayda aldırmayı.
Düşünebiliyor musunuz, Peygamberimizin vefatı ve en yakınlarının ölümünden yaklaşık 200 yıl sonra, genelde İran kökenli hadis toplayanlar mı bizlerin imanlarımızı kurtardı ve Kur’an ı anlayabilmemiz ve yaşayabilmemiz adına hadisleri yazdırdılar. Bunlara inanalar şunu söylüyorlar aslında. Peygamberimiz ve en yakınları, hatta dört halife de görevini gereği gibi yapmamış, Peygamberimizin hadisleri kayda alınmayarak, bizlerin imanını neredeyse tehlikeye sokmuşlar demiş olduklarının, lütfen artık farkında olmalıdırlar. Biz böyle bir şey demiyoruz diyorlarsa, lütfen söylediklerini ve inandıklarını gözden geçirmelidirler.
Peygamberimizin veda hutbesinde, yaklaşık yüz bin kişiye hitap ettiği rivayet edilir. Bu kadar kalabalıkta yapılan konuşma bile, günümüze yedi değişik, farklı şekilde ulaşmışsa, sizce bir ya da iki kişinin şahit olduğu, rivayet edilen hadisler, günümüze sizce nasıl ulaşmış olabilir? Düşünmek bile istemiyorum. Din ve iman ciddiyet ister, onun içinde çok dikkatli olmalı ve Allah ın önerdiği gibi, yalnız Kur’an ın ipine sarılarak, emin olamayacağımız sözlerin/hadislerin ardından değil, yalnız Kur’an a sarılmalıyız. ALLAH SİZLERİ KUR’AN DAN SORUMLU TUTUYORUM HÜKMÜNÜ VERDİYSE, SİZCE ALLAH AÇIKLANMAMIŞ, DETAY VERİLMEMİŞ, KUR’AN DA BAHSEDİLMEYEN BİR HÜKÜMDEN SORUMLU TUTARMI BİZLERİ? Karar sizlerin, imtihan sizin imtihanınız. Yazımın başında verdiğim ve Peygamberimizin veda hutbesinde size iki emanet bırakıyorum sözlerinden ayrı, iki farklı şekilde de günümüze ulaşmıştır. Onları da sizlere hatırlatmak istiyorum. SİZCE HANGİSİ DOĞRUDUR, ONUNDA KARARINI SİZLER, KUR’AN I REHBER ALARAK, KENDİ NEFSİNİZE CEVABINI VERİNİZ.
"Müminler! SİZE BİR EMANET BIRAKIYORUM Kİ, ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah'ın kitabı Kur'an'dır. "
"Ben sizin aranızda iki ağır-paha biçilmez emanet bırakıyorum. Bunlara sımsıkı sarıldığınız sürece asla sapıtmazsınız: ALLAH’IN KİTABI VE BENİM EHL-İ BEYTİM."
Sizlere son olarak hatırlatacağım aşağıdaki ayet, sizce yaptığımız tüm yanlışlara açıklama getirmiyor mu?
“AND OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ, BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ ONDADIR. HÂLÂ AKILLANMAYACAK MISINIZ?” (Enbiya 10)
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/