Bizler yaşadığımız İslam ı, ne yazık ki Kur’an dan araştırma gereği duymadan yaşıyoruz. Bizlere öğretilen FIKIH bilgilerinin doğruluğunu, Kur’an dan asla araştırmıyoruz. Çünkü fıkıh bilgilerinin Kur’an ı tamamlayan, hatta Kur’an ayetlerinin anlaşılmasını sağlayan, açıklayan şüphe duyulmayacak doğru bilgiler olduğuna inanıyoruz. Şunu unutuyoruz FIKIH VE MEZHEPLER BEŞERİDİR, ASLA DİN DEĞİLDİR.
Ne yazık ki bu inançla bizler, Kur’an a şirk koştuğumuzun, Allah a ve Elçisine de iftiralar attığımızın farkında bile değiliz. Peygamberimiz ümmetine, Kur’an ın dışından asla hiç bir şey tebliğ etmediğini, dine ilaveler yapmasının zaten mümkün olamayacağını, ayetlerle Allah bizlere apaçık anlatmıştır. Allah ın elçisinin din adına ilaveler yapmasının mümkün olamayacağını, Kur’an çok dikkat çekici bir ayetinde, bakın nasıl bizlerin gözlerinin önüne seriyor ve düşünmemizi istiyor.
Şura 52: İşte biz böylece sana da emrimizden Kur'ân'ı vahyettik. YOKSA SEN KİTAP NEDİR? İMAN NEDİR BİLMİYORDUN. Fakat biz onu bir nur kıldık. Onunla kullarımızdan dilediğimizi doğru yola iletiyoruz. Şüphesiz ki sen de insanları doğru bir yola götürüyorsun. (Elmalı meali)
Peygamberimizin, o devirde yoldan sapmış hiçbir ehli kitaba tabi olmadığı, arayış içinde olduğunu çok iyi anlayabilmemiz için, bakın ne diyor Allah elçisine. SEN KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMİYORDUN. DAHA ÖNCE İNDİRİLEN KİTAPLAR VE DİN KONULARINDA FAZLA BİR BİLGİSİ OLMAYAN ALLAH IN ELÇİSİNİN, KUR’AN IN VAH YETTİKLERİNE İLAVELER YAPABİLECEĞİNE NASIL İNANIRIZ. DİN ADINA BAŞKA BİLGİSİ YOKTUKİ İLAVELER YAPSIN. Unutmayın lütfen, peygamberimiz ÜMMİYDİ yani ümmi Kur’an a göre, ehli kitaba tabi olmayan anlamındadır. Ama bugün, bu gerçeği gizlemeye çalışanlar, Onun adına uydurdukları yalanların anlaşılmasını istemeyenler, ÜMMİ kelimesine Kur’an ın asla vermediği bir anlamı vererek, ümmi okuma yazma bilmeyen anlamındadır, deme hatasına düşmüşlerdir. Dönemin en güvenilir ve her konuda danışılan şahit gösterilen bir kişinin, okuma yazma bilmediğini söylemek ve inanmak, gafletten başka bir şey değildir.
Allah ın elçisi ayetleri geldiği gibi, ümmetine tebliğ etmiş, asla tek bir ilave dahi yapmamıştır. Bunları söyleyen, Kur’an ın bizzat kendisidir. Hatta bir ayetinde Allah, biz vah yetmediğimiz halde, bunlarda Allah katındandır demiş olsaydı elçimiz, Onun şah damarını keserdik diyerek, bizlerin bu konuda yanlış bilgilere inanmamızın da önünü kapatmıştır. Peygamberimiz Kur’an ın dışından, hiçbir bilgiyi kayda geçirmemiştir. Bugün bu gerçekleri görmek istemeyenler, öyle yanlış bilgilere inandırılmış ki, Kur’an yeterli görülmeyen, gereken açıklamaların yapılmadığı, herkesin anlayamayacağı bir konuma getirilmiştir. BÖYLECE MEZHEPLERDE FIKIH ANLAYIŞI, KUR’AN IN ÖNÜNE GEÇMİŞTİR.
İslam ı yaşamak adına, Kur’an ı yeterli görmeyenler, fıkıh bilgileri olmasaydı, İslam ın yaşanamayacağını anlatanların söyledikleri, bizlerin Kur’an a değil, rivayet ve sanı inançlara iman ettiğimizi açıkça göstermektedir. Bu kardeşlerimiz şunu iddia ediyorlar;
"Fıkıh ve peygamberimizin hadisleri olmasaydı, ne namazımızı kılabilirdik, ne orucumuzu tutabilirdik, ne zekât verebilirdik, nede Hacca gidebilirdik.
Buna inandığımız takdirde, Allah Kur’an da yapmamızı emrettiği konularda, gerekli açıklamayı yapmayan, detaylı bilgi vermeyen ama bu bilgilerden hesap soran konumuna düşer ki, Kur’an ın yüzlerce ayetine bu inanç ters düşer. Tüm bunları anlattığımda verilen cevap, mezheplerin dine yaptığı ilavelerin ne derece etkisinde olduğumuzun, din adına Kur’an ı rehber almadığımızın kanıtıdır.
(Siz Kur’an da her bilgi var diyorsunuz, NAMAZIN KAÇ REKÂT OLDUĞU, HANGİ DUALARIN OKUNACAĞI NEREDE YAZIYOR. Oruç konusunda detay yok. Zekâtımızı nasıl vereceğimiz konusunda açıklama yapılmamış. Hac konusunda gereken bilgiler verilmemiş. Tüm bunları hadislerden ve fıkıh kaynaklarından öğreniyoruz.)
Çok ilginçtir, Allah ın sorumlu tutacağını söylediği ibadet ve emirlerinin, Kur’an da gerektiği ölçüde açıklanmadığını söylemekten çekinmiyoruz. Bizler namazın içini öyle boşalttık ki, asıl amacını özünü göremiyoruz. Namaz(salât) Allah ın huzuruna huşu ile durduğumuz, Onun önünde saygıyla eğilerek, Rabbimizden istekte bulunduğumuz, Yaradan a dertlerimizi açtığımız, bizlerin huzur bulduğumuz anlarımızdır. Bu güzel anı, zamanı Allah, REKÂT SAYILARI İLE SINIRLAMAMIŞSA, nasıl olurda beşeri ilaveleri Kur’an da göremediğimizde, işte bak kaç rekât olduğu Kur’an da yazmıyor, onun için Kur’an yalnız başına yeterli değildir, nasıl deriz. Değerli din kardeşlerim, Allah ın Kur’an da böyle bir sınırlaması yok, onun koymadığı bir sınırı da hiç kimse zaten koyamaz. Namazın kısaltılmış halini tarif eden Yaradan, eğer namazın normal halinde bir sınırlama olsaydı, bizlere açıklamaz mıydı? Allah ın hükmetmediğini, sınırlamadığını nasıl olurda, bir eksiklik gibi görürüz. Bakın peygamberimiz ne diyor.
Rad 40: Onlara va’dettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, (göstermeden) senin ruhunu alsak da SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR. Hesap görmek ise bize aittir.(Diyanet meali)
Enam 50: De ki: “Ben size, ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ‘Ben bir meleğim’ de demiyorum. BEN SADECE, BANA GÖNDERİLEN VAHYE UYUYORUM.” De ki: “Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?” (Diyanet meali)
Bu iki ayete ve bunlara benzer yüzlerce ayete iman ettiğimizi söylüyorsak, Allah ın elçisinin Kur’an dışından dine ilaveler yaptığını, Allah ın açıklamadıklarını elçi açıklamıştır Kur'an dışından, asla diyemeyiz. Allah elçine bakın apaçık ne diyor. Senin görevin sadece tebliğ etmektir. Diğer ayette de Allah elçisine seslenerek, bakın bizlere ne söylemesini istiyor. BEN SADECE BANA GÖNDERİLENE, YANİ KUR’AN A UYARIM.
Peki, bizler ne diyoruz ve inanıyoruz? Ne yani peygamberimiz postacımıydı diye başlıyor ve neredeyse peygamberimizi, Allah ın dinde ortağı yaparak, Peygamberimizin de dine, tıpkı Kur’an gibi hüküm koyma yetkisi vardır diyoruz. Siz yukarıdaki ayetlerden, bunlarımı anladınız? Eğer anlamadıysanız, lütfen Kur’an ı anlayarak ve içimize girmiş batılı inancımızdan çıkartarak İslam ı yaşamaya özen gösteriniz. Son vaktimiz geldiğinde, geri dönüşü olmayan vakit gelip çattığında, pişmanlığımızın hiçbir önemi kalmayacaktır. Lütfen unutmayalım, Allah hükmüme, hiç kimseyi ortak etmem diyor ayetinde.
Namazı öyle bir sınırların içine hapsettik ki, her rekâtta nelerin okunacağına bile, mezhepler/fıkıh karar verdi. Allah asla böyle bir sınırlama yapmadığı halde, bunu peygamberimizin yaptığına nasıl inanırız. NAMAZLARIMIZDA HUŞUYLA RABBİMİZE ŞÜKRANLARIMIZI SUNARAK, AYETLERDE DE ÖRNEKLERİNİ OKUDUĞUMUZ GİBİ, ONUN ŞANINI YÜCELTEREK OKUYACAĞIMIZ DUAYA KİM KARIŞABİLİR? YARADAN A SUNACAĞIMIZ İSTEKLERİMİZE, DUYDUĞUMUZ ÜZÜNTÜ, HASTALIK VE ACILARIMIZ KARŞISINDA, ALLAH DAN İSTEYECEĞİMİZ YARDIMA, KİM MÜDAHALE EDEBİLİR? Ne yazık ki namaz gibi önemli bir ibadet, bugün mezhepler/fıkıh tarafından özünden uzaklaştırıldı. Fıkıh inancı, Kur’an ın önüne geçirildi.
Öyle yanlış bilgilere inandırıldık ki, Allah oruç, zekât ve Hac konusunda, yeterli bilgileri Kur’an da verdiği halde, bu konularda bizlere öğretilen fıkıh bilgilerini Kur’an da göremediğimizde, aynı yanlışı yapıyoruz ve bakın ne diyoruz. “BAKIN ZEKÂTIMIZI NASIL DAĞITACAĞIMIZ, KAÇ TA KAÇ VERECEĞİMİZ, BU BİLGİLER NEREDE YAZIYOR KUR’AN DA?” Kur’an ın İslam ı yaşamak için yeterli olmadığı, bu eksikliği fıkıh bilgilerinin tamamladığını söylemekten çekinmiyoruz. Hatta hadisler ve fıkıh olmasaydı, Kur’an kapalı kalırdı anlaşılmazdı, diyecek kadar Kur’an dan uzak yaşıyoruz İslam ı. Hani Allah, hadi bir benzerini getirin bakalım diye meydan okuyordu, unuttuk mu bu ayeti.
Hâlbuki Allah hayır ve iyilik yolunda harcama yapacaklarımız konusunda, Bakara suresi 219 ayetinde gereken açıklamayı yapmış ve KENDİ İHTİYACINIZDAN FAZLASINI, ARTANI ALLAH YOLUNDA HARCAYIN, verin demiştir. İmtihanın gereği malını, paranı gönülden verebilmek, Allah yolunda harcamaktır. Allah yemin ederek birçok kez, bu kitabı sizler için kolaylaştırdım dediği halde, Allah ın kolaylaştırmış olduğu kitabın ardı sıra gitmek yerine, doğruluğundan emin olamayacağımız bilgilerin ardından gitmeyi seçiyoruz. Ondan sonrada, bizlere öğretilenleri Kur’an da göremediğimizde, bakın gördünüz mü demek ki yalnız Kur’an ile her şey olmuyormuş, deme gafletine düşüyoruz.
Değerli din kardeşlerim, lütfen bu ve buna benzer hatalara düşerek, mezheplerin dışarıdan dine yapılan ilavelerini, Kur’an da göremediğimizde, bakın şunlar ya da bunlar Kur’an da yok, demek ki yalnız Kur’an ile olmuyormuş demeyelim bu küfürdür, saygısızlıktır. KUR’AN DA OLMAYANLAR MEZHEPLERİN, FIKIH İNANÇLARININ YANİ BEŞERİN İLAVELERİDİR. BU BİLGİLER EKSİK TAMAMLAYAN BİLGİLER DEĞİL, TOPLUMLARIN GELENEKLERİNİN, YA DA KÜLTÜRLERİNİN DİN ANLAYIŞLARIDIR DİYELİM VE KUR’AN İLE ÇELİŞMEYENLERİ HOŞ GÖRELİM. İsteyen yaşamaya devam eder, isteyende Allah ın emrettiği, peygamberimizin tebliğ ettiği kadarıyla İslam ı yaşar, onu da lütfen yadırgamayalım.
Allah aşağıdaki ayetlerde, bizlere bir hüküm verdiyse, sizce Kur’an ın emretmediği, detayını vermediği bir konudan da sorumlu tutar ve bizleri başka kaynaklara yönlendirir mi?
Zuhruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İLERİDE ONDAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ. (Diyanet vakfı meali)
Enbiya 10: Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki SİZİN BÜTÜN ŞEREF VE ŞANINIZ ONDADIR. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? (Diyanet meali)
Rabbimiz sizleri Kur’an hesaba çekeceğim diyor, ama birileri yalnız Kur’an ile olmaz diyerek Kur’an da olmayan bilgilerden de sorumlu olacağımızı inatla söylüyor. Devamında ki ayette de açıkça hükmünü veriyor Allah ve size öyle bir kitap indirdim ki diyor, sizin bütün şeref ve şanınız tüm ihtiyacınız ondadır diyerek, düşünmemizi emrediyor bizlerden. Yunus suresi 100. Ayetinde de, aklını kullanmayanların üzerine, azabı, pisliği vereceğini de belirtiyor Allah. Karar ve seçim sizlerin. Bir Müslüman a düşen, din kardeşini yalnız Kur’an ile uymaktır.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK