İslam'ı araştırmaya, öğrenmeye çaba harcayan bir din kardeşimiz, bana bir video göndermiş ve bu konudaki düşüncelerimi sormuş. Video da şöyle bir soru soruyor izleyici konuşmacıya.
“NEDEN MÜSLÜMANLAR ARAPÇAYI ANLAMADIKLARI HALDE, İBADETLERİNİ BU DİLDE GERÇEKLEŞTİRİYORLAR? KENDİ ANA DİLİMİZDE BUNLARI YAPMAMIZ DAHA DOĞRU OLMAZ MI?" Aslında çok önemli, bir o kadarda düşünülmesi gereken bir konu. Konu biraz uzun, lütfen sabırla okuyalım. Çünkü Allah Kur’an'ı neden Arapça indirdiğini bizlere Fussilet 44. ayette açıklıyor ve diyordu ki; “EĞER BİZ BU KUR'ÂN'I YABANCI BİR DİLDE İNDİRSEYDİK, ONLAR KESİNLİKLE, “AYETLERİNİN AÇIKLANMASI GEREKMEZ MİYDİ? BİR ARAP'A YABANCI BİR DİLLE SÖYLENİR Mİ?”DİYECEKLERDİ.”
Lütfen bu ayet üzerinde, sizleri düşünmeye davet ediyorum. ACABA ALLAH KUR’AN'I GÖNDERİRKEN AYNI SÖZLERİ, ARAP OLMAYAN KULLARI DA SÖYLEYEBİLİR DÜŞÜNCESİYLE GÖNDERMEYİP, HER DİLE TAM OLARAK ÇEVRİLEMEYEN, ANLAŞILMASI ZOR, HER MÜSLÜMANIN MUTLAKA ARAPÇA ÖĞRENMESİ GEREKECEĞİ BİR ŞEKİLDE, GÖNDERMİŞ OLABİLİR Mİ? Bu sorunun cevabını, her Müslüman kendi nefsine mutlaka vermelidir. Siz bu ayetten, tüm dünyadaki Müslümanlar ibadetlerini Arapça yapmalıdır diye mi anladınız. Kur’an yalnız ibadetlerimizi yapmak için indirilmedi, lütfen unutmayalım. Kur’an bir yaşam rehberidir. Onun için Allah Arap toplumuna, Arap Resul gönderip, Arapça bir tebliğ, rehber göndermiştir anlasınlar ve düşünsünler diye. Allah Tevrat'ı ve İncili anlayabilsinler diye, o günkü toplumun diliyle göndermiştir. Günümüzde hiçbir Hıristiyan ve Yahudi kitaplarının tam olarak başka dile çevrilemeyeceğini günümüzde söylemiyor çeviriyor ve okuyor. Gerçi daha önce ruhban sınıfı bunu denemiş, başka dillere çeviriyi yasaklamış, ama daha sonra toplum gerçeği görmüştür. Bu bilgiden sonra, gelelim konuşmacı bu soruya nasıl bir cevap veriyor ona bakalım. Daha sonra üzerinde birlikte düşünelim.
“Kardeşimizin dediklerini bir düşünelim. İbadetlerimizi ana dilde yapalım. Bazı insanlar İngilizce de yapalım der. Bazıları Urduca, Hintçe v.s. Bunun tartışması başlar. Ortak bir karara varsak bile yine sorunlar devam eder. Örneğin bir numaralı cami. Burada İngilizce İbadet ediliyor. İki numaralı camide Urduca. Üç numaralı camide Hintçe. Böyle devam etsin. Bu durumda karışıklıklar ve tartışmalar çıkar. İngilizce ibadet edilen bir numaralı camide biz şu hocanın çevirisini takip edeceğiz diyorlar. Bazıları ise farklı çevirileri takip edeceklerini söylüyorlar. Diğerleri de farklı diye diye, bu şekilde tartışmalar yine başlar.
Herkes bir çeviriye odaklansa dahi, çeviriyi yapacak kimse bir insandır. ALLAH VE PEYGAMBER EFENDİMİZİN SÖZLERİNİN ANLAMLARINI HİÇBİR ŞEKİLDE DOLDURAMAZ. Çevirilerde hatalar olabiliyor. Hatalar yapılırsa bunlar Rabbimize hakarettir. Örnek olarak 2 numaralı camide Urduca ibadet ediliyor. İmamın Lokman suresi 34. ayeti okuduğunu farz edelim. Birçok Urdu çevirilerini okursanız, kutsal kitabımızın çevirisini şöyle aktarıyorlar. “Allah haricinde kimse, anne rahmindeki çocuğun cinsiyetini bilemez.” Eğer Arapça metini incelerseniz, Kur’an da böyle bir metin mevcut değildir. Bu çoğu Urdu çevirmenlerin kendi yorumlarıdır. İbadet eden doktor düşünmeye başlar, bu ne tür bir sure, Allah hariç kimse çocuğun cinsiyetini bilemez. Bugün gelişmiş tıp teknolojisi ile çocuğun teknolojisini öğrenebiliriz. Bundan dolayı şüpheye düşer. BUNDAN DOLAYI ÇEVİRİYİ OKUYAMAZSINIZ. “
Çeviriler tam anlam bütünlüğünü sağlayamaz. Anlamlara odaklanmanız için sizlere yardımcı olur. Fransa’yı örnek verelim. Bu mantığa göre ibadet Fransızca yapılmalı. İbadetin yanında ezanda Fransızca olmalı. Fransa ya gidersem müezzin ezan okumaya başlarsa, KİM LANET OKUYOR DİYE MERAK EDERİM. Camiye gidip ibadet etsem, her şey Fransızca olur. ACABA İMAM ALLAH A ÖVGÜLER Mİ YAĞDIRIYOR, YOKSA HİKÂYELER Mİ UYDURUYOR DİYE MERAK EDERİM. İbadetler Arapça yapılırsa ve ben Hintli biri olarak, dünyanın neresine gidersem gideyim, ne söylediğimi bu şekilde bilmiş olacağım.”
Gelelim konuşmacının sözlerine ve ibadetimizi mutlaka Arapça yapmalıyız tezini açıklamalarına. Bizler ne yazık ki batıl ve hurafe inançlarımızı aklamak adına, öyle bir saplantı içindeyiz ki, Kur’an'a uymayan delilleri, nefsimiz kabul ettiği gibi aklın ve mantığında kabul etmediği düşünceleri de savunmaya çalışıyoruz. Gelin birlikte bu söylenenler üzerinde düşünelim. Konuşmacı her dilden ibadet yapılırsa camilerde tartışma, kargaşa çıkacağını söylüyor ve herkes kendi dilinden camilerde ibadet edilmesini isteyeceğini söylüyor. Bu bilgi bile Kur’an'a ters düşer. Çünkü camide bile ibadet etseniz bugün yapıldığı gibi imam, sesli bir şekilde okuyup, diğerleri dinleyemez. Bu Kur’an'a aykırıdır. İmama uyarsınız, ama herkes kendi içinden sessiz bir şekilde Allah'a içinden seslenir, niyazda bulunur. Kur’an yüksek sesle okumayı yasaklamıştır. Onun içinde bu söyledikleri geçersizdir, kendi nefislerinin uydurmalarıdır. Bakın namaz konusunda Allah ne diyor.
“ NAMAZINDA YÜKSEK SESLE OKUMA, ONDA SESİNİ FAZLA DA KISMA. İKİSİNİN ARASI BİR YOL TUT!” (İsra 110)
İster toplu namaz kılın, ister tek başına kılın, yüksek sesle namaz kılamayız ve imamda yüksek sesle okuyup, cemaat onu dinleyemez. Bu namazın farzlarına aykırıdır. Ne yazık ki Allah'ın bu hükmü İslam toplumunda hiç dikkate alınmıyor. Bu konudaki bir makalemin link ini veriyorum. Lütfen okuyunuz ki, konuşmacının inandığı yanlış inancının, nasıl etkisinde konuştuğunu anlayabilelim.
Eğer Kur’an'a uyulmuş olsa, camilerde bile herkes namazında kendi diliyle ibadetini rahatlıkla yapabilir. Ortak noktalarda, neden tek bir dil kullanılmasın, örneğin camiye çağrı ezanı Arapça okumakta elbette hiçbir sorun yoktur. Ama namaz kılarken herkes Allah'a ne söylediğini bilerek, anlayarak, düşünerek Allah'a hitap etmelidir. Namazda yalnız ayet okunmaz, lütfen bu gerçeği unutmayalım. Namazda Allah'a sorunlarımızı iletip, ona şükranlarımızı sunarak farklı dualarda edebiliriz. Günümüzde bizler namazlarımızda yalnız Kur’an'dan ayet mi okuyoruz? Beşeri dualarda var, onları da neden Arapça okuyoruz? Bu gerçeği, göz ardı etmeyelim lütfen. ARAPÇA NIN, CENNET LİSANI OLDUĞUNA İNANILIYOR NE YAZIK Kİ. Bu bahanelerin altında, bu gerçekler yatıyor ve bu inanç toplumda çok etkili. Onun içinde, yanlışın devamı adına bahaneler uyduruluyor. Konuşmacı kendi inancını, karşısındaki topluma kabul ettirebilmek için, topluma korku salma taktiğini kullanıyor ve diyor ki, çevirilerde yanlış yaparsanız, bu Allah'a hakarettir. Elbette yanlış yaparsak saygısızlık yapmış oluruz. Ama Allah'ın kitabının diğer dillere tam olarak çevrilemeyeceğini söylemekte, BİR O KADAR ALLAH'IN KİTABINA SAYGISIZLIKTIR.
Konuşmacı Urduca diline çeviride, çevirmenin yaptığı yanlış örnek gösteriliyor ve diyor ki, böyle söylerseniz namazda günaha girersiniz. Doğru, Allah'ın söylemediğini söylerde tam tercüme yerine YORUM PAPARSAK büyük günaha gireriz, AMA KONUŞMACI BAHSE KONU AYETİN YANLIŞ TERCÜME EDİLDİĞİNİ, YORUMLANDIĞINI HANGİ DİLLE ANLATIYOR VE DÜZELTİYOR BİLİYOR MUSUNUZ? İNGİLİZCE. HİNTLİ KONUŞMACI KALABALIK TOPLUMA, EN İNCE AYRINTISINA KADAR ANLATMAK İSTEDİĞİ KONUYU, HATTA AYETİ, DETAYLI BİR ŞEKİLDE İNGİLİZCE ANLATIYOR. TOPLUMDA ANLATTIĞI HER ŞEYİ ANLIYOR. BU DURUMDA ŞUNU SORMAMIZ GEREKMEZ Mİ? SİZ HER KONUYU İNGİLİZCE ANLATABİLİYORSUNUZ VE BU SİZİN KONUŞMALARINIZIN TAMAMI, ANLAŞILACAK BİR ŞEKİLDE BAŞKA DİLLERE ÇEVRİLİYOR DA, ALLAH'IN KİTABI KUR’AN, NEDEN TAM OLARAK, ANLAYACAĞIMIZ DİLE ÇEVRİLEMİYOR. HATTA YANLIŞ TERCÜME EDİLEN AYETİN DOĞRUSUNU DA, İNGİLİZCE TOPLUMA SÖYLEYEBİLİYORSUNUZ.
Çevirilerde hatalar olabilir diyerek, tüm çevirilere kapıların kapatılması, Allah'ın bizlere ne anlattığının gizlenmesine neden olur ki, onun için Müslüman toplumlar Kur’an'dan habersizdir. Günümüzde hurafe inançların etkisiyle çeviriler yapanlar olduğu gibi, çok doğru çeviri yapanlar var. Ne yazık ki bizde de, bazı meallerde parantez içine, kişinin yorumları yazılmaktadır, bu hatadır. Böyle bir mantık kabul edilirse, hiç kimse Kur’an'ı anlayarak okumaya cesaret edemez. Bu büyük bir tehlikedir. Allah zaten kolayınıza geleni okuyun derken, Allah'ın açık ve çok net anlaşılan ayetlerinin tercümelerini okumak, bizleri böyle bir riskten de uzak tutacaktır. ONUN İÇİN KORKMAYA ÇEKİNMEYE ASLA GEREK YOK.
Fransa’yı örnek veren Hintli konuşmacının, verdiği örnek ise akıldan ve mantık dan uzak bir savunma örneğidir. İbadet Fransa da eğer Fransızca yapılıyor olsaydı, burada ezanda Fransızca okunuyor olsaydı, dedikten sonra söyledikleri ise bu kişinin ne derece batılın ve yanılgının etkisinde olduğunu gösteriyor. Bu durumda bu kişi, KİM LANET OKUYOR diye merak edebileceğini söyleyebiliyor. Zekâya bakar mısınız? Devamında ise aynı mantıkla camiye geldiğinde, burada Fransızca ibadet ediliyor olsaydı, aklına gelebilecek sözlere lütfen dikkat. ACABA İMAM ALLAH A ÖVGÜLER Mİ YAĞDIRIYOR YOKSA HİKÂYE Mİ UYDURUYOR diye merak edebileceği örneğini veriyor. Acaba Arap olmayanlar, ya da yeni Müslümanlığı seçmiş bir Alman, Amerikalı anlamadığı dilden Arapça okunduğunda da, camide böyle düşünür mü? Asla düşünmez, ama aklından acaba neler anlatıyor diye geçirir merak eder ve mutlaka bu söylenenlerin, kendi dilinden tercümesini öğrenir. Yorum ve karar sizlerin. İŞTE BİZLERİ, ANLAYARAK İBADET ETMEKTEN, BÖYLE ALIKOYUYORLAR. Konuşmacı konuşmasının sonunda ise bakın şunları söylüyor. Lütfen dikkatle üzerinde düşünelim.
“BİZ MÜSLÜMANLAR, KUTSAL KİTABIMIZIN DİLİNİ ÖĞRENMELİYİZ. EĞER KUR’AN ARAPÇASI BİLMİYORSAK O ZAMAN KULLANDIĞIMIZ DİLİN EN İYİ ÇEVİRİLERİNİ, EN AZINDAN ANLAMLARI İLE BİLMELİYİZ. BU ŞEKİLDE İBADETLERİN FAYDALARINDAN EN GÜZEL BİR ŞEKİLDE YARARLANABİLİRİZ.”
Bu söylenenler ile konuşmanın başında söylediklerinin ne yazık ki bir birini onaylamadığını, hatta tam tersi olduğunu söyleyebiliriz. Konuşmacı Kur’an'ın doğru bir çevirisi olabileceğini ve bu çeviriden Allah'ın ne anlatmak istediğini yani anlamını, manasını öğrenebileceğimizi söylüyor. Böyle bir çeviri yapılıyorsa ki yapıldığını itiraf ediyor, neden anlayarak ayeti kendi dilimizden namazlarımızda okuyamıyoruz iddiasını, ısrarla savunuyor işte bunu anlayamıyorum. Konuşmanın sonunda ise şöyle bir yazı vardı onu da yazmak istiyorum.
“YABANCI DİLDEN OLAN HİÇBİR YAZI, YÜZDE YÜZ ORANINDA TAM OLARAK ÇEVRİLMEZKEN, ÖRNEĞİN TÜRKÇE DE Kİ BAZI KELİMELERİN İNGİLİZCE KARŞILIĞI YOK. FAKAT YAKIN ANLAMLARI VAR. ARAPÇA GİBİ MÜTHİŞ BİR DİLBİLGİSİ İÇEREN BİR DİLİN, TAM ANLAMIYLA ÇEVİRİLERİ OLAMAZ. AYETTE NE DEDİĞİNİ ANLARIZ AMA YÜZDE YÜZ BAZI KELİMELERİN TAM ÇEVİRİLERİNİ YAPAMAYIZ.”
Aslında bu sözleri söylemek, Allah'ın adaletine ve Kur’an'a saygısızlıktır. Tüm bunlara inandığımızda, şunları söylemiş oluyoruz; Allah öyle bir dilde, öyle bir rehber kitap göndermiş ki diğer dillere tam olarak çevrilemiyor. Daha sonrada Rabbimiz bu kitaptan, tüm kullarını sorumlu tutuyor. Ayetten ne dediğimizi, eğer kendi dilimizde anlayabiliyor ve dilimize çevirebiliyorsak, başka nasıl bir çeviri arıyoruz? AYETTE ÖNEMLİ OLAN ANLAMDIR, MANADIR. Allah'ın bizlerden ne istediğidir. Yabancı dillerden Türkçe ye binlerce ilim adamının kitapları tam ve eksiksiz tercüme edilip anlatılmak istenen konu anlaşılıyor. Üniversitelerde öğrenciler eğitim görüyorlar ve anlıyorlar, ilim adamları oluyorlar ama Allah'ın bizleri sorumlu tuttuğu Kur’an, tüm dillere tam olarak çevrilemiyor öylemi? BU DÜŞÜNELER, KENDİLERİNİ İSLAM DİNİNDE RUHBAN İLAN EDENLERİN, KUR'AN İLE MÜSLÜMANLARIN ARASINA DUVAR ÖRENLERİN TUZAĞIDIR, LÜTFEN BU TUZAĞA DÜŞMEYELİM. İslam dininde her Müslüman kendi imanından, inancından sorumludur ve Allah bizzat kulunu Kur'an'dan imtihan ettiğini söylüyorsa, asla bu söyledikleri doğru olamaz. Çünkü Allah yemin ederek Kur'an'ı kolaylaştırdığını söylüyor ve bizlerin yalnız Kur'an'a sarılmamızı emrediyor. Her kulunun anlayamayacağı bir kitap olsaydı, Allah böyle bir hüküm verir miydi? Karar sizin imtihan sizin imtihanınız. Bu konu aslında, Allah'ın Resulünün döneminde, hatta çok daha sonraları da gündeme gelmiş ve mantığın ve Kur’an'ın ışığında da çözümler bulunmuş. Bunlardan örnekler vermek isterim.
“NAMAZDA KUR’AN TERCÜMESİNİN OKUNUP OKUNMAYACAĞI TARTIŞMASINDA " OKUNUR " DİYENLERİN DAYANDIKLARI SÜNNET KAYNAKLI BELGE, BÜYÜK SAHABE SALMAN FARISI NİN YAPTIĞI FATIHA TERCÜMESİDİR. DAHA SONRAKİ FIKHI TESPİTLERE DAYANAK NOKTASI YAPILAN BU BELGENİN, IMAM -İ AZAM EBU HANİFE TARAFINDAN FETVA MESNEDİ OLARAK KULLANILDIĞI, HANEFİ FIKHININ TEMEL KAYNAKLARINDAN BİRİ OLAN SERAHSI NİN EL-MEBSUT ADLİ ESERİNDEN ÖĞRENİYORUZ.
BELGE ŞUDUR: İLK MÜSLÜMANLARDAN VE HZ. PEYGAMBER İN SEÇKİN ARKADAŞLARINDAN BİRİ OLAN İRAN ASILLI SELMAN FARİSİ NAMAZ SIRASINDA FATİHA SURESİNİN ÖZGÜN METNİNİ GÜZEL OKUYAMADIKLARINI SÖYLEYEN VE BUNUN YERİNE FATİHA NİN FARSÇA TERCÜMESİNİ OKUYUP OKUYAMAYACAKLARINI SORAN IRKDAŞLARINA, BUNUN OLABİLECEĞİNİ BİLDİRMEKLE KALMAMIŞ, FATİHA Yİ FARSÇA YA ÇEVİREREK KENDİSİNE BAŞVURAN KİŞİLERE GÖNDERMİŞTİR. ( Bk. Serahsi; Mebsut,1/36–37 )
“SALMAN FARİSİ ARKADAŞLARININ KENDİSİNE BAŞVURMASI ÜZERİNE, FATİHA Yİ FARSÇA YA ÇEVİRİP ONLARA VERMEYİ DÜŞÜNDÜĞÜNÜ PEYGAMBERE ARZ ETMİŞ VE ONDAN ONAY ALDIKTAN SONRA İŞE GİRİŞMİŞTİR. ( Bk. Tacu's-seria; Nihayetu Hasiyeti'l-Hidaye, Kiraat bölümü; Abhülhayy el-leknevi, Hidaye serhi, Dehli,1915 baskisi, sy,86.not:1;MUHAMMED Hamidullah; Kuran-i kerim tarihi, sy;108 )
EBU HANİFE NİN BAŞ ÖĞRENCİLERİNDEN OLAN İMAM EBU YUSUF VE İMAM MUHAMMED SÖYLE DEMİŞLERDİR: EĞER FATİHA Yİ ARAPÇA METNİNDEN GÜZEL OKUYABİLİYORSA, BAŞKA BİR ŞEYİ VEYA FATİHA NİN ÇEVİRİSİNİ OKUMASI YETERLİ OLMAZ. AMA EĞER ARAPÇA METNİ GÜZEL OKUYAMIYORSA, FATİHA NİN KENDİ DİLİNDEN ÇEVİRİSİNİ OKUR. BU DA ONUN İÇİN YETERLİ OLUR. (Dimaski, MUHAMMED b. Abdurrahman; Rahmetu'l-Umme fi Ihtilafi'l-Eimme, Kiraatu's-Salat Bahsi )
İMAMI AZAM GÖRÜSÜNÜN HANEFİ FUKAHASINCA AYRINTILANAN GEREKÇESİ SÖYLE ÖZETLENİR.
KUR'AN KÂĞITLARDA YAZILMIŞ VE BİZİM OKUDUĞUMUZ LAFIZLAR DEĞİLDİR. ESAS KUR'AN O LAFIZLARIN TAŞIDIĞI MANADIR Kİ, BİR KELAM-İ NEFSİ ( ALLAH IN ZATİ İLE VAR OLMAYA DEVAM EDEN SÖZ ) OLARAK KALIPTAN KALIBA DÖKÜLÜR. O KALIPLAR SONRADAN YARATILMIŞ ( MUHDES ) VARLIKLARDIR. OYSAKİ ESAS KURAN, MAHLÛK OLMAYAN BİR MANADIR. HİÇ KUSKUSUZ O,ÖNCEKİLERİN ZÜBÜRLERİNDE DE VARDI ( ŞUARA SURESİ,42 ) BUYRULMASI DA BU GERÇEĞİ GÖSTERİR.
O HALDE ESASİ İTİBARİ İLE MANA OLAN KURAN I ARAPÇA LAFIZ YERİNE, BAŞKA LAFIZLARDAKİ ÇEVİRİSİNDEN OKUMAK MÜMKÜNDÜR.
“Bu konudaki makalemi aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.
Bu video nun en son bölümünde ise yazdıklarımın, verdiğim örneklerin ne derece doğru olduğunu göstermektedir. Bakın en son bölümde neler yazılmış.
“EĞER AYETLERİ ARAPÇASINDAN OKURKEN DE, DİLİNİZ TAM OLARAK DÖNMÜYORSA, O ZAMAN YANLIŞ ANLAMLAR DOĞABİLİR. O YÜZDEN TAM OLARAK, DİLİNİZİN DÖNDÜĞÜ AYETLERİ OKUMAK DAHA FAYDALI OLACAKTIR. BU NOKTADA ALLAH KUR’AN DAN KOLAYINIZA GELENİ OKUYUN DİYOR.”
“Zira dünyevi istikbalimizi düşünüp, bir iş için İngilizce kurslarına dünyalar kadar para verip, öğrenen bizler neden Arapça öğrenmeye gayret etmiyoruz.”
Batıl bir inancımızı aklamak adına, eğer nefsimizden kanıtlar uydurmaya çalışırsak, sözlerimizde de çelişkilerin olması kaçınılmaz olur. Düşünebiliyor musunuz, Kur’an her dile tam çevrilemez iddiasında bulunarak, anladığımız dilden ibadetin olamayacağını savunanlar, daha sonra çekincelerini de koyuyorlar ve eğer Arapçayı iyi telaffuz edemiyor konuşamıyorsak, yanlış anlamlara geleceğinden, telaffuz edebileceklerinizi okuyun namaz da diyor.
Yanlışlığa bakar mısınız, kendi nefislerinizde uydurduğunuz bir hüküm neticesinde, toplumu namazlarda tedirgin ederek, her istediğimiz ayeti bile okumamızı engelleyebiliyorlar. Ya yanlış telaffuz edersek korkusu, bizlerin Kur’an'ı anlamamızı ve okumamızı bile engelleyebiliyor. Hâlbuki bu konu hadis külliyatında var ve yüzlerce yıl önce konu edilmiş ve çözülmüş. Ama bizler çözülmüş konuları bile karıştırmakta, çözümsüzleştirmekte üzerimize yok. Bizler elbette görevimiz gereği bir yabancı dil öğrenebiliriz. Arapçada öğrenebiliriz. Bunda bir sorun yok. Ama bizlerin iş gereği yabancı dil öğrenmesini, Kur’an'ı öğrenmek için herkesin Arapça öğrenmesine örnek gösterirsek, yine kendimizi aldatmış oluruz. Dünyada her insanın nasıl yabancı bir dili öğrenmesi mümkün değilse, yine her insanın dinini öğrenmesi için, Arapça öğrenmesinin de mümkün olamayacağını söylemeliyiz.
Allah Kur’an'da birçok kez YEMİN OLSUN Kİ BU KİTABI SİZLER İÇİN KOLAYLAŞTIK DER. Bu gerçeklerin üzerini örtmeye kalkarda, yanlış inançlarımızı gizlemek adına, toplumun Kur’an'ı anlamasını önlemeye kalkarsak, bunun hesabını veremeyiz. SORUN, HERKESİN ARAPÇA BİLDİĞİNDE, KUR’AN'I EN DOĞRU ANLAYACAĞI GERÇEĞİ DEĞİLDİR. SORUN KAFALARIMIZIN İÇİNDEKİ YANLIŞ, HURAFE BİLGİLERLE KUR’AN'I SENTEZLEMEYE, ANLAMAYA ÇALIŞMAMIZDIR. EN İYİ ARAPÇA BİLEN, KUR’AN'I EN İYİ ANLAYAN VE EN İYİ YAŞAYAN OLSAYDI, BUGÜN ARAPLAR İSLAM DİNİNİ YAŞAMAKTA, BİZLER İÇİN ÖRNEK OLURDU.
Ana dilde ibadetin önündeki en büyük engel cehalettir, batıl ve hurafelerin geçersiz olma korkusudur. Lütfen unutmayalım. Allah biz her topluma kendi dillerinden kitap ve Rasul gönderdik der. Bu ayet bile bizlere her şeyi anlatıyor, tabi anlamak isteyenlere. Hepimiz bu dünyada imtihandan geçiyoruz. İmtihanımızın sonucunu da huzuru mahşerde göreceğiz. Dilerim Kur’an'ı anlayarak, düşünerek hayatına geçiren, Rabbin halis kullarından oluruz. İslam akıl ve mantık dinidir, onun için Allah ayetleri üzerinde düşünmemizi, aklımızı kullanmamızı emreder. Tüm bunları tebliğ alan bir Müslüman, hala nasıl Kur'an ayetlerinin tam anlamıyla, başka dillere çevrilemeyeceğini söyler. Allah her dile tam çevrilemeyen bir kitaptan, nasıl olurda tüm kullarını hesaba çeker? Karar sizlerin.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK