Din kesin delil ve kanıtlarla yaşanmalıdır, bu Allah ın emridir. Emin olamayacağımız rivayet ve sanı bilgilerle yaşanan din, Allah ın dini asla olamaz. Peki, bizler böylemi yaşıyoruz inancımızı? Kur’an ı anlamak isteyen, onu anlayarak ve düşünerek okumalıdır. Onu anlamaya başladığında da, tüm engeller ortadan kalkar. Hatırlatmak isterim, Enam suresi 149. ayetinde Allah Elçisine, kullarıma deki diye bakın ne söylemesini istiyor. (DE Kİ: “KESİN DELİL ALLAH'A AİTTİR.) Bu kadar açık ayetler varken, bizler hala görmezden geliyor ve kendimize dinde Kur'an ın dışında rivayet beşeri kaynaklardan kanıtlar arıyorsak, sonucuna da katlanmasını bilmeliyiz. Kur’an da öyle ayetler var ki, yalnız bir tanesini anlayan, gerçeklerle yüzleşen, farkında olan bir Müslüman, bugün yaşanan Kur’an dışı batıl İslam'ın hemen farkına varır. Bu konuda bir ayet hatırlatmak ve üzerinde sizlerin düşünmesine vesile olmak istiyorum.
Kasas 75: Her ümmetten bir tanık çıkarır ve “KESİN DELİLİNİZİ ORTAYA KOYUNUZ” deriz. O zaman, GERÇEĞİN ALLAH'A AİT OLDUĞUNU, uydurduklarının kendilerini bırakıp kaçtığını anlarlar. (Bayraktar Bayraklı meali)
Allah çok açık ve net bir uyarı yapıyor bizlere, mahşer günü ile ilgili. O gün Elçilerimizi şahit olarak çağıracağını ve bizlere kesin delillerinizi ortaya koyun bakalım dediğimizde GERÇEĞİN, KESİN DELİLİN ALLAH'A AİT OLDUĞUNU GÖRECEKLER DİYOR. Peki bizler İslam'ı yaşarken kesin doğru delil ve kanıtlarımız Allah katından yani Kur'an dan mı? Yoksa doğruluğundan emin olamayacağımız rivayetler mi? Ne dersiniz? Bu konuyu Kur'an ın diğer ayetleriyle anlamaya çalışalım. Maide suresi 116. ayetinde Allah, Kasas suresi 75. ayette bahsettiği gibi, Hıristiyan toplumuna şahit olarak çağrıldığı zaman, Hz. İsa ya Allah bir soru soracağını ve bakın nasıl cevap vereceğini şimdiden bizlere bildiriyor, ders alabilene ne mutlu. Allah elçisine soruyor. “EY MERYEM OĞLU İSA! BENİ VE ANAMI, ALLAH’TAN BAŞKA İKİ İLAH EDİNİN DEDİN Mİ?” Peki, Hz. İsa sizce ne cevap vermiş olabilir. “Hâşâ! Seni tenzih ederim, hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. BUNU SÖYLEMİŞ OLSAYDIM, SEN MUHAKKAK BİLİRDİN! Sen benim içimdeki her şeyi bilirsin, hâlbuki ben senin zatında olanı bilmem.” Hz. İsa Allah a cevap vermeye devam ediyor. Bizler eğer bu vereceği cevaptan, kıssadan hisse kendi hatalarımıza dersler çıkaramazsak, bir masal gibi ayetin uyarısını dinlemiş oluruz ve ders alamayız. Bakın ne diyor.
Maide 117: BEN ONLARA, ANCAK BANA EMRETTİĞİNİ SÖYLEDİM. Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim. İÇLERİNDE BULUNDUĞUM MÜDDETÇE ONLAR ÜZERİNE KONTROLCÜ İDİM. BENİ VEFAT ETTİRİNCE ARTIK ONLAR ÜZERİNE GÖZETLEYİCİ YALNIZ SEN OLDUN. Sen her şeyi hakkıyla görensin. (Diyanet vakfı meali)
Değerli din kardeşlerim, bu ayetlerden lütfen gereken dersleri çıkartalım ve huzura vardığımızda, önderimiz ve ümmeti olduğumuz Hz. Muhammed in, Allah ın nasıl sorularına muhatap olabileceğini dikkatle düşünelim ve kendimizi buna hazırlayalım. Bu örnekleri Allah boşuna vermiyor. Bizlere masal anlatmıyor. Allah ın Elçisi, yaşadığı dönemde, toplumu yalnız Kur’an ile uyarmış ve Kur’an ın dışına asla çıkmamıştır. BUNU BİZZAT KUR'AN, BİR ÇOK AYETİNDE BİZLERE BİLDİRİYOR. Daha açıkçası din, sağlığında Allah ın Elçisinin kontrolündeydi. Örnek ayette bahsedildiği gibi, Allah ın Elçisi O örnek insan vefat ettikten sonra, ne yazık ki, dinin kontrolü ve ikazları, artık bu dünyada kendi aramızda yapılamaz oldu, bizler KUR AN ELİMİZDE Allah ile baş başa kaldık. Tabi imtihanımız gereği, Allah bizleri takip etmekte ve her şey kayda alınmaktadır. Elbette bu takibin sonuçlarını da, İslam toplumlarında hep birlikte görüyoruz. Ne yaparsak, karşılığını buluyoruz Allah dan. Dikkat ederseniz, Allah mahşer gününden bahsediyor ve diyor ki, her topluma gönderdiğim Elçilerimi şahit, tanık olarak çıkartacağım diyor. Şöyle düşünelim bir an, mahşer günü geldi ve hesabın görüleceği o çetin gün, bizlerin ardı sıra gittiği, tebliği Kur’an a uyan Müslümanların şahidi olarak, Hz. Muhammedi Allah, tanık ve şahit olarak çağırdı.
Bu şahitliğinde Allah, ey Resulüm sana şöyle emretmiştim dediğini düşünelim; “SANA İNDİRDİĞİM KUR’AN İLE KULLARIMA HÜKMET. SAKIN KUR’AN IN SINIRLARINI AŞMA DEMİŞTİM. DEDİĞİMİ YAPIP, YALNIZ KUR’AN İLE Mİ HÜKMETTİN?” Sizce Allah ın Elçisi, Rabbimize nasıl bir cevap vermesi muhtemeldir? Mesela şöyle der mi. “Rabbim sen birçok konuyu özet olarak vermişsin, açıklamamışsın Kur’an da, kulların bunu anlayıp yerine getirmesi mümkün değildi, onun için ben emirlerini anlaşılır bir hale getirdim, detaylandırdım. Örneğin namaz kıl ey kulum demişsin, ama kaç rekât kılınacağı, senin huzurunda hangi ayetlerin okunacağı gibi detaylar yoktu, bu konulardaki hükümleri de ben verdim. Zekat ver demişsin ama, ne kadar vereceğinin detayı yazmıyordu, o konuda detayıda ben yaptım.” Diye cevap verebileceğine inanıyor musunuz?
Yoksa Allah ın Elçisi; “ Ey Rabbim, sen kullarına yalnız Kur’an ile hükmet dedin, bende yalnız bunu yaptım. Çünkü sen kullarını sınırlamış ve sizleri yalnız Kur’an dan hesaba çekeceğim demiştin. Biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık, herşeyden nice örnekleri verdik dediysen, bu kitap asla eksik, detaysız olamaz, onun için ben aciz kulun, senin emirlerine nasıl ilaveler yaparda, bunlarda Allah katındandır, dinin emridir, DİNDE KESİN KANITTIR DERİM. Bunu yapmaya kalktığımda, nasıl cezalandırılacağımı çok iyi biliyorum.” Konuyu daha iyi anlayabilmek için, bir örnek daha verelim. “Ey Resulüm, ben hiçbir şefaatin fayda etmediği o günden sakının, şefaat tümden bana aittir, hatta kendi günahların için bile bana dua et dediğim halde, sen kendini şefaatçi ilan ettin mi ümmetine” diye sorduğunda, sizce Allah ın Elçisi nasıl bir cevap verecek olabilir? Yorum sizlerin.
Bakın buna benzer birçok soruyu Allah, Elçisine soracak ve Elçisi de şahit olarak cevap verecek. Acaba Allah'ın Elçisi, hangi kaynağı delil gösterip şahitlik yapacak? Ne dersiniz, bizlerin şahidi olarak çağrılan Allah ın Elçisi, bu soruya nasıl cevap verecektir, bunu şimdiden düşünebiliyor muyuz, yoksa biz düşünme işini başkalarına mı havale ettik. Eğer mahşer günü, üzülmek istemiyorsak, gelin bu gerçekleri, yine Kur’an da verilen kıssadan hisselerden, dikkatle düşünerek öğrenmeye, anlamaya çalışalım. ÇÜNKÜ ALLAH'IN RESULÜ ŞAHİTLİĞİNİ, ALLAH IN KORUMASINDAKİ, BİZLERİ SORUMLU TUTTUĞU, EN EMİN KAYNAK KUR’AN DAN YAPACAKTIR. Kasas suresi 75. ayetin son bölümlerinde Allah, din adına şahitler, yani Allah ın Elçileri çağrıldığında, birçok insanın, kaçacak delik arayacağını şimdiden bizlere söylüyor. Bu kaçmaya çalışacakların kimler olduğu uyarısını da yapıyor. Kur’an ayetlerinin, uyarılarının din adına apaçık gerçekler olduğu ortaya çıktığında UYDUKLARI, ARDI SIRA GİTTİKLERİ VELİLERİN, ŞEYHLERİN, EFENDİLERİN RİVAYET VE SANI SÖZLERİ, YANLIŞLARI ORTAYA ÇIKACAK ve Allah dan başka veli edinmeyin, Allah dan başka şefaatçi yoktur, yalnız Kur’an ın ipine sarılın gerçekleri ile o gün yüzleşenlerin, kaçacak ve sığınacak yer arayacaklarını söylüyor Allah.
Ben tekrar hatırlatmak istedim. Bir Müslüman a düşen, din kardeşini yalnız Kur’an ile uyarmaktır. Kur’an ın uyarılarına kulak verene, ne mutlu. Hatırlatmak isterim Allah tüm insanlığı, gittiği yolun yanlışlığını fark edebilmeleri adına, farklı Musubetlerle cezalandırıyor, kendimize gelmemizi sağlıyor. Bizler bu dünyada, ne yazık ki imtihanlarımızda başarılı olamadık. Allah ın yolundan saptık ve zevk, mal mülk, şehvetin esiri olduk. Her an emaneti teslim edebiliriz ama bunun farkında bile değiliz. Onun için artık kendimize gelelim ve yaptığımız yanlışları, izlediğimiz yolun doğru olup olmadığını, EMİN OLAMADIĞIMIZ RİVAYET VE SANI BİLGİLERLE DEĞİL, EN EMİN KESİN DELİL, KANIT OLAN ALLAH'IN KİTABI KUR'AN İLE SORGULAYALIM. Bunu yaparsak Allah, bizlerin gönül gözlerine açacak ve doğru yolu bulacağımızdan hiç şüphemiz olmasın. UNUTMAYALIM TÜM DÜNYANIN GEÇİCİ BİR ZAMAN DA OLSA, ADETA BİR VİRÜSE TESLİM OLDUĞUMUZ GERÇEĞİ, ALLAH IN BİZLERİ UYARISIDIR, İKAZIDIR.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK