Günümüzde Atatürk düşmanlığı, öyle ayyuka çıktı ki, Atatürk ün bir konuşması basına verilerek, Atatürk dinsiz, ataist ve din düşmanı ilan edildi. Önce şunu açıkça söylemek isterim. Kimin dinsiz ve din düşmanı olduğunu, yalnız Allah bilir. Bizler karşımızdaki kişiye, benim dini inancım yok demediği sürece, asla din adına yargılayıp, bu dinsiz kararını veremeyiz. HERKES HESABINI ALLAH A VERECEK, BUNA BİZLER MÜDAHALE EDİP FİKİR YÜRÜTEMEYİZ. Bu makalemde de, Atatürk ü dindar bir insan göstermek gibi bir niyetim yok. Hiç kimseyi din adına yargılayamayız, dindar yada dinsiz diye itham edemeyiz. Çünkü bunu Allah yasaklamış ve kimin TAKVACA ÜSTÜN OLDUĞUNU, DOĞRU YOLDA GİTTİĞİNİ YALNIZ BEN BİLİRİM DEMİŞTİR. Daha düne kadar, hoca efendi diyerek önünde saygıyla eğildikleri zatın, nasılda din düşmanı olduğunu hepimiz gördük. Bu bizlere örnek olmalıdır.
Atatürk ün meclisteki bir konuşmasının bir bölümü alınarak, Atatürk dinsizdi deniyor. Konuşmasından bir bölüm sizlere nakletmek istiyorum, ama her ne hikmetse bu konuşmaların tamamı topluma verilmiyor. Onun içinde konuşmadan alıntı yapacağım sözlerin, ilk bakışta ne anlama geldiği konusu farklı şekillerde yorumlanabilir, yanlış anlamlar yüklenebilir. Ne yazık ki art niyetli kişiler, dinde kendi nefislerinde kanıt yaratmak içinde, aynı yönteme başvurup, ayetlerde geçen kelimeleri cımbızlayıp, farklı anlamlar verebiliyorlar. Atatürk ün Konuşmadan alıntı yapalım.
“Bizim devlet idaresindeki ana programımız, CHP programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır.
Fakat bu prensipleri, GÖKTEN İNDİĞİ SANILAN KİTAPLARIN DOĞMALARI ile asla bir tutmamalıdır. Biz ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.”
Atatürk, bahsettikleri manada asla söylemesi mümkün olmayan sözlerle, kendilerince mahkûm edilmeye çalışılıyor. Biliyorlar ki, bu iftiralara, kendisi mezarından kalkıp cevap veremez. Unuttukları ona inanan ve güvenen neslin, asla yok edilemeyeceğidir. Atatürk ün burada bahsettiği, gökten indiği sanılan sözleri, Saidi Nursi nin kendisine, Allah katından indirildiğini iddia ettiği söylemleri üzerinedir. Saidi Nursi, Risalei Nur da yazılanlar için, onlar Allah katından kalbime indirildi, benim düşüncelerim değildir diye iddia etmektedir. Bu sözlere her Müslüman ın karşı çıkması gerekirken, bunlara itiraz eden, Atatürk e karşı tavır alınmış, ona iftiralar atılmıştır. BU VE BENZERİ ZİHNİYETE, DÜŞÜNCEYE İSTER ATATÜRK, İSTERSE BAHSEDİLEN KİŞİ OLSUN, EĞER BUNLARA YADA BENZERLERİNE İNANIYORSA, MUTLAKA ALLAH A HESAP VERECEKTİR. Bizler din adına tarafsız olmalı ve işimize geleni görmezden gelerek, yanlışı asla savunmamalıyız. DİN ALLAH İLE KULU ARASINDADIR, ARAYA ELÇİLERİ BİLE GİREMEZ, LÜTFEN BUNU UNUTMAYALIM.
İlginç olan din adına bazı konularda Atatürk e karşı olanlar, Saidi Nursiye bu sözlerinden dolayı suskun kalmışlar ve onların kitaplarını okumaya devam etmişlerdir. Atatürk bu dogmalara, dayatmalara karşı çıkışını gösteriyor. Şöyle düşünelim bir an. Atatürk kabrinden kalktı ve bu sözlerinden dolayı kendisine iftira atanlardan şikayetçi olarak, mahkemede yüzleşiyor ve hâkim Ataya şöyle bir soru soruyor; “SEN ALLAH IN GÖNDERDİĞİ KUR’AN A KARŞIMI, BU SÖZLERİ SÖYLEDİN” demiş olsa, sizce Kur'an ı toplum anlasın diye Türkçeye tercüme ettiren Atatürk, nasıl bir cevap verir? Şöyle bir cevap vermesi, sizcede mümkün değil mi?
”Bu sözler ve düşünceler, şahsıma hakarettir, iftiradır. Benim sözlerimden, nasıl olurda Allah tarafından gönderilen Kur’an ı kast ettiğimi anlarsınız. Konuşmamda, Allah ve onun gönderdiği Kur’an dan bahsediyor muyum? DİKKAT EDERSENİZ, KONUŞMAMDA TEK BİR KİTAPTAN DEĞİL, BİRÇOK KİTAPLARDAN BAHSEDİYORUM”
Çok doğru, Kur’an ve Allah kelimesi asla geçmiyor konuşmada. Birçok kitaplardan bahsediliyor. Tabi bu hayali bir savunmadır, gerçek olur yada olmaz. Onun içindir ki kişileri, özellikle ölmüş kişileri dinsiz, imansız ithamında bulunamayız. Karşı savunma avukatı, bu sözler karşısında kalkıp, şunları söylediğini var sayalım.
“Allah ın gönderdiği Kur’an ismini söylemiyorsunuz, ama gökten indirdiği sanılan kitaplardan kasıt Kur’an dır. İlhamını, gökten ve gaipten gelenden değil, hayattan almış bulunuyoruz sözleri ile de Kur’an ı kast ediyorsunuz.” Dediğini düşünelim. Acaba bu sözleri dinleyen Atatürk, sizce bu sözler karşısında, nasıl bir cevaplar verirdi?
“Benim kimden ve hangi kitaplardan bahsettiğimi ve ne maksatla bu sözleri söylediğimi, siz kendi düşüncelerinizde yorumlayarak, kendi değer yargılarınızla bu değerlendirmeyi yapıyorsunuz. Bunlar benim sözlerim, düşüncelerim değildir. Bu konuda açık kanıtınız nedir, benim Kur’an ı inkâr maksadıyla söylediğimden nasıl emin olabilirsiniz? Siz bu soruyu önce, Kur'an ın dışından kendisine vahiy geldiğini söyleyen, SAİDİ NURSİYE SORUN. ONUN İDDİASINA CEVAPTIR BENİM SÖZLERİM. BENİM, BU MAKSATLA SÖYLEMEDİĞİMİN KANITI KUR’AN DIR, Çünkü Kur'an hayat kitabıdır, tabiat kanunlarıdır. Gaip yani, nereden geldiği, ne durumda olduğu belli olmayan kelimesini de, Kur’an için kullanmam mümkün değildir. ÇÜNKÜ KUR’AN IN ALLAH KATINDAN GELDİĞİ ÇOK AÇIKTIR.” Bahsettiğim kitapların, Kur'an dışından sözlerin, Allah katından kendisine indirildiğini iddia eden O şahsa karşı çıkacağınıza, ona karşı duran, bu sözlerine itiraz eden, bana karşı olup, bana söylemediğim sözleri isnat edip, iftiralar atmaya çalışıyorsunuz.
“Gaip kelimesi, yani bilemediğimiz, emin olamayacağımız bizlere tebliğ edilmeyen, hakkında bilgimiz olmayan, emin olamadığımız bilgiler için söylenir. BENİM İLHAM ALMADIĞIM, ALMAK İSTEMEDİĞİM DEN KASTIM, KUR’AN DEĞİLDİR. BENİM KAST ETTİĞİM, BATILIN VE HURAFENİN, ATALAR DİNİNİ DAYATARAK, BUNLARDA ALLAH KATINDANDIR DEDİKLERİ SÖZLERDİR, NANÇLARDIR, DOĞMALARDIR. Allah ın kitabını bir kenara bırakıp, Allah ne emrediyorsa tam tersini din diye topluma sundukları bilgiler, bizler için rehber değildir, emin olamayacağımız bu bilgilerden ilham alamayız.”
“Hatırlayınız peygamberimiz, mahşer günü ne söyleyeceği örneği veriliyordu Kur’an da? “BENİM ÜMMETİM KUR’AN I TERK ETTİ.” İşte bizim isyanımız, bu terk edilişedir. Bizler Kur’an ın yerine koymaya çalıştıkları hayatın, doğanın gerçekleri, kanunları ile bağdaşmayan, bunlarda Allah katından indirilmiştir dedikleri beşeri fikir ve sözlerden, onların kitaplarından asla ilham almayız, almayacağız da. ÇÜNKÜ BU KURAL VE HÜKÜMLER, ALLAH IN EMRETTİĞİ YAŞAMINA, YARADILIŞ KURALLARINA, ALLAH IN KOYDUĞU TABİAT KANUNLARINA, HAYATIN ÖZÜNE AYKIRIDIR. ONUN İÇİN BİZLERİN İLHAM ALACAĞI YAŞAMDIR, ALLAH IN BİZLERE SUNDUĞU EŞSİZ HAYATTIR, ALLAH IN TABİAT KANUNLARIDIR. Bugüne kadar toplumların geri kalması, insanların acı ve ızdırap çekmesi, Allah ın FITRATIMIZA KOYDUĞU kanunlarını bir kenara koyup, kendi dinlerini yaratıp, Allah ın koymadığı kuralları, bunlarda Allah katından dır denmesi nedeniyledir. İşte bizler bu gidişe dur diyoruz ve ALLAH IN YARATTIĞI YAŞAMDAN, TABİAT KANUNLARINDAN, HAYATIN GERÇEKLERİNDEN İLHAM ALIYORUZ. BUDA KUR’AN IN TA KENDİSİDİR.”
“Bugün bizlere din diye sunduklar, ne Kur’an dır, nede Allah katındandır. Hepsi hurafe ve sanı bilgilerdir. YANİ DOĞMADIR. DOĞRULUĞU DENEYDEN GEÇMEMİŞ, SINANMAMIŞ, HAYATA GEÇİRİLDİĞİNDE HUZUR VE MUTLULUK VERDİĞİ HİÇBİR ÖRNEK YOKTUR. Onun içinde bu tür doğmalarla toplumu yönetmek yerine, doğrudan doğruya Allah ın yarattığı eşsiz hayat gerçeklerinden örnek alıyoruz, ilham alıyoruz. Kur’an hayatın bu gerçeklerini yaşamamızı bizlere emreder.”
Tekrar hatırlatmak isterim, bu hayali bir savunmadır, doğruda olabilir yanlışta. Bu savunmayı yapan Atatürk e karşı, sizce tarafsız bir hâkim, nasıl bir cevap verir ve kararını açıklar? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Bu konuşmada açıkça söylenmemiş, açıklanmamış bir konuda yorum yaparak, topluma liderlik yaparak ülkeyi düşman işgalinden kurtarıp, halkın en zor anında toplumu tek yumruk yapan lider Atatürk e karşı, dinsiz imansız damgası vurmak, saygısızlığın vefasızlığın açık bir örneğidir. DİN ADINA BİZLERİ YARGILAYACAK, YALNIZ ALLAH TIR. BİZLER KENDİMİZİ ALLAH IN YERİNE KOYUP, HÜKÜM VEREMEYİZ. ATATÜRK EĞER İNANÇSIZ BİR İNSANSA, BUNUN HESABINI KENDİSİ ALLAH A VERECEKTİR. HİÇ KİMSENİN GERÇEK İNANCINI BİZLER BİLEMİYORSAK, ONU YARGILAMAKTA BİZLERE DÜŞMEZ. Tekrar hatırlatmak isterim, din adına öyle güvendiğimiz insanlar vardır ki, kendisini dindar biliriz ama dinsizin, inançsızın ta kendisi olduğu anlaşılır çok sonra. Yine öyle insanlarla karşılaşmışızdır ki, dinsiz zannetttiğmiz insanın, aslında inancını için için yaşadığını, çok iyi bir insan olduğunu çok sonra anlarız. ONUN İÇİNDİR Kİ, ALLAH IN UYARDIĞI GİBİ, SİZ KENDİNİZİ DÜZELTMEYE BAKIN, ÇÜNKÜ EN DOĞRU YOLDA GİDENİ YALNIZ BEN BİLİRİM, BEN YARGILARIM DİYOR RABBİMİZ.
İlginçtir, Atatürk ü dinsizlikle suçlayanların büyük bir kısmı, Said-i Nursi nin kitaplarını okuyan ve onu dindar bir Müslüman olarak kabul edenlerdir. Atatürk ise bu şahsın fikirlerini kabul etmediği gibi, kendisinin yazdıklarının, Allah katından yazdırıldığını söylemesini tenkit edip, karşı çıkan bir insandır. SİZCE BU DURUMDA, HANGİSİNE DİNSİZ DEMEK GEREKİR?
Hatırlatmak isterim, Peygamberimiz ÜMMİYDİ yani Allah ın yolundan sapmış batıl ve hurafeleri din edinmiş Yahudi ve Hristiyan toplumuna tabi olmamıştı. YAHUDİ VE HRİSTİYANLAR PEYGAMBERİMİZE, KENDİLERİNDEN OLMADIĞI İÇİN İNANÇSIZ, DİNSİZ DİYORLARDI. AMA ONUN ALLAH KATINDA GERÇEK BİR İMAN EDEN OLDUĞUNU, DOĞRULARIN VE GERÇEKLERİN ARAYIŞINDAKİ ÇABASINI ALLAH MÜKAFATLANDIRDI VE ONU RESUL OLARAK SEÇTİ. Lütfen Allah ın Resulünü örnek gösterdiği bu özelliğini göz ardı etmeyelim ve hiç kimseyi dinsizlikle suçlamayalım. YARGILAYACAK, HESAP SORACAK OLAN YALNIZ ALLAH TIR.
Herkezin dini inancını yalnız Allah bilir. Ben din adına diğer konuşmalarından yola çıkarak, Atatürk ün dinsiz, inançsız ve Kur’an düşmanı olacağını asla düşünmüyorum. Ama tekrar söylüyorum gerçeği, doğruyu yalnız Allah bilir. Eğer dine karşı, inançsız bir insansa, bunun hesabını Allah a vermekten kurtulamaz. KİŞİLERİN İNANÇLARINI BİZLER ASLA SORGULAYAMAYIZ, KENDİ DEĞER YARGILARIMIZLA KARARLAR VERİP, KİŞİLERİ DİN ADINA SUÇLAYAMAYIZ. Bizlerin yapacağı, gözlemleyeceği, topluma karşı faydalı bir insan olup olmadığıdır. Çünkü Allah başarıyı, doğru yolda olan insanlara nasip eder. Ne yazık ki bu yanlışı, günümüzde de çok yapıyoruz, bazı kişileri dindar, bazı kişileri dinsiz ilan ediyoruz. Tabi hep yanılıyor ve acısını da çok çekiyoruz. Yakın geçmişte bunun örneğini gördük ve toplum olarak büyük acılar çektik.
Allah hayatın gerçeklerini anlamamız için, Kur’an da bizlere yarattığı tabiatı örnek verip, göklerde ve yerde neler var, bakın kurduğum eşsiz düzeni anlamaya çalışın, aklınızı kullanın ve ders alın der bizlere. Toplumu yöneteceklere de, adaletle yönetmesini emreder. İşte size hayattan, yaşamın gerçeklerinden örnekler. Ama beşerin, mezheplerin getirdiği FIKIH inancı, hayatın gerçeklerinden çok uzaktır. Düşünebiliyor musunuz, bir kişi zina yaptığında, taşlanarak öldürme emrini Kur’an vermemiştir. Doğmaların yaşandığı, beşerin yarattığı dinin kurallarıdır. Atatürk kurduğu devletin kanunlarında, asla böyle inançlara yer olmadığını açıkça bildirmiştir.
Bir bölümünü verdiğim konuşma 1 Kasım 1937 de, Meclisin açış konuşmasında söylenmiştir. Dikkatle üzerinde düşünmenizi istediğim konu ise, bu sözlerinden sonra meclisin tamamında alkışlar yükselmiş, asla hiç kimse bu sözlere itiraz etmemiştir. Yani, Atanın bu sözlerinden, salonda bulunan hiçbir milletvekili, Kur’an a hakaret ediliyor, din düşmanlığı yapılıyor anlamını çıkarmamışlardır. Bu sözlerden dolayı Atatürk e dinsiz diyenler, o gün meclisteki tüm milletvekillerine de aynı hakareti, iftirayı yaptıklarını bilmelidirler.
Atatürk din eğitimi almış, Kur’an ı anlayarak okuyan bir insandı. Onun içinde gerçek İslam ın, batıldan ayrılması için uğraş vermiştir. Atatürk ün dine bakışını, bakın ilk diyanet işleri başkanı Sayın Rıfat Börekçi, hatıralarında nasıl anlatıyor. Bu bilgi Diyanet İşleri Başkanlığı kayıtlarındandır.
“Atanın huzuruna girdiğimde, beni ayakta karşılardı. Utanır ezilir, büzülür, ‘Paşam beni mahcup ediyorsunuz’ dediğim zaman, ‘ DİN ADAMLARINA SAYGI GÖSTERMEK, MÜSLÜMANLIĞIN İCAPLARINDANDIR.’ BUYURURLARDI. Atatürk şahsi çıkarları için, kutsal dinimizi siyasete alet eden, cahil din adamlarını sevmezdi.”
Not: Atatürk ve din eğitimi- Ahmet Gürtaş- Diyanet İşleri başkanları yayınları. S- 12
Hayatımızda bizler hep kolayı seçiyor ve karşımızdaki kişileri araştırmadan soruşturmadan, istediğimiz yargıya varıyoruz. Buda açık bir iftiradır. Hatırlatırım Allah bunu yasaklamış, buna benzer dedikoduları yapmayı, ölü kardeşinin etini yemeye benzetmiştir. Gelin kolayı değil, zoru seçelim. Bir kişi hakkında yorumlar yapmadan, bir isnatta bulunmadan önce, onu dikkatle araştıralım, açık kanıtlar arayalım. Bir kişiyi sevmeye biliriz, ama o kişiye karşı kinimiz ve nefretimiz, Allah ın adaletli olun uyarılarının önüne, lütfen geçmesin.
“Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. BİR TOPLUMA OLAN KİNİNİZ, SAKIN HA SİZİ ADALETSİZLİĞE İTMESİN.” (Maide 8)
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK