Bizler ne yazık ki İslam ı, Allah ın bizlere bahşettiği çok önemli bir GÜÇ OLAN AKIL VE VİCDANIMIZLA anlamaya, yaşamaya çalışmadığımız içindir ki, nefsimizin etkisinde kalıp, kendimizi Allah ın istediği bir yolda giden Müslümanlardan zannediyoruz. Bu makalemde sizleri düşünmeye davet etmeye çalışacağım, çok önemli bir konu var. Bu konuyu lütfen hiç kimsenin tesiri altında kalmadan, önce Allah ın verdiği akıl ve vicdanımızı kullanarak anlamaya çalışalım ve daha sonrada batıl ve rivayetlerden uzak, elimizin altındaki Kur’an a danışıp, Allah ın verdiği örneklerden yola çıkarak, karar vermeye çalışalım. Bakın bir arkadaşımız şöyle bir soru sormuş. Aslında soru çok önemli, ama sorunun cevabını bulmak, sanırım o kadar kolay olmasa gerek. Doğru cevabı bulabilmemiz için, önce kafamızdaki sanı ve rivayetlerin prangasından kurtulup, Allah ın önerdiği gibi dikkatle DÜŞÜNÜP VİCDANIMIZ ve KUR'AN ile karar vermeliyiz.
“AFRİKA‘NIN KÖYÜNDE DOĞAN BİR YERLİNİN, İSLAM’DAN HABERİ BİLE YOK. BU KİŞİNİN SINAVI NEDİR? BOŞUNA MI YARATILDI? SİZİN SINAVINIZ OLURKEN, O BİR TÜR FİGÜRAN GÖREVİ Mİ GÖRDÜ?”
Gerçekten çok önemli bir konu. Lütfen bu soruya cevap ararken, Kur’an ın verdiği örneklerden, kitap ehlinin yaptığı yanlışları dikkate alarak düşünelim. İlk önce birlikte empati yapalım ve diyelim ki, BİZLERİN ALLAH IN İNDİRDİĞİ İSLAM DAN, KUR’AN DAN SİZCE YÜZDE KAÇIMIZIN HABERİ VAR? Üzülerek söylemek zorundayım, yüzde 10 u muzun bile Kur’an ı kendi dilinden anlayarak, düşünerek okumadığını söyleyebilirim. Eğer Müslümanlar ellerindeki Kur’an a göre İslam ı yaşamış olsalardı, Allah sakın dinde bölünenler gibi olmayın dediği halde, bölünür ve Müslüman bir birinin kardeşidir dediği halde, birbiriyle savaşıp öldürür müydü? Allah Kur’an da sakın veliler edinip ardı sıra gitmeyin, güvenilecek veliniz yalnız benim dediği halde, velisi olmayan cennete gidemez diyorsak ve Allah şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı O günden sakının dediği halde peygamberler, din alimler ve veliler şefaatçidir diye inanıyorsak, Müslüman olduğumuzu söyleyen bizler, SİZCE ALLAH IN İNDİRDİĞİ İSLAMDAN, KUR’AN DAN HABERİMİZ VAR DİYEBİLİR MİYİZ? BU DURUMDA, AFRİKANIN ÜCRA KÖŞESİNDE, KUR’AN DAN HABERSİZ YAŞAYANDAN NE FARKMIZ VAR BİZLERİN? HABERİ OLAN ONU YAŞAR. DEMEK Kİ HABERİMİZ VAR MIŞ GİBİ YAPIYORUZ AMA ASLINDA, ALLAH IN KİTABINDAN HABERSİZ MÜSLÜMANLAR OLDUĞUMUZ ÇOK AÇIK.
Önce şunu asla unutmayalım. Allah bu dünyaya, sizleri imtihan için gönderdim diyorsa, İMTİHANDAN MUAF HİÇ KİMSENİN OLAMAYACAĞINI UNUTMAYALIM. Bu konuyla ilgili Kur’an a şöyle bir göz atalım. Şuara 89. ayetinde bakın kurtuluşa eren, Allah ın huzuruna gelenlerin nasıl olması gerektiği örneği veriliyor. "ANCAK ALLAH'A TEMİZ BİR KALPLE GELENLER O GÜNDE (KURTULUŞA ERER)” Peki Allah ın huzuruna temiz bir kalple nasıl gelinir? Kur’an da birçok ayette İYİ AMELLER İŞLEMEMİZİ, ADALETLİ OLMAMIZI VE HİÇ KİMSEYE HAKSIZLIK YAPMAMAMIZI İSTEDİĞİ GİBİ, YARDIM SEVER OLMAMIZIN, YÜZLERCE ÖRNEĞİNİ VERİR.
Kur’an Külli irade, yani bütünüyle alemin iradesi yönetimi, hüküm koyma yetkisi yalnız Allah ın dır der. Birde cüz i irade yani kısmen kısıtlı bir iradeyi de Allah, kullarına verdiğini söyler. İşte biz İnsanların imtihanının asli unsuru da, buradan kaynaklanıyor, bunu lütfen unutmayalım. YANİ AKIL VE CÜZ İ İRADE İLE ALLAH ASLINDA KULLARINA, TEK BAŞLARINA BİLE KALSALAR, ALLAH IN VAHYİ ONLARA ULAŞMASA BİLE, ALLAH IN KULLARINA VERDİĞİ O GÜÇ, AKIL VE CÜZ İ İRADEYLE KISMEN DE OLSA, KENDİ YOLLARIMIZI BULABİLECEĞİMİZİ ANLIYORUZ. Tabi Allah ın benliğimize, adeta genlerimize işlediği bu güçlerimizi, nefsimizin etkisiyle bazen, çok fazla kullanamadığımız örneklerini görüyoruz Kur’an dan. ÇÜNKÜ BİZLER NEFSİMİZ, ARZULARIMIZ AKIL VE ÖZGÜR İRADEMİZLE HER AN İMTİHANDAN GEÇİYORUZDA ONDAN. Allah bizleri yaratırken özellikle imtihanımız gereği, tartışmaya meyilli, aceleci tabiata ve zayıf nefiste karakter de yarattığı için akıl ve muhakeme özelliğimizi kullanmamızı ister bizlerden. Ayrıca Allah kullarına yardımcı olabilmek adına, elçiler ve rehber kitaplar göndermiştir. Düşünmenizi istediğim bir konuda, Allah bizlerin bildiği kadarıyla elçilerini, uyarıcı kitaplarını, genelde hep aynı bölgelere gönderdiğini anlıyoruz. Bunun sebebi sizce ne olabilir? Elbette toplum olarak sapkınlığın ve bozulmanın en çok olduğu, Allah ın biz kullarına verdiği akıl ve iradeyi doğru kullanmayan bölgeler olduğunu söylememiz, sanırım yanlış olmasa gerek.
Allah ın vahyi, günümüz uzay çağının şartlarında bile, birçok insana ulaşamaya biliyor. Farklı nedenlerden dolayı. Allah da kullarını kendi şartlarına göre imtihandan mutlaka geçiriyor. AKIL, KALP, VİCDAN VE KENDİ İRADESİ İLE YAPTIKLARINDAN ELBETTE İMTİHAN OLUYOR. Şimdide şöyle düşünelim bir an. Bizler Müslüman bir Ülkede doğmadıkta, Hıristiyan bir toplumda ve anne babadan doğduk. Bu durumda sağlıklı düşünüp, muhakeme yapmaya başladığımız yaşımıza geldiğimizde, bizlerin dikkatini çeken, en önemli etken ne ola bilir? ELBETTE GÖZLEMLERİMİZ, DUYDUKLARIMIZ, SÖYLENTİLER. Çevrimizde ya da daha uzakta, din adına olup bitenleri gözlemlememiz, bizleri birinci derece etkiler. Sizce adaletin, kadın erkek eşitsizliğinin olduğu, acının ve kederin kol gezdiği, savaşın eksik olmadığı Müslüman toplumlarına nasıl bir gözle bakardık bu durumda? Hele hele Müslümanlar ülkelerini terk edip, Hıristiyan toplumlarda yaşamak için, canlarını bile verecek yarış içindeyseler, ne düşünürdük bu durumda.
Ne yazık ki hiçte iyi gözle bakmazdık, iyi şeyler de düşünmezdik. Belki de araştırmadığımız, yalnız gözlemlerimizin etkisiyle, iyi ki Müslüman olmamışız demez miydik sizce? Hatta öyle bir etki altında kalırdık ki, Müslümanlar ın elindeki Kur’an a bakmak, araştırmak istemezdik. Onlarda öyle yapıyorlar zaten. Burası çok önemli, lütfen dikkatle üzerinde duralım. GÜNÜMÜZDE YAŞANAN İSLAM I, GERÇEK İSLAM ZANNEDİYORLAR. BİZLER EĞER GÜZEL BİR ÖRNEK TEŞKİL EDEMİYORSAK, İSLAM I DİĞER TOPLUMLARA ANLATMAMIZ, ONLARI KUR’AN İLE BULUŞTURMAMIZIN İMKÂNI YOK. Bu durumda cennete gitmenin, Allah ın sevgili kulları arasında olmanın birinci şartı, sizce yalnız Müslüman oldum, Kur’an a iman ettim, namaz kıldım, oruç tuttum demek yeterli olur mu? Yetmediği belli oluyor, Müslüman toplumlarının üzücü halinden. Farklı bir örnek daha vermek gerekirse, ilk çağlarda hatta dinozorların çağında yaşayan insanlar, sizce nasıl aile kurmuşlar ve toplum olarak yaşıyorlardı? Elbette Allah ın insanların yaşamlarını sağlayacak genlerine koyduğu bilgilerle, akılla yaşamlarını sürdürüyorlar ve o çağda bile dinozorlarla baş edebiliyorlardı. Lütfen unutmayalım, Allah Kur'an da düşünme ve aklımızı kullanma konusu üzerinde, bizleri çok uyarıyor.
Bizler ne yazık ki suçluyuz. Çünkü karşımızdaki toplumlara doğru örnek olamadık. Onun içinde toplumları İslam a ve Kur’an da gereği gibi davet edemedik, hatta İslam dininden soğuttuk. Bu dünyada hepimizin, Allah ın öncelikle bizlerden istediği ve koydu kurallarına, kulunun bulunduğu ortama, şartlarına göre bunlardan imtihandan geçirildiğimizi, lütfen unutmayalım. ALLAH SİZLERE, KALDIRAMAYACAĞINIZ BİR YÜK YÜKLEMEM DER KUR’AN DA. İbrahim suresi 52. ayetinde de, bu Kur’an aklı ve gönlü işleyenler için ibret alsınlar diye insanlara yöneltilmiş bir tebliğdir der. Sizce Allah tebliğin ulaşmadığı kullarını, Kur’an dan bu durumda sorumlu tutar mı? Sorumlu olabilmesi için, önce tebliğin ulaşması gerekir. İsra 15. ayette zaten bu konuda açıklama yapıyor ve bakın ne diyor. ”VE BİZ, ELÇİ GÖNDERMEDEN AZAP EDİCİ DEĞİLİZ.” Eğer biz Müslümanlar, Kur’an a iman ettiğimizi söylediğimiz ve Allah a SÖZ VERDİĞİMİZ HALDE, DOĞRU ÖRNEK MÜSLÜMANLAR OLAMIYOR VE KUR’AN I ULAŞMAMIŞ KİŞİLERE ULAŞTIRIP TEBLİĞ DEMİYORSAK, GÖREVİMİZİ YERİNE GETİREMİYORUZ DEMEKTİR.
Bu dünyada hiç birimiz figüran değiliz, hepimizin bu dünyada başrolde görevi var. Çünkü Allah Mülk 2. ayetinde şöyle uyarır bizleri. ”O Kİ, HANGİNİZİN DAHA GÜZEL DAVRANACAĞINI SINAMAK İÇİN, ÖLÜMÜ VE HAYATI YARATMIŞTIR.” Ölüm ve hayat arasında karşılaşacağımız tüm olaylar ve bizlerin bu olaylara karşı tavırlarımız akıl, vicdan, merhamet gibi özel güçlerimizi yerinde kullanıp kullanmadığımız sınanmaktadır. Lütfen kendimizi temize çıkartarak, karşımızdaki kişileri suçlamayalım. Çünkü kimin Allah ın yolunda gittiğini, ALLAH YALNIZ BEN BİLİRİM DİYOR.
Allah ın elçisinin hayatı, bizler için Kur’an da örnek gösterilir. Eğer bu örnek oluşunu bizler doğru anlarsak, bu makalemin konusunu da, en doğru şekilde anlayabilir ve Allah ın gerçek sevgili kulları arasında olabiliriz. Peygamberimiz bildiğiniz gibi ÜMMİYDİ. Yani Ne Yahudi, nede Hıristiyan toplumuna ve onların inancına tabi değildi. Bir an şunu düşünün lütfen. Acaba Yahudi ve Hıristiyanlar Peygamberimize ve ÜMMİ topluma hangi gözle bakıyorlardı? Elbette Onları cehennemlik ve kâfir görüyorlardı. Bugün hiç ayrım yapmadan, geçmiş toplumların yaptığı yanlışı tekrarlayarak, bazı kişilerin kitap ehlini gördükleri gibi. Peki, Allah sizce neden elçi olarak kitap ehlinden değil de, ÜMMİ toplumun arasından elçi göndermiş olabilir? İŞTE BU SORUYA DOĞRU CEVAP BULAMADIĞIMIZ SÜRECE, NE ALLAH IN ELÇİSİNİN ÖRNEKLİĞİNDEN İSTİFADE EDERİZ, NEDE ALLAH IN BİZLERDEN İSTEDİĞİ ŞART VE KOŞULLARI DOĞRU ANLAYABİLİRİZ.
Allah ın elçisi O örnek insan, GÖZLEMLERİYLE Ehli kitabın yaşadığı inancın yanlış ve batıl olduğuna kanaat getirdiği içindir ki, onlara tabi olmamış, din adına anlatılan ve yaşanan inancın tutarsızlığına tabi olmaktansa gerçeklerin arayışında olmanın, en doğrusu olacağına karar vermiştir. Hatırlatmak isterim o gün Allah ın gönderdiği kitap, toplumun elinde var ama bu kitap batıl ve hurafelerle öyle karışmış ve bir kenara konmuş ki, GERÇEK OLAN İLE PEYGAMBERİMİZ BULAŞAMAMIŞ. ÇÜNKÜ BATIL VE HURAFE, ALLAH IN KİTABININ ÖNÜNDE, TOPLUMUN BULUŞMASINA EN BÜYÜK ENGELDİR. Bunu etkiyen en önemli neden, görünen yaşanan dindir. Peygamberimiz bu sorgulamayı yapabilmesinde etken olan, Allah ın bizlere doğuşumuzda sunduğu, bahşettiği adeta gerçekleri bulabilmemiz adına genlerimize yerleştirdiği AKIL, NEFİS, ÖZGÜR İRADE, KALP VE VİCDANIMIZ ETKİLİ OLMUŞTUR. İnsan dışında Allah, yarattığı tüm hayvanlara, bitkilere de benzer genleri yerleştirmiş ve onlar asla şaşmadan yaşamlarını sürdürebilmektedirler.
Değerli din kardeşlerim. Ne yazık ki günümüzde biz Müslümanların genel çoğunluğunun durumu, Kur’an ile hiç buluşmamış insanların durumundan, çok da fazla farklı değildir. Peygamberimizin ümmi oluşundan, lütfen gereken dersi çıkartalım ve kendimizi temize çıkartıp, karşımızdaki insanları gereksiz yere suçlayıp dinsiz cehennemlik ilan etmeyelim. Eğer Kitap ehlinin yaptığı yanlışları bizlerde yapıyor, yalnız Allah ın indirdiği kitapla yetinmiyor da, atalarının rivayet, sanı ve batıl inançlarını da dine ilave ederek yaşıyorsak, şunu lütfen unutmayalım, Allah ın sevdiği halis kullarından asla olamayız ve hesap günüde yüzleri gülenlerin safında olamayacağımızın da farkında olalım. ONUN İÇİN BİZLER, ELİMİZDEKİ NURUN, FURKANIN KIYMETİNİ BİLELİM VE İMTİHANIMIZDA YALNIZ, ONU KULLANARAK İŞİMİZİ GARANTİYE ALALIM VE BAŞARIYA ULAŞALIM.
BU DURUMDA BİZLER DE AYNI YANLIŞI YAPARSAK, KUR’AN İLE HİÇ BULUŞMAYANLARDAN NE FARKIMIZ OLUR ALLAH KATINDA? ELBETTE BİR FARKIMIZ OLUR, AMA BU FARK BİZLER İÇİN ÇOK DAHA KÖTÜ SONUÇLAR DOĞURUR. BİZLER KUR’AN İLE BULUŞTUĞUMUZ HALDE, ONUN KIYMETİNİ BİLEMEYİP, ONU YETERLİ GÖRMEYİP, ANLAŞILMASI ZOR İLAN EDEREK, BEŞERİ SÖZLERİN ARDINA GİTMEMİZ BİZLERİ, KUR’AN İLE HİÇ BULUŞMAYANLARDAN DAHA ZOR DURUMDA BIRAKIR ALLAH KATINDA BİZLERİ. LÜTFEN BU ACI GERÇEĞİ UNUTMAYALIM.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
http://halukgta.blogcu.com/
http://kuranyolu.blogcu.com/
http://hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/