Bizler Allah ın indirdiği İslam ı, hakka rehberlik eden Kur’an dan öyle uzaklaştırdık ki, sanırım Rabbin övgü ile söz ettiği toplum olmaktan çıktık. Günümüzde bizler için, doğruyu gösteren, rehberlik eden Kur’an dan başka kitaplar olabilir mi? Hâlbuki bakın Yaradan, bakın nasıl bir toplumdan bahsediyor.
Araf 181: Yarattıklarımız içinde öyle bir toplum(ümmet) vardır ki hem o doğruyu gösterir hem de onun ışığında adaletli davranırlar. (Süleymaniye vakfı meali)
Ne dersiniz, Allah ın söz ettiği toplum, ümmet içinde bizlerde varız diyebilir miyiz? Bizler İslam ı yaşarken rehber olarak Kur’an ı almış ve onun adaleti ile mi yaşıyoruz? Yoksa Allah ın şeriatını terk etmiş, Kur'an ı yeterli ve açık, her bilginin olmadığını söyleyip, kendi beşeri şeriatımızı mı yaratmış onu mu yaşıyoruz? Bu konuda konuşulacak çok şeyler var, fakat bugün üzerinde durmak istediğim konu, Deccal ve Mehdi üzerine olacaktır.
Ne demiştik rehberimiz, Allah indinde sorumlu olduğumuz kitap Kur’an dır. Bunu söyleyen birçok ayetinde, bizzat Kur'an ın kendisidir. Bizler eğer Kur’an ın bahsetmediği, açıklamadığı, hüküm vermediği, önermediği konuların da peşinden gidiyorsak, yukarıda Allah ın bahsettiği, hakka rehberlik eden ve onunla adaleti yerine getiren toplum olabilir miyiz sizce? Elbette hayır.
Günümüz geleneksel İslam ın kabul ettiği, DECCAL VE MEHDİ konusuna gelince. Kur’an bunların hiç birisinden tek kelime dahi bahsetmez, bilgi vermez. Peki, bizler bu durumda nasıl hiç çekinmeden ve korkmadan bunlara iman ediyoruz? Gelin Kur’an ın hiç bahsetmediği, açıklamadığı, detay vermediği bu konular için neler söyleniyor günümüzde, ona kısaca bakalım.
"Deccal, farklı inançlara göre ahir zamanda, Mesih'in veya Mehdi'nin ikinci kez yeryüzüne gelmesinden önce, insanlığın dini inançlarını kullanıp saptırarak kötülüğe ve sapkınlığa yönelteceğine inanılan şeytanı temsil eden insandır... Alnının ortasında sadece Müslümanların görebileceği kefere (kâfir) yazısı vardır. Kendisini peygamber olarak tanıtacak ve dünya ya fitne yayacak olan kişidir. Onun ölümü yalnız Hz. İsa tarafından olacaktır ve kıyametin belki de son 6. alametidir."
Açıklamalara bakar mısınız lütfen. Deccal ve Mehdiden sonra birde kıyamet alametleri arasına Hz. İsa nın geleceği de söylenip, tüm bu kötülüklerden Hz. İsa nın kurtaracağından bahsediliyor. Bu söylenenleri, acaba neden Kur’an dan onayını alma gereğini duymuyoruz diye düşünen var mı? Hz. İsa nın geleceğini söyleyen Kur’an değil, Hıristiyanlardır, ama her ne hikmetse bunu Kur’an söylemediği halde, hatta peygamberimiz için nebilerin, Resullerin sonuncusudur dediği halde, hala bizler bu söylenenlere nasıl inanıyoruz, doğrusu anlamakta zorluk çekiyorum. Toplumu bu konuda inandırmaya çalışanlar, elbette bazı ayetleri kendi nefislerince eğip, bükerek farklı anlamlar vermekten çekinmemişlerdir. Deccal konusunda geleneksel İslam ın neler söylediğine dair, biraz daha bilgi vermek istiyorum.
"Ne var ki İslam'ın ortaya çıkışından beri İslam âlimleri, sahih hadislere bakarak, bir kısmı Deccali reddetmiş ve hadislerin zayıf olduğunu ileri sürmüş, bir kısmı ise bu hadislerde yer alan ifadelerin sembolik olduğunu belirterek bu hadisleri tevil yoluna gitmiştir. Çünkü hadislerde yer alan Deccalın fiziğiyle ilgili ifadeler, eskiden olduğu gibi günümüz âlimlerinin de açıklayamayacağı şekilde gerçeğe yakın görülmemektedir. (Minareden daha yüksek olması, alnında kâfir yazısı bulunması, kırk günde dünyayı gezmesi, eşeğinin iki kulağı arasındaki mesafenin 40 arşın olması, bağırdığında bütün dünyanın duyması vb.."
Ne dersiniz, çocuklara anlatılan masallar gibi değil mi? Öyle ama içimizden milyonlar, bu masallara inanıyor. Deccal gibi mehdi konusuna da asla Kur’an onay vermez ve hiç bahsetmez. Bu konu da İslam toplumları içinde liderlik hevesleri olanlar, İslam ı yönetmek ve yönlendirme sevdaları, ne yazık ki toplumları yanlış şeylerin peşlerine takılmasına neden olmuştur. Bunu günümüzde de üzülerek görüyoruz. Bunların tek bir nedeni vardır, oda toplumun Kur’an dan uzaklaşması hurafelerin, yalan ve yanlış bilgilerin peşinden koşulmasıdır. Tüm bu inançların peşine düşülmesinin nedenleri, peygamberimizin ismi kullanılarak, onun adına hadisler uydurulması sonucunda olmuştur. Hâlbuki Allah ın elçisi, gaybı bilmem ben, ben bana vah yedilene uyarın, ayetlerine gözlerini kapatıp, beşerin rivayetlerine gözlerini açanların sonucunda, günümüze kadar kabul görmüştür.
Bizler Allah ın apaçık gerçeklerini, ne yazık ki göremiyoruz. Çünkü Onun ile aramıza çok yüksek bir duvar örmüş, beşerin kitapları ile inancımızı yaşar olmuşuz. Sizlere tek bir ayet örneği vermek istiyorum. Sanırım bu ayet bile, aklını zerre kadar kullanan, yaptığımız yanlışın fark edilmesine yeterli olacaktır. Bakın Rabbimiz Kur’an da, açıklamadığı bir konuda konuşmamız konusunda neler söylüyor bizlere? Sizce bizler bugün günümüzde, nasıl büyük bir yanılgının içinde, HARAMI tıka basa yediğimizin farkında mıyız?
Araf 33: De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, HAKKINDA HİÇBİR DELİL İNDİRMEDİĞİ BİR ŞEYİ, Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır. (Diyanet vakfı meali)
Ne dersiniz bizler yalnız bu ayete göre dahi, her gün HARAMI tıka basa yediğimizin gerçeklerini göremiyorsak, sonumuzun da ne olacağını hiç ama hiç tahmin bile edemiyoruz demektir. Ne yazık ki Kalpler taşlaşmış, çünkü Kur’an ın mayasından yoksun. İslam toplumunun Kur’an ile buluşması engellenmiş ve Rahmanın nuruyla, güneşiyle kalplerimizi nurlandırma şerefine nail olamamışız. Allah yardımcımız olsun, işimiz gerçekten çok ama çok zor. Allah, hakkında hiç bir delil indirmediği, hatta kendi katından açıklamadığı konularda konuşmanızı haram kılıyorum diyor, bizler ise Kur'an ın bahsetmediği, onca sözlere hiç korkmadan inanıyor ve yaşıyoruz.
Şunu hatırlatamak isterim. Kur'an kıyametin ANSIZIN KOPACAĞINI BİR ÇOK KEZ SÖYLEMNİŞTİR BİZLERE. Fakat bizler tüm bu uyarıları göz ardı edip, kıyametin elametlerini birilerinden öğrenme çabasıyla, vaktimizi boşa harcıyoruz. Tabi bu çabalarımızı kullanmak isteyen, din tacirlerininde tuzağına düşüyoruz.
Allah sizleri, Kur’an dan hesaba çekeceğim, emin olmadığın bilginin ardına düşmeyin, Allah ın sözünden daha doğru söz mü olur, Kur'an ın ipine sarılın dediği halde, Kur’an ın hüküm vermediği konuların peşi sıra gidenlere söyleyecek sözümüz, elbette KUR’AN A davetten öte, başka bir şey olamaz. Gelin Kur’an ın çevresinde tek yumruk olalım. Onun verdiği hükümlerin peşi sıra gidelim, onun bahsetmediği hiçbir konudan, hükümden de sorumlu olmadığımızın bilincine varalım. ÇÜNKÜ ALLAH IN ELÇİSİ YALNIZ KUR'AN I TEBLİĞ ETMİŞ VE YALNIZ KUR'AN İLE HÜKMETME GÖREVİ ALMIŞTI. Bunu yapamayan bizler, şunu sakın unutmayalım, Rabbimiz aklını kullanmayan, Kur’an ın ipine sarılmayan toplumları, pislik ve acı içinde bırakacaktır.
Dilerim Allah dan, Kur’an ile aramıza ördüğümüz duvarın artık farkına varır ve yine dilerim duvarları yıkıp, aklımıza vurduğumuz prangayı kırarak, Rabbin rehberiyle kucaklaşma şerefine nail oluruz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK