İslam dini tek başına mı yaşanır yoksa mezhep, cemaat ya da tarikatlarla birlikte, gurup halinde mi İslam’ı yaşamak doğru olur, ne dersiniz? Bu konuda Allah Kur’an’da neler söylüyor, isterseniz ona bakalım. Konuya geçmeden önce, bir örnek vermek istiyorum. Okullarda imtihan olurken, ya da bir işe girmek istediğimiz de bizleri imtihan yaparlar ve o imtihanın neticesine göre sınıfı geçeriz ya da işe alınırız ya da alınmayız. HİÇ KİMSE ŞÖYLE SÖYLEMEZ. BİZLER OKULDA İMTİHAN OLURKEN, SINIFÇA İMTİHAN OLDUK VE HOCAMIZ TOPLUCA SORULARIN CEVAPLARINI SÖYLEDİ, BİZLER SORULARA ONUN SÖYLEDİKLERİ İLE CEVAPLADIK. BÖYLECE SINIFIMIZI HEPİMİZ GEÇTİK, DİYENİ DUYMAZSINIZ. ÇÜNKÜ İMTİHAN OLMANIN AMACI, HERKESİN BİRE BİR BAŞARISINI ÖLÇMEK, ÖĞRENMEK İÇİN YAPILIR. Bakın Allah Kur’an’dan önce gönderdiği rehber kitaplar için ne diyor, ne maksatla indirmiş.
İsra 2: MÛSÂ’YA KİTABI VERDİK VE “BENDEN BAŞKASINA GÜVENİP DAYANMAYIN” DİYEREK, O KİTABI İSRÂİLOĞULLARI’NA BİR HİDAYET REHBERİ KILDIK. (Kur’an yolu, Diyanet işleri)
Bakın Allah, O topluma Tevrat’ı ne için indirmiş. Hiç kimseye kulluk etmeden, muhtaç olmadan, bir başkasına güvenmeden yalnız Allah’a yani onun kitabına güvenerek, onları hidayete erdirsin ve rehber olsun diye göndermiş Kitabı. Arada hiç kimse yok Resulü dâhil. Zaten Allah Kur’an’da, bizlerin yalnız Kur’an’ın ipine sarılmamızı emrediyor ve yalnız Kur’an’dan sorumlu olacağımıza hükmetmiyor muydu? Çok daha önemlisi bizlerin bu dünyada imtihan olduğumuzu ve imtihanımızın da yalnız Kur’an’dan olduğunu söylüyorsa, bizlerin İslam’ı yaşarken tek başımıza yaşamamız gerektiği çok açık anlaşılıyor. Hatırlayınız Kur’an, İslam dininde ruhban sınıfının olmadığını, Allah böyle bir hüküm vermediğini ama Kitap Ehli önceleri iyi niyetle başladıklarını, daha sonra işi maddiyata dönüştürdüklerinden bahseder. MADEM İSLAM DİNİNDE RUHBAN SINIFI YOK, YANİ DİNİ ANLATAN ÖĞRETEN HİÇ KİMSE YOK, BİZLER ALLAH’IN DİNİNİ BİZZAT KENDİMİZ REHBER KUR’AN’DAN ÖĞRENECEĞİZ VE YAŞAYACAĞIZ DEMEKTİR. Şunu da hatırlatmak isterim, gelenekler alışkanlıklar dini şekillendiremez, kanun kurak asla koyamaz. Zaman geçtikçe ilmin ışığında geleneklerde değişir törede. Ama din asla değişmez. Çünkü din Allah’ın dinidir ve ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyor.
Hud suresi 7. ayetinde Allah şöyle diyor. HANGİNİZİN DAVRANIŞÇA DAHA İYİ OLDUĞUNU TESBİT ETMEK İÇİN, SİZİ İMTİHAN ETMEKTEDİR. Yine Tevbe 126. ayetinde ONLAR, HER YIL BİR VEYA İKİ DEFA İMTİHAN EDİLDİKLERİNİ GÖRMÜYORLAR MI diyerek, Allah’ın bizleri tek tek imtihan ettiğini çok açık bildiriyor. Peki, bu imtihan nereden oluyor? Elbette onunda cevabını Allah veriyor ve Zuhruf 44. ayetinde; “DOĞRUSU O KUR'ÂN, SANA VE KAVMİNE BİR ŞEREFTİR. İLERİDE ONDAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ.” Yani bizlerin bire bir Kur’an’dan imtihan olduğumuzu da Allah, apaçık bildiriyor. Rabbimiz elçisine hitaben, Kur’an’ı tebliğ etmek senin görevin, hesap sormak benim görevim der ve Müddessir 11. Ayetinde bakın ne diyor Resulüne. “TEK BAŞIMA YARATTIĞIM KULUMLA, BENİ BAŞ BAŞA BIRAK!” Düşünebiliyor musunuz Allah kulu ile arasına, hiç kimseyi almıyor.
Önce şunu asla unutmayalım. İslam dininde, Allah’ın Resulünün vefatından sonra, otorite kabul edilecek hiç kimse yoktur. Çünkü Allah’ın Resulü Allah’ın kontrolünde idi, gerektiğinde onu uyarıyordu ve Resul lük görevini Allah vermişti. Onun dışında Allah’ın yetki verdiği ve onun kontrolünde hiç kimse olmadığından, dinde otorite yani din adına yetkisi olan hiç kimse yoktur. Din adına konuşan şahıslar ya da kurumlar, dinin bizzat kendisiyle özdeştirilemez yani kişilerin ya da gurupların sözlerini, düşünce ve inançlarını Allah’ın dini ile bir tutamaz. Gurupların ya da şahısların düşünceleri ancak o kişilerin şahsi düşünceleridir. BİR BAŞKA DEYİŞLE KİŞİLERİN SÖZLERİ, KENDİ İMTİHANLARIDIR. Doğruda olabilir yanlışta. Kontrol edeceğimiz tek bir kaynak vardır oda KUR’AN. Duyduklarımızı okuduklarımızı mutlaka Kur’an süzgecinden geçirmeliyiz. Benim yazdığım makalelerimi de, bu mantıkla lütfen okuyunuz ve Kur'an ile sorgulayınız.
Konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, Hz. Muhammed’in vefatından sonra, halife olarak toplum tarafından seçilen Hz. Ebu Bekir, Allah’ın Resulünün görevini devralmamıştı. Resul lük görevi hiç kimseye devredilmez, görevi veren Allah’tır. Hz. Ebubekir’in seçilmesi dinin liderliği için değil, devletin yönetimi adınadır. Bir başka deyişle Hz. Ebubekir devletin başkanıydı toplumu yönetmek adına seçilmişti. Buradan şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, İslam dininde halifelik ya da günümüz deyimiyle Diyanet türü beşeri oluşumlar, dinin temsilcisi asla değildir. Çünkü Allah’ın kontrolünde değillerdir. İSLAM, HER MÜSLÜMANIN BİZZAT KENDİ ÇABASI VE GAYRETİ İLE YAŞANIR. ALLAH BEN KULUMU GÜCÜ NİSPETİNDE SORUMLU TUTARIM DİYEREK, HER KULUNUN BU KONUDA BİZZAT ÇABA GÖSTERMESİNİ İSTİYOR. ONUN İÇİN ALLAH SAKIN VELİLER, EFENDİLER EDİNİP ARDI SIRA GİTMEYİN, GÜVENİLECEK VELİNİZ YALNIZ BENİM, YALNIZ KUR’AN’A SARILIN DİYE UYARIYOR.
Kur’an akla hitap eder ve aklı ön plana çıkartır. Onun için aklı başında olmayanında zaten, dini sorumluluğu yoktur. İslam birey olarak yaşanır, onun için Allah bizleri bire bir imtihan ettiğini söylüyor ve kullarımı taşıyacağı gücü nispetinde sorumlu tutacağını bildiriyor ki, ben bilmem ben anlamam demesin diye. Bizlere düşen, imtihanımızı bizzat kendimizin çaba göstererek yaşamamız gerektiğini lütfen unutmayalım. Her insan elbette aynı seviyede olamaz. Araştırıp birbirimizden yardım alabiliriz. Ama şunu lütfen unutmayalım. Hatasız hiç kimse yoktur. Aldığımız bilgilerin mutlak doğru olduğuna inanmadan, mutlaka Kur’an süzgecinden geçirmeli ve Kur’an’ın onaylamadığı hiç bir bilgiyi de dinin emri kabul etmemeliyiz. Bakın Allah en doğru sözün kimin sözü olduğunu söylüyor. “SÖZ BAKIMINDAN, ALLAH'TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR!” (Nisa 87) Demek ki en doğru söz, hadis, Allah’ınmış. Allah gerçek Müslüman’ın nasıl olması gerektiği örneğini verirken, Zümer suresi 18. Ayetinde bakın ne diyor.
“SÖZÜ DİNLEYİP DE ONUN EN GÜZELİNE UYANLAR VAR YA, İŞTE ONLAR ALLAH’IN HİDAYETE ERDİRDİĞİ KİMSELERDİR. İŞTE ONLAR AKIL SAHİPLERİNİN TA KENDİLERİDİR.” ( Zümer 18)
Demek ki bizler kendimizce ilan ettiğimiz, işte bu kişi Allah’ın sevgili kulu, veli insan demeden, önce Kur’an’ın ipine sarılıp, onu dikkatle anladığımız dilden okuyup araştırdıktan sonra, kafamıza takılan konularda çevremizde araştırmalar yaparak sormalıyız. Daha sonra herkesi dinleyip, daha önce okuyup araştırdığımız Kur’an’ın ölçü ve değerlerini kullanarak, sözün en güzeline, en doğrusuna uymalıyız. ALLAH, BENİM HİDAYET VERDİĞİM, DOĞRU YOLU GÖSTERDİĞİM KULLARIM BU YOLU İZLER DİYOR. Rabbimiz sakın dinde bölünmeyin emrini vermiştir. Bunun nedeni toplumu mezheplere, cemaat ve tarikatlara bölerek kendilerine toplumu davet edip, istedikleri gibi yönetmek kendi çıkarlarına kullanabilmek isteyenler konusunda uyarmak adınadır. Bu uyarı bile her Müslümanın, inancını bizzat kendisi herhangi bir guruba, topluma bağlanmadan yaşaması gerektiğini gösteriyor.
Allah Resulünü, bizlere örnek olarak gösteriyor Kur’an’da. Lütfen Onun örnek oluşunu rivayet ve sanı bilgilerden değil, Kur’an’dan öğrenelim. Allah’ın Resulünden, dikkat çekici bir örnek vermek istiyorum. Bu örnek oluşu, ne yazık ki hiç topluma anlatılmaz, hatta gizlenmeye çalışılır. Kur’an’ın birçok örneklerle açıkladığı gibi, Allah’ın Resulü ÜMMİYDİ. Anlatıldığı gibi, ümmi kelimesi okuma yazma bilmeyen değil, hiçbir dine tabi olmayan anlamındadır. Hatta Allah bir ayetinde Resulüne, SEN DİN İMAN BİLMEZDİN SENİ DOĞRU YOLA BİZ İLETTİK DİYORDU. Allah’ın Resulü ne Yahudi nede Hıristiyan toplumuna tabi değildi. Peki neden? Çünkü onların hepsi, Allah’ın indirdiği kitabı bir kenara bırakmış, atalarının rivayet ve sanı inançları ile şekillendirdikleri, beşeri inancı yaşıyorlardı. Allah’ın Elçisi batıl ve hurafelerle yaşanan bu toplumun inançlarına tabi olmaktansa doğrunun, gerçeklerin arayışında olmanın, çok daha doğru olacağına inanmıştı. Bakın buna tek başına karar vermişti ve bu davranışı Allah katında ödüllendirilecek bir davranış olarak kabul edilmişti. ALLAH DA BU DAVRANIŞINDAN DOLAYI ONU, RESULÜ OLARAK SEÇMİŞTİ. Buradan da anlaşılıyor ki, din inanç toplu değil bizzat kişinin kendisi tarafından yaşandığını, Resulün örnekliğinden anlıyoruz.
Değerli kardeşlerim, lütfen bizlerde İslam’ı batıl ve hurafeden uzak, Allah’ın Resulünü örnek alarak, sorumlu tutulduğumuz Allah’ın rehber olarak gönderdiği Kur’an’ı anlayarak ve düşünerek okuyalım, hayatımıza geçirelim. Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyerek, bizleri beşeri oluşumlara, rivayet ve sanı bilgilere gurup ve cemaat Lara yönlendirenlere kanmadan, elimizde Kur’an onlara cevap verelim. Allah açıklamadığı, detay vermediği hiçbir bilgiden bizlere hesap sormaz. ŞUNUDA UNUTMAYALIM, ALLAH’IN RESULÜ İSLAM’I YALNIZ KUR’AN İLE YAŞAMIŞ, ÜMMETİNE YALNIZ KUR’AN’I TEBLİĞ ETMİŞTİR. Mezheplerin ve cemaatlerin öğretileri beşeridir ve Allah emri değildir unutamayalım. Bu bilgiler/hadisler olmadan İslam yaşanmaz demek, şirktir ve Allah’ın Resulünün yolundan sapmaktır.
“DE Kİ: “ŞAHİTLİK BAKIMINDAN HANGİ ŞEY DAHA BÜYÜKTÜR?” DE Kİ: “ALLAH BENİMLE SİZİN ARANIZDA ŞAHİTTİR. İŞTE BU KUR’AN BANA, ONUNLA SİZİ VE ERİŞTİĞİ HERKESİ UYARAYIM DİYE VAHYOLUNDU.” (Enam 19)
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/