Geçenlerde bir yazı okumuştum. Yazının başlığı şöyleydi. “MEZHEPSİZLİK, NİÇİN DİNSİZLİĞİN KÖPRÜSÜDÜR?” Önce mezhep nedir onu doğru anlamalıyız ki, daha sonrada bu sözleri doğru değerlendirebilelim. Mezhep kelime anlamı izlenen yol, gidiş, rota anlamındadır. Günümüz İslam toplumlarının kullandığı anlamıyla da söylemek gerekirse, “BİR DİNİN GÖRÜŞ, YORUM VE ANLAYIŞ AYRILIKLARI SEBEBİYLE, ORTAYA ÇIKAN KOLLARINDAN HER BİRİ. ANLAYIŞ, GÖRÜŞ, ÖĞRETİ.” Bizler İslam'ı yaşarken yanlışlarımızın farkında olamadığımız için, tartıştığımız ve anlaşamadığımız konularında çok fazla olması nedeniyle, İslam dininde öyle bölündük ki, şimdide bu yanlış inançlarımızı/mezheplerimizi neredeyse dinin asli unsuru yaparak, bunların herhangi birine uymazsan, dinsizliğe doğru gidersin deme yanlışlığını yapıyoruz. Unuttuğumuz bir şey var, mezhepler ve onun oluşturduğu fıkıh beşeridir ve din değildir. ALLAH'IN DİNİ YALNIZ KUR’AN DIR. Mezhepler kişilerin düşünceleri ile oluşan dini anlama şekilleridir. Bununda yanlış olma riski, her zaman çok yüksektir. Lütfen unutmayalım.
NE YAZIK Kİ BİZLER ALLAH'IN MEZHEBİNİ/BİZLERİ YÖNELTTİĞİ YOLU, ROTAMIZIN NE OLACAĞINI KUR’AN'DAN ÖĞRENEMEDİK. KENDİMİZE BEŞERİ MEZHEPLER, YOLLAR, ROTALAR ÇİZDİK. BUNLARA TABİ OLMAYANLARADA, DİNSİZ DEMEKTEN ÇEKİNMİYORUZ. ACABA ALLAH KENDİ ÇİZDİĞİ YOLUN DIŞINA ÇIKANLARA NE DİYOR, İŞTE ONU NE ARAŞTIRIYORUZ NEDE DÜŞÜNÜYORUZ. SANIRIM İŞİMİZEDE GELMİYOR.
Çok ilginçtir, hâlbuki Allah sakın dinde bölünenler gibi olmayın, yani dinde mezheplere, fırkalara, cemaatlere bölünmeyin emrini verdiği halde, bu bölünmüşlerin mutlaka birisinde olmamız gerektiğini, hala söyleyenler var. Bunun nedeni, Kur’an'ı İslam'ı yaşayabilmek adına yetersiz, detaysız gördüğümüzden kaynaklanıyor. Allah Kur’an'da bizlerin nasıl bir yol üzerinde olacağımızı, izleyeceğimiz yolumuzu yani rotamızı en ince detaylarına kadar, hatta kolaylaştırarak, nice örneklerle Kur'an'da verdiğini söylüyor. Yani bir başka deyişle, ALLAH BİZLERE ÖNERDİĞİ KENDİ MEZHEBİNİ, YANİ İZLEMEMİZ GEREKEN YOLU, DETAYLICA KUR’AN'DA ANLATIYOR. Onun içindir ki sakın dinde bölünüp, Kur’an'ın dışında kendinize izleyecek farklı yollar, rotalar yani mezhepler edinmeyin, benim yoluma uyun diye uyarıyor. Ama bizlerin beynine öyle bir UR yerleştirmişler ki, Allah'ın fıtratından bizleri ayırıyor, başka yollara sapmamızı sağlıyor. Hatta Kur'an'da bu konuda Allah, hem Resulü üzerinden, hemde direk bizleri bakın nasıl bir örnekler veriyor ve bizleri uyarıyor.
»DİNLERİNİ BÖLÜP GRUPLARA AYRILANLAR VAR YA, SENİN ONLARLA HİÇBİR ALÂKAN YOKTUR. ONLARIN İŞİ ANCAK ALLAH’A KALMIŞTIR. SONRA ALLAH ONLARA YAPTIKLARINI BİLDİRECEKTİR.» (Enam 159)
"DİNLERİNİ PARÇALAYAN VE GRUPLARA AYRILANLARDAN OLMAYINIZ! HER GRUP, KENDİLERİNDE OLAN İLE BÖBÜRLENMEKTEDİR." ( Rum 32)
“ŞÜPHESİZ BU, BENİM DOSDOĞRU YOLUMDUR. BUNA UYUNUZ, BAŞKA YOLLARA UYMAYINIZ; ZİRA O YOLLAR SİZİ ALLAH'IN YOLUNDAN AYIRIR. İŞTE, SAKINMANIZ İÇİN ALLAH SİZE BUNLARI EMRETTİ.” (Enam 153)
Allah gönderdiği dinde bölünüp, parça parça olmalarından Resulüne örnek veriyor ve diyor ki, BU BÖLÜNENLERLE SENİN İŞİN OLMAZ, ONLARDAN UZAK DUR DİYOR. Onların hesabını mahşer günü, ben göreceğim dediği halde, bizler hala bölünmeyi savunmakta sakınca görmüyoruz. ÇÜNKÜ KUR'AN İLE ARAMIZA, YÜKSEK DUVARLAR ÖRDÜKTE ONDAN. Mezheplere bölünen bir Müslüman, Kur'an'a iman ediyorsa, Kur’an'ın hüküm vermediği bir konuyu, herhangi bir mezhep inanışından alıp kendisine yol edinmez, edinmemelidir. Eğer bunu yapıyorsa, zaten Kur’an'ın sınırlarını tanımıyor demektir ki, Allah Kur’an'ın sınırlarını tanımayanlara Zalim, inkârcı, kâfir diyor. Allah'ın sınırlarını aşanların, kendilerine zulmetmiş olacaklarını Kur’an'dan mutlaka öğrenmelidirler. Hiç kimse karşısındaki bir insana, kendisi bizzat ben dinsizim demeden, ona sen dinsizsin kâfirsin diyemez. Bunu söyleyebilecek makam yalnız Allah'tır ve bunun sınırlarını çizen, hükmünü de veren Dinin sahibinin indirdiği Kur’an'dır. BU YETKİYİ ALLAH, HİÇ KİMSEYE VERMEMİŞTİR. LÜTFEN ALLAH'IN RESULÜNÜ DÜŞÜNÜN. KİTAP EHLİNİN YOLDAN SAPMIŞ BATIL İNANCINA TABİ OLMAKTANSA, HİÇ BİR İNANCA TABİ OLMAMIŞ AMA GERÇEKLERİN ARAYIŞINDA OLMUŞTUR. ALLAH ÖZELLİKLE BU DAVRANIŞINDAN DOLAYI, KENDİSİNİ ELÇİ/RESUL OLARAK SEÇMİŞ VE ÖDÜLLENDİRMİŞTİR.
İslam dininde modernleşme, ya da yenilikçilik hareketi reformist/modernist şeklinde beşeri oluşumların, daha önceki mezheplerin yaptığı yanlışlardan hiçbir farkı yoktur. Allah'ın dinde bölünmeyin emrini dinlemeyenler, kendilerine Allah'ın mezhebi/bizlere çizdiği yol ve yöntemi yeterli görmeyenler, kendi nefislerinde oluşturduğu fıkıh inancını dinleştirenler, bunlara uymayanları da dinsizliğe geçiş olarak görenler, kendilerinin durumunu Kur’an'ın uyarıları ışığında gözden geçirmelidirler. BİR MÜSLÜMANA DÜŞEN KENDİ MEZHEBİNİ, YANİ İZLEYECEĞİ YOLU VE YÖNTEMİ, KURALLARI KENDİLERİ BELİRLEMEK YERİNE, ALLAH'IN KOYDUĞU KURALLARA/MEZHEBE TABİ OLMALARI GEREKİR. DİN ALLAH'IN DİNİDİR VE HİÇ BİR ORTAĞIDA YOKTUR.
Dinde reform yapmak isteyenler, aslında Allah'ın dininde değil, beşeri fıkıh inancının, mezheplerin koyduğu beşeri hükümlerde reform yapmak istiyorlar. NE YAZIK Kİ HAK İLE BATIL BİR BİRİNE KARIŞTI. Bu çabanın da diğer oluşumlardan hiçbir farkı yok. İSLAM DİNİNDE HÜKÜM KOYAN, YALNIZ ALLAH'TIR. ÇÜNKÜ ALLAH BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYOR. Dini mezheplere, cemaatlere, tarikatlara bölenler, Allah'ın hükümlerini yeterli görmeyenlerdir. Bu yanlışı eğer modernist ya da yenilikçi adını verdikleri kişiler fark etmemiş ve mezheplerin Kur’an'ın bahsetmediği hatta yasaklamadığı hükümleri, yine beşeri düşüncelerle şekillendirmeye çalışıyorlarsa, onlarda aynı yanlışı bir başka şekilde tekrar ediyorlar demektir. TEKRAR ETMEK İSTİYORUM LÜTFEN UNUTMAYALIM, DİN ALLAH'IN DİNİDİR. ONUN KOYDUĞU HÜKÜMLERE HİÇ KİMSE İLAVE EDEMEZ, KOYDUĞU KANUNLARIDA HİÇ KİMSE YOK SAYAMAZ, İPTAL EDEMEZ. Yani şeriat Allah'ın şeriatıdır, günümüzde mezheplerin yarattığı şeriatsa beşeridir, batıldır. Allah'ın kolaylaştırdığı dini, hiç kimse zorlaştıramaz. Bunu yapanlar, İslam'ın sınırları dışına çıkmış demektir. Din adına yapılan yanlışların, lütfen önce farkında olalım. Daha sonra batıl ile hak zaten ortaya çıkacaktır. BİR BATILI DEĞİŞTİRİP, YERİNE BAŞKA BİR BATIL GETİRMEK DİNDE YENİLİK DEĞİL, AYNI YANLIŞIN TEKRARIDIR.
Lütfen Kur’an'ın apaçık şu gerçeğini unutamayalım. Allah'ın Resulünün yetki ve sorumlulukları çok net Kur’an'da belirlenmiştir. Allah'ın vermediği bir yetkiyi, bizler ya da fıkıh mezhepler vermeye kalkıyorsa, bizlerin İslam sınırları dışına çıkmış olduğumuzun, lütfen artık farkında olalım. Yaptığımız en büyük yanlış, Kur’an'ın bahsetmediği konuların, Allah'ın bizler için serbest alanları olduğu gerçeğini, kabul etmememizden kaynaklanıyor. Sizce Allah Zuhruf 44. ayetinde, sizleri Kur’an'dan hesaba çekeceğim, Kur’an'dan sorumlusunuz diye hüküm verdikten sonra, Kur’an'ın tek kelime bile bahsetmediği konularda da Resulün dine hükümler, kanunlar koyduğuna nasıl inanırız? YOKSA ALLAH'IN BU HÜKMÜNE, İNANIP GÜVENMİYOR MUYUZ?
Bizler öyle bir inanç yarattık ki kendimize, Kur’an'ı anlayabilmek adına çaba harcayacağımız yerde, rivayet edilen hadisleri dinin asli unsuru, yaşamın ilk kaynağı yaptığımızdan, önce hadisleri anlayabilmek adına çaba harcıyoruz. Çünkü hadislerin, Kur’an'ı açıkladığına inanıyoruz da ondan. Bu yanlışımıza dikkat çekici bir örnek vermek istiyorum. Bir arkadaşımız şöyle bir paylaşımda bulunmuş, kendisinin doğru bir yol üzerinde olduğunu anlatabilmek adına. “BİZ HADİSLERİN DOĞRU ANLAŞILMASI İÇİN, ELİMİZDEN GELENİ YAPARKEN, ONLAR HADİSLERİ İNKÂR ETMEK İÇİN ELLERİNDEN GELENİ YAPIYOR.” Aslında bizlerin önce, Kur’an'ı doğru anlayabilmek adına elimizden geleni yapması gerekirken, önce hadisleri doğru anlaşılması adına elimizden geleni yapmamız, bizleri yanlış yollara yönelmemizi, HATTA KUR’AN'I ÇOK AMA ÇOK YANLIŞ ANLAMAMIZA NEDEN OLUYOR. Çünkü Kur’an’ı bizler, İslam'ı yaşayabilmek adına tek başına anlaşılmayan, detay verilmemiş bir kaynak olarak görüyoruz. Onun içindir ki önce Kur’an'ı anlamaya çalışmak yerine, emin olamayacağımız rivayetleri anlayabilmek adına çaba harcıyoruz. Tabi yıllarımızı ve ömrümüzü boşuna harcıyoruz.
Allah'ın Elçisinin yalnız Kur’an'ı tebliğ edip, ümmetine yalnız Kur’an ile hükmettiğini Kur’an'dan öğrenmeyenler, elbette rivayetlerden çok farklı şeyler öğrenecekler ve böylece Allah'ın Resulüne atılan inanılmaz iftiraların da farkında olamayacaklardır. ÇÜNKÜ BİZLER İSLAM'I VE KUR’AN'I DOĞRU ANLAYABİLMEK ADINA, YANLIŞ YERDEN BAŞLADIKTA ONDAN.
BİZLERE DÜŞEN HİÇ BİR ETKİ ALTINDA KALMADAN, YALNIZ ALLAH'A ONUN KİTABI KUR'AN'A GÜVENİP ÖNCE ONA DAYANARAK KUR’AN'I ÖĞRENMELİ VE ALLAH'IN BİZLERE MESAJINI DOĞRUDAN ALMALIYIZ. ONDAN SONRADA BİZLERE İLETİLEN HER HADİSİ/SÖZÜ, KUR’AN'DAN ALDIĞINIZ BİLGİ VE ONUN IŞIĞINDA DEĞERLENDİREREK, EĞRİYİ DOĞRUDAN AYIRAN FURKANIN YARDIMIYLA, GERÇEKLERİN PEŞİNE DÜŞMELİYİZ. AKLI BAŞINDA HİÇ BİR MÜSLÜMAN, DOĞRU SÖZÜ İNKÂR ETMEZ. ÇÜNKÜ GERÇEK MÜSLÜMAN, SÖZÜN EN GÜZELİNİ DİNLER VE ONUN PEŞİNE DÜŞER. EN DOĞRU SÖZDE ALLAH'IN SÖZÜDÜR. HESAP GÜNÜ, PİŞMAN OLMAK İSTEMEYEN, İMANINI BU TİTİZLİKLE YAŞAR.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/