İslam toplumu günümüzde, din ve inanç adına, büyük bir ikilem de ne yazık ki. Bazı kişiler Kur’an ın öğretileri ile topluma seslenip, Kur’an bizlere yeter, çünkü Allah bizleri Kur’an dan sorumlu tutacağına hükmetmiş diyerek, ayetleri anlatmaya çalışırken, bazı kişiler de Kur’an ın yeterli olamayacağından, rivayet hadislerin İslam ı tamamladığını, yaşanır ve uygulanır hale getirdiğini anlatıyorlar. Bir gurup daha var ki, adeta toplumun gönlünü, kalbini önce Kur’an ile fethedip, Kur’an bizlere yeter diyerek, daha sonra rivayetleri araya sıkıştırıyorlar. Toplumun tüm bunlardan kafasının karışması çok normal. Çünkü sorumlu olduğumuz Kur’an a müracaatımız yok, onunla diyalog içinde değiliz. Sorularımızı Kur’an a sormayıp, eğer nefsimizin hoşuna giden kişilere sorarsak, lütfen unutmayalım, HATA VE YANLIŞ YAPMA RİSKİMİZ, HER ZAMAN OLACAKTIR.
Bu yazımda sizlere, bu konuya örnek olması adına, Sayın Mustafa İslamoğlu nun söylemlerinden, düşüncelerinden, İslam ı anlayışından birkaç örnek vermek istiyorum. Çünkü Sayın İslamoğlu nun bazı söylemlerine baktığınızda, ağzından tabiri caizse bal damlıyor, benimde çok hoşuma gidiyor. Kur’an ın uyarılarının, öğretisinin çok güzel örneklerini görüyorsunuz bazı sözlerinde. Hatta yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz düşüncesin de olanlar, Sayın İslamoğlu na öyle sözler söylüyor ve hakaretlerde bulunuyorlar ki, bir Müslüman a yakışmıyor.
Gelelim Sayın M. İslamoğlu nun genel olarak düşüncesine, söylemlerine. Acaba Sayın İslamoğlu, İslam ı yaşarken her zaman yalnız KUR’AN IN PENCERESİNDEN Mİ BAKIYOR, YOKSA ARA SIRA FARKLI PENCERELERDEN DE BAKTIĞI OLUYOR MU? Kendisinin saygılı bir üslubunun olduğunu söyleyebilirim. Sayın İslamoğlu nun, bir konuşmasından önce alıntılar yapmak istiyorum.
“KUR’AN IN YANINA, KUR’AN İLE EŞ DEĞER BİR BAŞKA KİTAP KOYUP DA, KUR’AN A VERMENİZ GEREKEN ÖNEMİ ONA VERMEYE BAŞLADIĞINIZ ZAMAN, KUR’AN DAN İSTİFADE EDEMEZSİNİZ. Paralel Kur’an ı koyduğunuzda, ondan istifade edemezsiniz. Allah size Kur’an ı konuşturmaz. Kur’an size konuşmaz. Kur’an size küser.”
“Bakıyorsunuz İslam ın mucidi, sanki peygamberimiz. Yok öyle bir şey. Düne kadar, eeeee NAMAZIN REKÂTINI KİM ÖĞRETTİ, NAMAZ NASIL KILINIR, ONU KİM ÖĞRETTİ, HADİS OLMAZSA OLMAZ DEDİLER TOPLUMA. Namaz peygamberden peygambere, nesiller yoluyla fiili olarak intikal etti, aktarıldı. İbrahim aleyhi selamdan beride, tüm peygamberler üzerinden nesilden nesile geçirdiler.”
İlk paragrafta yazılanların tamamına katılıyorum. Çünkü Kur’an ın yanına hiç bir beşeri kitap koyamayız ve onu eş değerde tutamayız, bu bilgiler Kur’an ı tamamlıyor diyemeyiz. Hatta bu kitaplar, bilgiler olmasaydı bizler Kur’an ı anlayamazdık, namazlarımızı kılamazdık hiç diyemeyiz. Bu Kur’an a saygısızlıktır. Batıl bilgiler ışığında Kur’an ı anlamaya kalkarsak, söylediği gibi Kur’an ı doğru anlamamız mümkün olamaz. Böyle yaparsak, Kur’an bizlere gerçekleri anlatmaz, gönül gözümüzü açmaz.
İkinci paragrafta da konunun detayına giriyor ve öyle ortam yaratıyorlar ki diyor, dinin mucidi zannedersin peygamberimiz. Çok doğru, çünkü peygamberimizin yalnız Kur’an a uyduğunu ve asla ilaveler yapamayacağını bizzat Kur’an söylüyor. Zaten Allah açıkça, ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyor. Hadisler olmasaydı, namazımızı kılamazdık diyenlere de, namazın peygamberler arasında nesiller yoluyla, fiili olarak intikal ettiğini, aktarıldığını söylüyor, Sayın İslamoğlu. Yani toplumların namazı, bizzat yaşayarak günümüze getirdiğinden bahsediyor. Sizce ilk bölümde söyledikleri ile namazın fiili olarak günümüze geldiği açıklaması bir birini destekliyor mu, yoksa tam tersi bir düşünceden mi bahsediliyor.
Dikkat ederseniz ilk bölümde, Kur’an ın yanına tıpkı Kur’an gibi hadis kitapları koyarsan, Kur’an ı anlayamazsın diyordu. Daha düne kadar Namazı kim öğretti, namaz nasıl kılınır, hadis olmazsa olmaz dediler topluma diyerek, hadis olmadan da namazın kılınabileceğini söylüyordu. Ama sözlerinin sonunda namazın kılınma şeklinin, peygamberler arasında toplumların, fiili olarak bizzat uygulayarak günümüze geldiğini çok rahatlıkla söyleyebiliyor. Allah namaz kılın emrini veriyor, ama fiiliyatı yani hayata geçirme konusun da açıklama yapmıyor Kur’an da öylemi dostlar? Ehli kitap arasında ki namaz nerede? Peygamberler arasında, hangi yolla namaz öğretisi günümüze gelecek bu durumda. Bırakın peygamberler arasındaki ümmetin fiili olarak namaz kılmasını, biz Müslümanlar arasında bile farklılıklar var. Sayın İslamoğlu nun söyledikleri de, rivayetler yoluyla namazın günümüze geldiğini anlatıyor. Yani, FIKIH inancının devreye girdiğini söylüyor. Bu durumda Sayın M. İslamoğlu nun, diğerlerinden farkı nedir? ARAYA KUR’AN GERÇEKLERİNİ SERPİŞTİRMESİ Mİ?
Allah ın namaz gibi, bu derece önemli bir konuda, Kur’an da gereken açıklamayı yapmadan, fiiliyata nasıl geçireceğimizi açıklamadan, detayını vermeden, kullarına bir emir vereceğini ve daha sonra bu bilgilerden bizleri sorumlu tutacağını, nasıl düşünürüz. Namazın kılınmasını, hayata geçirilmesini, emin olamayacağımız rivayetler zinciri ile bizlerin öğreneceğimizi düşünmek ve buna inanmak Kur’an ın öğretisi olamayacağı gibi, akıl ve mantıkta bunu kabul etmez. BÖYLE BİR YÖNTEMLE BİR BİLGİNİN, DOĞRU AKTARILMASI MÜMKÜN OLAMAYACAĞI GİBİ, DÜNYA ÜZERİNDE DE ÖRNEĞİNİ BULAMAZSINIZ. SÖZLER, BİLGİLER KAYDA GEÇİRİLMEDİYSE, KİŞİLERİN DÜŞÜNCELERİ, FİKİRLERİ ZAMANLA FARKLILAŞMASI KAÇINILMAZDIR. Beşeri bilgiler kayıt altına bile alınsa, zamanla bunların bile değişmesi engellenemez. Onun içindir ki Allah, KUR’AN I BEN KORUYORUM DİYOR. Yaradan emin olmadığın bilginin ardına düşmeyin diyorsa bizlere, lütfen Kur’an dan delilsiz bir bilginin ardına düşmeyelim. Yine Sayın İslamoğlu nun, bir konuşmasından alıntı yapmak istiyorum sizlere. Bir izleyici soruyor ve diyor ki, peygamberimizin nasıl namaz kıldığını detaylı ve değiştirilmemiş bir biçimde izah ederek, aktaran bir kaynak var mıdır? Bakın Sayın İslamoğlu nasıl cevap veriyor.
“Namaz efendimizden bize kadar gelmiş, kapı gibi Resulullahın kıldığı gibi gelmiş bir RİVAYETTİR.”
Lütfen dikkat eder misiniz ne diyor. Peygamberimizin nasıl namaz kıldığı, günümüze kadar, kapı gibi sözcüğünü sanırım kesin ve emin bir bilgi anlamında kullanıyor ve sonunda bu bilgilerin, RİVAYETLER yoluyla bizlere ulaştığını söylüyor. Bunu söylediğiniz zaman, daha önce söylediklerinin tam tersini söylemiş oluyor ve diyorsunuz ki, RİVAYETLER OLMASAYDI NAMAZLARIMIZI KILAMAZDIK. Hani daha önce, hadisler olmasaydı namazlarımızı kılamazdık diye, yanlış bilgileri öğrettiler bu topluma diyordunuz. Bu soruya verdiği cevabın devamına bakalım şimdide. Bu cevabı verdikten sonra, Sayın İslamoğlu mezheplerin namazı farklı kılışlarına örnekler verip, hatta bazı mezheplerin namaz da okudukları, ya da okumadıkları duaları da tenkit ederek anlattıktan sonra, şöyle devam ediyor.
“ BUNLAR ASLINDA NAMAZIN ASLINA İLİŞKİN DEĞİLDİR. Siz bana 3 secdeli namaz kılan var mı onu söyleyin. Siz bana öğle namazını beş rekât kılan var mı onu söyleyin. Siz bana sabah namazını 4 rekât kılan var mı onu söyleyin. Dünyanın her yerinde sabah namazı 2 rekâttır. Peki, namazda bu küçük farklılıklar nereden geliyor diye sorarsanız söyleyeyim. Efendimiz namaz kılarken, bazen hayatı içersinde farklı dönemlerde farklı uygulamalar yaptı, bazen de farklı uygulamaları hayatının tüm dönemlerinde yaptı. Bazen de bir uygulamayı yaptı ondan sonra yasakladı. Ama efendimiz vitri ömrü boyunca hep farklı kıldı. Tek kıldı, üç kıldı, beş kıldı, yedi kıldı, dokuz kıldı on bir kıldı, on üç kıldı. Bu ne demek, hepside sünnet demek. Biz ne yapalım hala sorulur mu dostum, bunlardan birini yapın.”
Lütfen verdiği cevaba bakar mısınız? Bunlar aslında namazın, aslına ilişkin değildir diyor. Peki, aslı nerede yazıyor diye sorsak ne cevap alırdık. Sanırım asılları, saf, arı, duru haliyle Kur’an da geçiyor diyecektir. BİZLERE, ASLININ YETERSİZ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜREN NEDİR? ASLI YETERSİZ Mİ? BİZLER KUR’AN DA GEÇEN ASLINDA, NE GİBİ EKSİKLİKLER GÖRDÜKTE, BUNLARLA YETİNMEDİK, LÜTFEN BU SORUYU KENDİMİZE SORALIM. Peygamberimiz hâşâ, Kur’an da ki açıklamaları yeterli görmedi de, aslına ilaveler yaptığını nasıl söyleriz. Namazların rekât sayılarından bahsediyor ve öyle örnekler veriyor ki, bu bilgilerin tamamını günümüz FIKIH inancından alıyoruz. Yani hadisler olmasaydı namazımızı kılamazdık diyenlerin sözlerini açıkça doğruluyor. Lütfen şu soruyu kendinize sorar mısınız? NAMAZLARIN REKÂT SAYILARINI ALLAH KUR’AN DA SABİTLEMEDİĞİ VE BİZLERE BİLDİRMEDİĞİ HALDE, NASIL OLURDA SABAH NAMAZINI 4 REKÂT KİMSE KILAMAZ DİYE BİLİYORUZ. BU HÜKMÜ KİM VERDİ? Sırası gelmişken söyleyeyim, ben kılıyorum. Allah huzuruna dururken, ne kadar duracağımızı bizlere bırakmış, en kısa haline örnek vermiştir Kur’an da. Lütfen bunu eksiklik gibi görmeyelim, Kur’an gerçeklerini anlamaya çalışalım. Buna inandığınız takdirde, namazı Kur’an a göre kılamazsınız diyenleri, haklı çıkarmış olursunuz. Peki, bu durumda Sayın İslamoğlu, sizin diğerlerinizden farkınız nedir?
DÜNYANIN HER YERİNDE SABAH NAMAZININ 2 REKÂT KILINMASI, BİZLER İÇİN KANIT MI OLMALIDIR? BUMU SİZİN İSLAM DİNİNDE KANITINIZ. HANİ RABBİMİZ BİZLERİ KUR’AN DAN SORUMLU TUTUYORDU. HÜKMEDİLECEK, BİZLERE REHBER OLAN, İPİNE SARILACAK KİTAP, HANİ YALNIZ KUR’AN DI? Emin olamayacağımız bilgilerle, Peygamberimizin farklı namaz kıldığı örneklerini vererek, topluma doğru bilgi aktardığını düşünmek büyük hatadır. Bu sözler kafa karıştırmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Bu bilgilerin, sözlerin doğru olduğunu düşünürsek, bu sözlerden ancak şunu çıkartabiliriz Kur’an ışığında. Peygamberimiz Allah ın huzuruna dururken, o günkü duygularının, ruh halinin ve ortamın gerektirdiği ölçülerde, Allah ın huzurun da durmuş ve ümmetine de bunun bir sınırının olmadığını, bizlerinde Rabbimizin huzurunda istediğimiz kadar kalabileceğimizi anlatmıştır diyebiliriz. Peygamberimizin ümmi olduğunu lütfen unutmayalım. Ümmi okuma yazma bilmeyen değil, Ehli kitaba tabi olmayan anlamındadır. Yani peygamberimiz o günkü toplumun inançlarının hiç birisine tabi değildi. Hatta din adına hiçbir bilgisi de yoktu, bunu Kur’an söylüyor. Ama doğrunun, gerçeklerin arayışı içindeydi. Onun içinde peygamberimiz din ve iman adına ne öğrendiyse, yalnız KUR’AN DAN ÖĞRENMİŞTİR.
Emin olamayacağımız bilgilerle, toplumun kafasını karıştırmak yerine, Kur’an gerçeklerine bilerek, düşünerek odaklanmalıyız. Çünkü peygamberimiz ve en yakınlarının rehberi, İslam ı yaşamak adına bilgilendikleri kitap yalnız Kur’an dı. Düşünmenizi istediğim en önemli konu ise, Kur’an ın vermediği onca bilgiler, rivayetler dine yapılan ilavelerin kayıt altına alındığı dönem, peygamberimizin vefatından yaklaşık 250 yıl sonrasına dayanıyor. İyide bu bilgiler toplanmadan, mezhepler toplum arasında oluşmadan önce, insanlar namazlarını doğru kılmıyorlar mıydı? Yanlış mı kılıyorlardı? Peygamberimizin en yakınlarını düşünün lütfen. Dört halife döneminde bile bu ve buna benzer bilgilerin, kayıt altına alınmadığını görüyoruz. Tam tersine, peygamberimiz gördüğü yanlışlar üzerine, hadis yazımını ve naklini yasaklamıştır. Hâşâ peygamberimizin akıl edemediğini, birileri 250 yıl sonra akıl edip, bu bilgileri kayda alıp, doğru namaz kılmamızı sağlayıp, hepimizin imanını mı kurtardı? Tüm bunlara inandığımız takdir de, böyle bir sonuç çıkıyor ne yazık ki, hatırlatırım.
Bu nasıl bir mantık ki, toplumun inancıyla adeta alay ediliyor. Herkes bir tarafa çekiyor, bazıları da Kur’an ın gölgesinde, topluma şirin görünmeye çalışıyor. Değerli din kardeşlerim. Allah orta yolu izleyen bir ümmet olsun der bizlere. BU ORTA YOL, ASLA KUR’AN IN DIŞINA SAPMADAN GİDECEĞİMİZ YOLDUR. Dinimizi lütfen artık birilerinden öğrenmeye çalışmayalım. Önce bizler çaba gösterelim, yani imtihanımızı Kur’an dan kendimiz yaşayalım. Daha sonra elbette araştıralım ve soralım. Ama bizler imtihanımızı başkalarına havale ederde, şüphe duymadan bu sözlerin ardına düşersek, inanın huzuru mahşerde, büyük sürprizle karşılaşabiliriz.
Din bütündür oda Kur’an dır, bunu unutmayalım. Bizlerin dikkat etmesi geren, Kur’an ın onay vermediği bir sözün ya da kişilerin ardına düşmememiz gerektiği gibi, sözlerini Kur’an ile süsleyip, içine Kur’an ın onay vermediği sözleri, bilgileri karıştıranları da lütfen dikkatle ayırt edelim. Bunu yapabilmek için de, önce bizler Kur’an ı anlayarak ve düşünerek okumalıyız, hayatımıza geçirmeliyiz. Bunu yaparsak, ALLAH İLE ALDATICILAR, BİZLERİ ASLA KANDIRAMAZ.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK